KİMLİK - 3
KİMLİK 3 Diyanet İşleri Başkanlığı'nın mahkemeye gönderdiği görüş yazısı:TC.BAŞBAKANLIKDİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞIHukuk MüşavirliğiSAYI...
KİMLİK 3
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın mahkemeye gönderdiği görüş yazısı:
TC.
BAŞBAKANLIK
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
Hukuk Müşavirliği
SAYI : B.02.l.DİB.0.61-
KONU: Alevilik
İZMİR 11. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE
İLGİ : 23.06.2004 tarih ve 2004/239 Esas no’lu müzekkereniz.
İlgi müzekkereniz incelenmiştir.
İslam dini, çeşitli coğrafi bölge ve kültür muhitlerinde farklı şekillerde yorumlanmıştır. Bu yorumlar şekillerine veya ilk yorum sahibine nispet edilerek farklı isimlerle anılmaktadır. Alevilik de İslam kültür tarihi içerisinde yer alan tasavvufi-kültürel yorumlardan biridir. İslam dünyasının genelinde kullanılan “Alevi’ kelimesi, sözlükte “Ali’ye mensup”, “Ali’ye bağlı” demektir. Hz.Ali ise, Hz. Muhammed’in damadı olup, vefatından sonra İslam Halifesi olmuştur.
Ülkemizde “Alevi” tabiri, özellikle 1826 yılında Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra Bektaşi Tekkesinin kapatılması üzerine kullanılmaya başlanmış, daha önceki dönemde, “Alevi” yerine “Bektaşi” kelimesi de kullanılmıştır. Türkiye’deki Aleviliğin aslının Ahmet Yesevi’ye, özellikle de onun bağlılarından Hacı Bektaş-ı Veli’ye dayandığı ve Hacı Bektaş-ı Veli tarafından kurulduğu kabul edilir, Tarih boyunca Alevilerin kendilerini İslam dini içinde mütalaa etmiş olmaları, Alevi-Bektaşi büyüklerinin eserleri, görüşleri ve hayat hikayeleri, ayrıca Anadolu’da pek çok Alevi köyünde bulunan tarihi camiler Aleviliğin İslam içinde yer alan yorumlardan ve alt kültür gruplarından biri olduğunu gösterir.
Anayasanın “İnkılap kanunlarının korunması” başlıklı 174 üncü maddesinin 3 numaralı bendinde zikredilen 677 sayılı “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun” ile tarikat ve tekkelerin kaldırılmış, ancak cami ve mescit olarak kullanılanların ipka edilmiş olması ve tarikatlere ait dervişlik, dedelik, çelebilik, babalık ve halifelik gibi unvan ve sıfatların da yasaklanmış olması, Aleviliğin İslam kültürü içinde tasavvufi ve kültürel bir “yorum” olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak; Alevilik, İslamiyet’ten ayrı müstakil bir din olmadığı gibi, İslam Dini içinde bir mezhep de değildir. Alevilik İslam içinde tasavvufi ve kültürel özellikler taşıyan bir alt grup ve yorumdur. Bu sebeple vatandaşlar arasında mevcut dini yorum ve alt kültür gruplarının yasal düzenlemelerde esas alınmasının, bu bağlamda kişinin nüfus cüzdanında din hanesinde hususun belirtilmesinin, milli birlik ve bütünlüğümüz ile Cumhuriyetimizin başından itibaren titizlikle korumaya çalıştığımız ilkeleri, vatandaşlık statüsü ve laiklik prensibine uygun düşmeyeceği mütalaa olunmaktadır.
Bilgilerinize arz ederim.
Süleyman DUMAN
Başkan a.
I.Hukuk Müşaviri
T.C. İzmir 11. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Sayın hakimliği, yukarıdaki TC. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI yazısını dayanak kabul ederek beklediğim, ve aksini resmi ideolojiyi iyi bilmem nedeniyle asla beklemediğim, ulvi bir görevi yerine getirme rahatlığı ve gururuyla aşağıya aldığım tarihi kararını vermiş, vatanı ve milletiyle bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti'ni BÜYÜK BİR TEHLİKEDEN KURTARMIŞTIR.
Zaten yapacakları başkaca bir şey yoktu, kariyerleri boyunca yıllarca ve her gün bakmakta oldukları birbirinin aynı davalar nedeniyle monotonluktan canları sıkılan sayın hakim ve savcının, hiç beklemedikleri böyle tehlikeli bir dava karşısında, içlerinden “ya aslında bu adam doğru söylüyor ama ne yaparsın, serde memleketin al-i menfaatleri var” demelerini garip karşılamadım, böyle düşünüyor olmam aslında onlar açısından da ehven-i şer cinsinden bir şey oluyor.
