Kandırmacıya kanmamak...
Kandırmacıya kanmamak...İsmail Cem ÖZKAN(...) Bugün hayır demek daha bir anlam kazanmıştır. Erdoğan’ın yaptıklarını ve yönetmelerini...
Kandırmacıya kanmamak...
İsmail Cem ÖZKAN
(...) Bugün hayır demek daha bir anlam kazanmıştır. Erdoğan’ın yaptıklarını ve yönetmelerini onaylamak isteyenler evet diyebilir, fakat buna karşı durmak bir bilinç işidir, o bilinç; hangi gerekçe ile olursa olsun hayır demekten geçiyor....
“Dedelerden talimat alarak hâkim savcı atamaları dönemi bitti” Erdoğan.
Hangi Erdoğan söyledi bu sözü, başbakan olan mı, parti başkanı olan mı, AKP gelen başkanı olan mı, sıradan olan mı, yoksa padişah unvanı verilen mi, kendisi ret etmiş olsa da bazıları dillendirmeye devam ediyor, acaba bu dillendirmenin devam etmesini birileri istiyor olabilir mi?
Dedeler bildiğiniz gibi Alevilerin sembolüdür ve dedesiz Alevi olmaz. Eski hükümetlerin birinde Alevi bir bakanın; hakimleri ve savcıları atadığı ve kadrolaştığı ima edilmektedir. Bu ima, aynı zamanda ülke içinde kırılma ve cepheleşmede yeni bir hattın açılması anlamına gelmektedir. Hükümet başkanı bilerek ve bilinçli olarak kırılma hatları oluşturuyor ve bu hatlardan kendisine göre çıkar elde etmeye çalışmaktadır.
Erdoğan, hangi sıfat ile konuşur bilinmez ama sürekli bir şeyler konuşur. Konuştuklarını birileri de sürekli düzeltir konumundadır. Fakat Erdoğan’ın Alevi düşmanlığı her sıfat içinde kendisini gösteriyor. Alevilerin en doğal hakkı olan ibadet yerlerinin tanınması hakkını bugüne kadar tanımadı, dernek olarak açın demek ile yetindi. Zorunlu din dersi uygulamasını ortaya getiren ve uygulayan 12 Eylül faşist generallerin izinden gitmeyi ve onların yarattığı uygulamayı savunmaya ve uygulamaya devam etmektedir. Fakat bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin almış olduğu kararı da görmemezlikten gelmektedir. Zorunlu din dersi uygulaması hala uygulanmaya devam ediyorsa, bu Alevi düşmanlığının açıkça gösterilmesinden başka bir anlam ifade etmiyor. Alınan mahkeme kararını uygulamak ile yükümlü olan hükümet, bu kararı yok saymaya ve keyfi uygulamaya devam etmektedir.
Erdoğan hangi sıfat ile konuşur bilinmez ama her seferinde başka sıfatla konuştuğu içinde dinleyenler karıştırır. Başbakanlık arabası ile gelir, bakar bir kalabalık oluşmuştur, orada kürsüye çıkar, bir bakmışsınız AKP genel başkanı sıfatı ile konuşur. Toplu konut dağıtımı vardır, hemen eline bir tapu alır, o an başbakan olur. İl ya da ilçe başkanını görür, ona fırça ya da öğüt verir, o an hangi sıfatı taşıyacağını şaşırır, ama belediye başkanı kendi partisindense, artık onun ile hangi sıfat ile sohbet edeceği hepten karışır. Erdoğan, sıfatları bol bir insandır.
Erdoğan sözleri ile dedelerin talimatlarının yerine cemaat talimatının olmasını savunuyor, fakat bunu açıkça söylemiyor. Çünkü yaptığı değişiklik ile cemaatlerin nasıl meşru zeminde talimat verecekleri koşulları hazırlıyor ve o koşulların nasıl sonuçlar doğuracağını bilerek, bilinç içinde anayasa değişiklikleri yapmıştır. Anayasa değişikliği içinde yer alan değişiklikler ile 12 Eylül kurumları daha da güçlendirilmiş olarak daha da özgür hareket etme olanağına kavuşmuş olacaktır. Kendi atadıklarından oluşan tüm kurumlar ile barış içinde yaşamları bunu göstermektedir. Daha birkaç yıl öncesine kadar YÖK’den yakınanlar, bugün YÖK kurumunun gerekliliğinden dem vuruyorlar. Daha düne kadar Cumhurbaşkanlığı yetkilerin fazlalığından söz edenler, bugün daha fazla yetki için değişiklik yapabiliyorlar.
Çıkarına geldiğini savunan, gelmediğini değiştiren, çıkarına uyduran bir iktidar mevcuttur. Referanduma sunulan maddeler tamamı ile AKP çıkarlarına göre yapılmış düzenlemelerdir, halkı adam yerine koymayan 12 Eylül generalleri gibi, anayasayı halka onaylatmak istemektedir.
Erdoğan, kendisi gibi düşünen ve kendisine tabi olanların yaptıklarını görmez, hatta onlardan memnuniyetini gizlemez bile, fakat atamalarda dedelerin adını kullanarak, toplum içinde kırılmanın derinleşmesine katkı sunmaktan sakınca bile görmez, çünkü Alevilerin kendisine oy vermeyeceğini bilmektedir, onları gözden çıkarırken, bilinçaltındaki düşmanlığını da körüklerken, bunu topluma da yansımaktadır.
Erdoğan, topluma dayattığı bu referandumda, roller yeniden paylaşılmıştır. Kendi tarafına taraf olmayanı, bertaraf olacağını ilan ederken, eğer evet çıkarsa, iktidar daha güçlenerek gideceğinden sizlerden hesap soracağım gibi söz arasında tehditler savurmayı da ihmal etmiyor, çünkü geçmişte hangi aracı, öç alma aracı olarak kullandığı ortada olan birinin tehdidini dikkate alanlar evet deme yarışına girmişlerdir.
Bugün hayır demek daha bir anlam kazanmıştır. Erdoğan’ın yaptıklarını ve yönetmelerini onaylamak isteyenler evet diyebilir, fakat buna karşı durmak bir bilinç işidir, o bilinç; hangi gerekçe ile olursa olsun hayır demekten geçiyor. Evet diyenler, Erdoğan ve onun yaptıklarını savunuyor konumundadır, evet ama yetersiz gibi laflar boştur, sadece kendilerini kandırmaktan öte anlam ifade etmiyor. 12 Eylül ile hesaplaşmak, 12 Eylül kurumlarının tamamı ile kaldırılmasından geçer. Anayasanın devamı olan bu değişiklikler ile 12 Eylül ortadan kalmıyor, daha da güçlenerek devam edeceği açıktır. Yargılayacağız gibi kandırmaca sözlere kanmayın, çünkü onlar Dink katillerini korurken, 12 Eylül katilerini yargılayamazlar. Kandırmacıya kanmayın!
Alevihaber.com - 31 Ağustos 2010
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.