Kapitalizmin İslamcı ortakları
Kapitalizmin İslamcı ortaklarıEnver AYSEVERŞeyh Bedrettin’i, müritleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’i kılıçtan geçiren...
Kapitalizmin İslamcı ortakları
Enver AYSEVER
Şeyh Bedrettin’i, müritleri Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’i kılıçtan geçiren Osmanlı’yı düşündükçe, bu coğrafyanın vahşet tarihine yeniden bakmak gerektiğini görüyorum. Erken sosyalist Bedrettin insanı merkeze koyan anlayışla, elbet iktidarın hoşuna gitmeyen, toplumcu, dayanışmacı bir tutum sergilemişti.
Bugün özgürlük, çoğulculuk, demokratlık çizgisinde olduğunu söyleyen kimi akademisyen, düşünür liberal; Osmanlı’nın bir arada yaşama kültürü adına doğru bir tasarım olduğundan söz etmekteler. Bu gerçekten böyle mi?
“Dünyada kutsallık yoktur. Kutsallık yalnız Tanrı’dadır. O’nun yarattığı her şey, her nimet insan içindir. Toprağın tek sahibi Tanrı’dır... toprak sahipleri ve zenginler aracılığı ile hiçbir kimse bu varlıklardan yoksun bırakılamaz” diye yazan Bedrettin’e, Osmanlı düşüncesinin nasıl bir sonu uygun gördüğü ortadadır.
Bu toprağın iktidar genetiğinde bulunan sağcı kafanın değişmesi söz konusu olmadığına göre, her dönem ezen-ezilen denkleminin güçsüz tarafında duran için acılı bir yazgı kaçınılmazdır.
Cumhuriyetle birlikte kendini daha güvenli bir ortama taşımayı umut eden Alevi yurttaşlar, her ne kadar bu iyi niyetli beklentilerinin karşılığını asla göremediyseler de, günün birinde filizlenecek eşitlikçi toplumun düşüyle bağlılıklarını sürdürüyorlar. Yeni bir öğreti arayışıyla kafası bulanan dünya insanları, dinci kapitalistler eliyle kolaylıkla tavlanabiliyor. Üstelik İslamiyetin ticareti olumlayan doğası, bizim gibi ülkeler için daha da kolay bir pazar ve sömürge olma olanağı sağlıyor.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında başlayan ve 12 Eylül’le doruk noktasına varan, sosyalist sürek avı, Anadolu’da kurulacak olan barışı temelden dinamitlemiştir. Bugün aldığı biçimiyle ABD’ci bir milliyetçilik, küresel kapitalizme eklenmiş bir Müslümanlık anlayışıyla daha ne kadar yol alınabilir?
Kendi insanını sürekli korkutan, inancına, diline saygı göstermeyen sağcı kafalar; bugün kapitalizmin özgürlük tezi olan liberal anlayışla biçim değiştirmiş, yine insanını esir almaya koyulmuştur. Şeyh Bedrettin ve müritleri için darağaçları kuran kafa hep iktidardadır. Onun takipçilerinin ağzındaki özgürlük kavramı kanlı bir gelenekten beslenmektedir. Şimdilerde Sıvas katliamı yeniden tartışılırken, facianın hangi elden çıktığı yönünde büyük kavga yaşanmaktadır. Oysa kimin emri verdiği önemli değildir. Katillerden hangisinin daha iyi olduğunu seçmek zorunda kalan yurttaşlara devletin söyleyecek bir çift sözü olmalıdır. Her kim o canları ateşe verdiyse fark etmez. Bedrettin’i darağacına çeken kafanın devamıdır...
Soğuk savaş döneminin sanal korkularla beslenen ortamı, elli yıl sonrasını tasarlayanlar tarafından özel olarak kurgulanmıştır. Dünyanın demokratik, özgülükçü diye bilinen tüm ülkelerinde solcular avlanmış, hele bizim gibi kutsalları baş tacı eden toplumlarda bu daha kolay olmuştur. Bugün küresel bir oyuncu olarak ortaya çıkan kapitalist cemaat lideri Fethullah Gülen; 1960’lı yıllarda ‘Komünizmle Mücadele Derneği’nin kurucuları arasında yer almıştı. O dernek ve öğretisinin yakın tarihimizde ne türden düşünsel, toplumsal, darbeci eylemlerin kökünü oluşturduğunu, bilmem söylemeye gerek var mı?
İslamın kapitalizme yatkın yapısından hareketle gelişen ve dünyada karşılık bulan bu türden girişimler, tam da yeni biçimlenen kölelik zincirinin meşru organlarıdır. Farklı türden bir İslami yorumla, yeni-sömürgeci anlayışı baltalanacak olan ABD, bulduğu bu ortağı, aslında yıllarca özenli biçimde beslemiş, palazlandırmıştı. Fark edemeyenler utansın!
İçinde bulunduğumuz süreç, sanılanın tersine ayrışmaların keskinleşmesiyle sonuçlanacaktır. Böyle günlerde susanlar, gelmekte olan bunalımın yaratıcısı ve giderek yerleşen Bedrettin karşıtı anlayışın suç ortağıdırlar. Nasıl ki Osmanlı Sünni bilginleri Bedrettin’in öldürülmesi için fetva verememiş, bir Şii olan İranlı Fahreddin’in ağzından çıkan “kanı helal, malı haram” komutuyla şeyhi Serez çarşısına astırmışlarsa, bugün de bizim insanımızı, yine onun güvendiği ellerce boğmaktadır küresel kapitalizm...
Bugün “Durmak Yok Yola Devam” diyen başbakan, 7 Eylül 1994 tarihinde Karacaahmet Cemevi inşaatının yıkılması için belediyeyi seferber eden kişidir. Bu yolun devamı için gayret gösterenler kiminle işbirliği yaptıklarına dönüp bakmalıdırlar. Ancak herkesin bir yolu vardır. Kimileri de Pir Sultan’ın yolundan giderler...
Kadılar, müftüler fetva yazarsa,
İşte boynum, işte kement asarsa,
İşte sinem, işte hançer keserse,
Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan.
Enver Aysever
www.enveraysever.com
Cumhuriyet Dergi - 10.08.2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.