Fakat ben durumu ne kadar yumuşatmaya çalışırsam çalışayım yine de can alıcı soruları sormamızı engelleyemiyorum. Şu garip tesadüfe bakalım, biz üç ahbap mahkeme salonunda kendi aramızda ne konuştuysak, Laik devletimizin has evladı Diyanet İşleri Başkanlığı heyeti, sanki yan odadan bizi dinlemişler de mahkemenin istediği yazıyı mahkeme heyetinin beklediği şekilde yazıp kaleme bırakmışlar. Bu ne güzel uyum! ne müthiş eşgüdüm! Birde devlet makamları arasında uyum yok diyorlar. Ayrıca şunu açık yüreklilikle belirtmek istiyorum, mahkeme başkanı ve savcının mesleki bilgileri dışında ve böylesine hassas bir konuda, yani din konusunda, her sıradan Müslüman vatandaştan daha fazla bilgiye sahip olmalarını beklemek abes olurdu, onlarda herkes gibi televizyondan, Yaşar Nuri Öztürk’ü, Zekeriya Beyaz’ı, Bayraktar Bayrakoğlu’nu, Fetullah Gülen’i, İzzettin Doğan’ı, Ali Bardakoğlu’nu dinliyorlardı ve gazetelerden bu kişilerin beyanlarını okuyorlardı. Birde yukarıda dediğim gibi resmi bir görev ifa ediyorlardı ve böyle buyurmakta haklıydılar.
Onlar öyleler de bizim diyanetçiler, yani din alimleri, yani ilahiyatçılar, yani bu konuda yüksek ihtisas yapmış, koca koca diplomalar edinmiş, İslam dininin özünü öğrenmiş ve vatandaşa öğretsinler diye devletçe yüksek maaşlar karşılığında görevlendirilmiş zatı muhteremler ne durumdalar, birde buna bakalım.
Şimdi hep beraber Diyanet'in yazısını madde madde inceleyelim, bakalım ne demişler;
"DİYANET : İslam dini, çeşitli coğrafi bölge ve kültür muhitlerinde farklı şekillerde yorumlanmıştır. Bu yorumlar şekillerine veya ilk yorum sahibine nispet edilerek farklı isimlerle anılmaktadır. Alevilik de İslam kültür tarihi içerisinde yer alan tasavvufi-kültürel yorumlardan biridir. İslam dünyasının genelinde kullanılan “Alevi’ kelimesi, sözlükte “Ali’ye mensup”, “Ali’ye bağlı” demektir. Hz. Ali ise, Hz. Muhammed’in damadı olup, vefatından sonra İslam Halifesi olmuştur
Ülkemizde “Alevi” tabiri, özellikle 1826 yılında Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra Bektaşi Tekkesinin kapatılması üzerine kullanılmaya başlanmış, daha önceki dönemde, “Alevi” yerine “Bektaşi” kelimesi de kullanılmıştır. Türkiye’deki Aleviliğin aslının Ahmet Yesevi’ye, özellikle de onun bağlılarından Hacı Bektaş-ı Veli’ye dayandığı ve Hacı Bektaş-ı Veli tarafından kurulduğu kabul edilir, Tarih boyunca Alevilerin kendilerini İslam dini içinde mütalaa etmiş olmaları, Alevi-Bektaşi büyüklerinin eserleri, görüşleri ve hayat hikayeleri, ayıca Anadolu’da pek çok Alevi köyünde bulunan tarihi camiler Aleviliğin İslam içinde yer alan yorumlardan ve alt kültür gruplarından biri olduğunu gösterir."
CEVAP: İslam dini çeşitli coğrafi bölge ve kültür muhitlerinde farklı şekillerde yorumlanacak bir din olamayacağı, tanrısının emirleri ve yüce peygamberinin uyguladığı kurallarıyla, bir bütün ve dünyanın her yerinde, hiçbir şekilde farklılığa uğratılamayacağı, kişilerin yorumlarına terk edilemeyeceği, peygamberi dahil her inananının mutlak itaat edeceği, inanmayanların ise öngörülen yaptırımlarla cezalandırılacağı, kişilerin isimleriyle değil yalnızca kendi ismiyle anılabileceği kutsal kitabında açıkça yazılan bir din’dir.
