Katliam Güzellemesi

Katliam Güzellemesi

Katliam GüzellemesiHasan Harmancı(...) Güzel ve başarılı bir katliamdır Maraş Katliamı, her kim ki elini kana bulamışsa orada, mal, mülk,...

A+A-

Katliam GüzellemesiKatliam Güzellemesi

Hasan Harmancı

(...) Güzel ve başarılı bir katliamdır Maraş Katliamı, her kim ki elini kana bulamışsa orada, mal, mülk, ırz ve Kızılbaş kanıyla cennetlik olmuştur...

İçinizdeki devlet nasıl esir alır bu topraklarda. Yaşadığınız çağın değerlerini taşımanıza nasıl fırsat sunar. Siz devlet olsanız kendinize dönüştürmeye çalıştıklarınızla nasıl mücadele ederdiniz. Büyük insan olan devlet yerine geçmek ve coğrafyanda yaşayanlara gem vurmak için nasıl bir yol izlersiniz.

Siz devlet olsanız koynunuzda neyi büyütmek, bereketlendirmek istersiniz. Taşı sıksanız suyunu çıkarır bir gücünüz olsa kimle mücadele ederdiniz. Donkişot gibi yel değirmenlerinin dibine kadar gidip bir saldırı düzenler misiniz size karşı olduğunu düşündüğünüz her nesneye, her harekete veya düşünceye karşı.

Düşmanınız olmayanı nasıl düşman yaparsınız. Kimliği açıkta olanı ne yaparsa düşmanınız sayarsınız. İçinde saflığı eğire eğire çoğalmış yün ilmiğini kimin boynuna geçirirsiniz. Doğanın parçası kıl çadırlardan çekine çekine daha şehirlere yeni yerleşmiş insanını ne ile bertaraf edersin.

Tarih şimdi yaşadığını düşünenler için ölü bir tarih. Olmaması dilenen bir tarih. Sınıfsal kurtuluş için yola çıkılan ancak sonucu eylülde can pazarına dönen bir tarih. Bu tarihte çoğu bilinçli, çoğu umutlu insanların ütopyaları her sabah yeniden tekrarlanıyordu; taki bir sabah devlet kendi sınırları içerisinde düşmanını yeniden toplu ve imtiyazsız –ceddinden kalan mirasa saygısından- katletmeye yönelene kadar. Bu ilk katliam değildir. Nice provalı katliamın bir eşiydi. Farkı, günler öncesinden ölüm listesinde yer alan Kızılbaşların bir tek fire vermemesi için ev kapılarına Türkçe olmayan bir harf ile işaretlenmesiydi...

Candüşmanı bellenen topluluğun bedeninde farklı bir kan; kökten Kızılbaş bir kan akıyordu. Misliyle bu toprakları kirleten bu kan aktıkça, devletin namusu hep kirli kalacaktı. Bu nedenle müslüman yurdunda böylesi düşmanı yok etmek borçtu; cennet sizin yakınınızda, cehennem ise öleceklerin yakınındaydı.

Dersim’i bilir misiniz. Kutu deresinde akan kanlı suları; o koca Munzur günlerce kana boyandı da devletin gözyaşı sorulmadı. O şaki saklayan dere akarken, devlet bir güzelleme yürütüyordu koca ülkede. Bu Misaki coğrafyanın yaman dağlarında devletin beklediği gibi yürümeyen birşey vardı. İstek üzerine silahlarını getirip devlete teslim edenlerin bir yüzü yaralıydı, ancak devletin yarası daha büyüktü; daha çok kan akmadan bu yaradaki irin temizlenemezdi. Aktı da, günlerce... kimsenin bir tas suyunu alıp içemeyeceği kadar kanlı ve bulanık aktı Munzur, aktı ki devletin gönlü olabilsin.

Döndü dolaştı bu kan yine bulaştı topraklara. Bunalımlarda hep akması gereken kan yine bitlenmişti. Neydi gerekçesi. Nasıl bir hesapla çoğalıyordu bu Kızılbaş kan bilinmez, lakin akma zamanı gelmişti. Yol hep aynıydı. Devletin su almaya gittiği testisi hep aynıydı. Düzen için akacak kan damarları belliydi. İrinin temizlenmesi için verilen reçetede yapılacaklar belliydi; bir testi dolusu kan gerekliydi. Gitti ve can alarak döndü.

Devlet dediğin göz önünde yapar her yapacağını, birşeyi hariç: O da masum canını almak. Bu masum olma hakkını iyi öğrenmek zorundasınız; öğrenmezseniz daim hatırlatırlar. Nice katliamı böyle “güzelleme”ye dönüştürmüştür kadim bir devlet ve geleneğinden öğreneceğiz çok şey var. Maraş Katliamı böyle bir geleneğin öykünmesidir. Hesabı hiç sorulamamış. Hesabı hiç bir Mahkemede sorulmamış, vicdını olan hiç bir hakim görmemiş bir katliam. Güzel ve başarılı bir katliamdır Maraş Katliamı, her kim ki elini kana bulamışsa orada, mal, mülk, ırz ve Kızılbaş kanıyla cennetlik olmuştur. Maraş bir devlet izinli katliamdır, kimsenin bir daha soramadığı; övüneni bol, ödülü yüklü...

Devletin yüzünün kapandığı ve sisin karanlığa inat günlerce sürdüğü o mahzende olanları bir tek devletin ikinci yüzü; derin yüzü gördü. Gördüğüne lal, gösterdiğine düşman olmayı beceren o yüzün gördüğü gözler hala düşman. Hala cesedi toplana toplana bitirilememiş Kızılbaşın üzerinde bir karabasan gibi kılıcını sallamaktadır. O gözü kara devlet çekilmiş çaresiz ve masum  fotograflara  bakmamış, anlatılan bir tek öyküye bile dinlememiş, hesabını insanlık adına vermemiş.

Gözleri insanlığın tenini delercesine bakmayı bilen Kızılbaş bu yüzler de insanlığın güzellemesi yaşıyordu. Dersim gözelerinin kanla temizlenen suları ile Maraş ovasının kanla sulanan bostanları arasında hiç fark yoktu.  Bu nedenle devletin anımsadığı aynıydı; ne yaptığını, kime yaptığını biliyordu ve vicdanı rahattı. Devlet bu rüzgarın nereden geleceğini, ne zaman geleceğini iyi bilir. Bu bildiğinden şaşmayan olarak hala kinini sürdürmeyi seviyor. Seviyor  devlet, Kızılbaşın kanını. Doldurdukça testisini o kanla temizleniyor. İçtikçe kandığı bu kan, insanlığa armağanıdır. Sorgusuz sualsiz adaleti. Bir çift alıcı göz kalıyor ardında yine de, zeval kalmasın diye... Kızılbaş gözler; ikirciksiz, saf ve kanmış...

Alevihaber.com - 18 Aralık 2010

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.