Bakalım başka ne demiş diyanetçi zat-ı muhteremler;
DİYANET: Sonuç olarak; Alevilik, İslamiyet’ten ayrı müstakil bir din olmadığı gibi, İslam Dini içinde bir mezhep de değildir. Alevilik İslam içinde tasavvufi ve kültürel özellikler taşıyan bir alt grup ve yorumdur. Bu sebeple vatandaşlar arasında mevcut dini yorum ve alt kültür gruplarının yasal düzenlemelerde esas alınmasının, bu bağlamda kişinin nüfus cüzdanında din hanesinde hususun belirtilmesinin, milli birlik ve bütünlüğümüz ile Cumhuriyetimizin başından itibaren titizlikle korumaya çalıştığımız ilkeleri, vatandaşlık statüsü ve laiklik prensibine uygun düşmeyeceği mütalaa olunmaktadır.
CEVAP : Neymiş efendim Alevilik, İslam’dan ayrı müstakil bir din değilmiş ve olmadığı gibi İslam Dini içinde bir mezhep’te değilmiş! Peki neymiş Alevilik? İslam içinde tasavvufi kültürel özellikler taşıyan bir ALT GRUP ve YORUM’muş. Aleviliği mezhep olarak görmeyecek kadar dini bilgiye sahip olan ve gerçeği söyleyen kurum, bunun yanında Aleviliği ille de İslami çerçeveye alma gayreti ile ayak üstü kırk takla atmak zorunda kalmıştır. İlahiyat okulunun ilk sınıfından, yaptıkları yüksek lisansa kadar gerçek İslam’ı öğrenen bu insanlar, resmi ideolojinin kuralları gereği ve de gerçek İslam’la hiç ilgisi olmayan bir İslam’ı insanlara anlatma günahını, devletin bekası adına söyleme gereğine sığınmaları yetmiyormuş gibi, birde asla inanmadıkları ve inanmayacakları konu olan Aleviliği İslam’ın içinde gösterme mecburiyetinde kalmakla hiçte iyi bir duruma düşmediklerinin farkındadırlar mutlaka. Böyle bir günahın İslam dini açısından asla affı olmayan Allah’a şirk koşmak olduğunu herkesten iyi bileceklerdir.
Neymiş efendim ALT GRUP ve YORUM’muş, Aleviler adama sormazlar mı bunun altı ne? Üstü ne? Neden biz alt oluyormuşuz? Biz alt isek bizim üstümüzdekiler kim? Ne yapsın adamlar mezhep’tir deseler bu sefer de hem Müslümanları kızdıracaklar ve hem de birlikte yürüdükleri Alevi İslamcıları. Yani ne diyebilirim ALLAH kimseyi bu duruma düşürmesin. Ama kim bilir belkide İslam’da var olan takiyye bu gibi zor durumlar içinde geçerlidir de cehennemde yanmaktan kurtulurlar, haa birde bu işin Laiklik’le ilgili kısmı varmış, adamlar Aleviliği İslam içinde gösterme becerisini başarıyla tamamladıktan sonra bir de devletin Laiklik ilkesini koruma görevini de ihmal etmemişler. Yani bizi ALT’larına alma işini tamamladıktan sonra bir de böylesi isteklerin kimliklerde belirtilmesi milli birlik ve bütünlük, vatandaşlık statüsü ve Laiklik açısından uygun bulunmazmış, bakın, hele bakın şu işe. Kendi varlığı hem yaptığı İslami yorumlar ve hem de Laiklik açısından tartışmalı olan Diyanet İşleri kurumu, kendi açmazına bakmadan sırtını devlete dayamış ha bire kafasına göre ahkam kesiyor. Ne diyelim ALLAH affetsin, Acıyorum kendilerine, yarın benimle birlikte cehenneme girecekler, bakarsınız ben müşrik olsam da gerçekleri söylediğim için topuklarıma kadar yanarım, ama bu adamların işi çok zor, yandıkça yanacaklar, ne diyecek Allah bunlara “Siz hem laiklik için benim dinimi çarpıttınız, ve hem de Alevilik denen müşrikliği benim dinimin içinde gösterdiniz, hadi yanın bakalım”
VE KARAR : İZMİR 11. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ KARARI
İZMİR
11. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ KARARI
ESAS NO : 2004/239
KARAR NO : 2004/35
HAKİM : ..... 20725
C.SAVCISI : ..... 27665
KATİP : ............2616
DAVACI : SİNAN IŞIK
DAVALI : NÜFUS MÜDÜRLÜĞÜ /İZMİR
DAVA : KAYIT TASHİHİ
DAVA TARİHİ : 07/05/2004
KARAR TARİHİ : 07/09/2004
Yapılan açık yargılama sonunda:
A-TALEP:
Davacı verdiği dilekçe ile kendisinin Alevi olduğunu, nüfus hüviyet cüzdanında ise din bölümünde İslam ibaresinin bulunduğunu, nüfus cüzdanındaki İslam ibaresinin kaldırılarak yerine Alevi ibaresinin konulmasını talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı idare temsilcisi davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C- KANITLAR:
Davada kanıt olarak nüfus kaydı ile Diyanet İşleri Başkanlığından gelen 09 Temmuz 2004 tarihli yazı ve davacı tarafından Alevi ve Bektaşi kültürüne dayalı olarak verilen sanat ve edebiyat eserleri mevcuttur.
D-GEREKÇE:
1- Dava Sinan Işık tarafından açılan ve hüviyet cüzdanındaki din bölümünün İslam yerine Alevi olarak değiştirilmesi talebinden ibarettir. Konunun özelliğine binaen hakimliğimiz davacı tarafından verilen dört ayrı kitap ile sunulan fotokopi edebi yazıları incelemiştir. Ayrıca Hakimliğimiz Diyanet İşleri Başkanlığından görüş sormuş bulunmaktadır. Vatandaşların nüfus bilgilerinde din hanesinde yazılması gereken hangi dine mensup olduğudur. Burada incelenmesi gereken Alevilik müstakil bir din midir yoksa İslamın bir yorumu şeklinde midir. Diyanet İşleri Başkanlığından alınan 9 Temmuz 2004 tarih ve 124/981 sayılı yazıda aynen “Alevilik İslam kültür tarihi içerisinde yer alan tasavvufi-kültürel yorumlardan biridir. İslam dünyasının genelinde kullanılan alevi kelimesi sözlükte Aliye mensup Aliye bağlı demektir. Hz. Ali ise Hz.Muhammedin damadı olup Hz.Muhammet’in vefatından sonra İslam halifesi olmuştur.” Denilmektedir. Bu konudaki genel esasların incelenmesinden de ortaya çıkan duruma göre Aleviliğin müstakil bir din olmadığı, İslamın bir alt yorumu olduğu anlaşılmaktadır. Nüfus hüviyet cüzdanlarına alt yorumlar ve mezhepler değil sadece genel anlamda din yazılmaktadır. Bu açıdan Aleviyim diyen davacının nüfus bilgilerindeki din hanesine İslam yazılmasında bir yanlışlık söz konusu değildir.
2- Davacının sunduğu kitap ve yazılarda görüldüğü üzere yazarların Çoğu genellikle Ali’den Allah’ın aslanı ve buna benzer şekilde bahsetmektedirler. Bazı şiirlerde daha değişik ifadelerin bulunması Aleviliğin İslamın dışında olduğu anlamına gelmez. Hz. Ali İslamın dört halifesinden birisi olduğuna ve Hz. Muhammed’in de damadı bulunduğuna göre bu tarihi ve islami gerçek karşısında Hz.Ali’nin islamın önde gelen şahsiyetlerinden birisi olduğu kuşkusuzdur. Şu hale göre Ali’ye bağlılık kişiyi İslamın dışına değil İslamın içine getirmektedir.
2004/23 9 Esas, 2004/355 Karar.
3- Örneğin Hristiyanlıkta da alt gruplar vardır. Katolikler, Protestanlar gibi ancak bunların dayandığı temel din Hristiyanlıktır. Bir başka deyişle İslamiyette bazı yorum farklarının olması kişinin İslamiyetten ayrı olduğu anlamına gelmez. Yüzyıllar boyunca devam eden sosyal ve beşeri münasebetler, iklim koşulları ve insanlar arasındaki düşünce farkları bazı alt yorumları da beraberinde getirebilir. Dolayısıyla davacının davasının kabulü mümkün değildir. Alevilik ifade edildiği gibi müstakil bir din olmadığına göre davanın reddi icap eder.
E-HÜKÜM: GEREKÇEDE AÇIKLANAN NEDENLERLE
1- Açılan davanın REDDİNE,
2- 10.100.000.-TL. ilam harcı peşin alınmış bulunduğundan harç tahsiline yer olmadığına,
3- Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına dair davacı, davalı idare temsilcisi ve C.Savcısının huzurunda temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
07/09/2004
KATİP 2616
DEVAM EDECEK . . .
SİNAN IŞIK
ALEVİ HABER AJANSI - 12 Temmuz 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.