İsmail ENGİN : Diaspora'da Aleviler ve Aleviliğin Geleceği
İsmail ENGİN : Diaspora'da Aleviler ve Aleviliğin Geleceği: NEREDEN NEREYE...Küreselleşme çağının en önemli medya aracı olan "İnternet"ten...
İsmail ENGİN : Diaspora'da Aleviler ve Aleviliğin Geleceği: NEREDEN NEREYE
...Küreselleşme çağının en önemli medya aracı olan "İnternet"ten yararlanılmaya başlandı. Bu bağlamda ardı ardına çok dilli Alevilik siteleri internet kullanıcısının hizmetine sunuldu. Özellikle internet kullanımı ve kullanıcılarının yaygınlaşmasıyla, teknolojik bilgiyi algılama ve kullanma yetisine sahip bir kuşak yetişti. İnternet ile dünyaya açılan bir Alevi gençliği oluştu. Sınır tanımayan internet aracılığıyla dünyanın değişik yerlerindeki Aleviler, birbirleriyle tanışma ve anlaşma, sorunlarını tartışma fırsatına kavuştu. Ancak, henüz bir tartışma kültürü oluşturulamadı. (İdeolojik-politik boyuttaki tartışmalar, şu an için bunun oluşturulmasına fırsat vermiyor. İnternet tartışmaları, "biz" grubu içinde değerlendirdiğiyle veya "öteki"yle henüz olgun bir düzeyde devam etmiyor. Tartışmalar, uzlaşmacı nitelikten çıkıp ayrıştırmacı niteliğiyle ve rasgele yürütülüyor. İnternet tartışmaları ve kültürü, metodolojik ve sağduyulu bir çerçeveye oturtulabilmiş değil. Sanal dünyanın gizeminde kavramların oluşturulup kullanılamadığı, tartışmaların sonuçsuz kaldığı ve saptırıldığı görülmekte.)...
Diaspora'da Aleviler ve Aleviliğin Geleceği: NEREDEN NEREYE
Dr. İsmail ENGİN
1960'lı yıllardan beri, Türkiye'den Almanya'ya, Avrupa'nın ve dünyanın diğer ülkelerine çeşitli nedenlerle göç ederek işçi ve göçmen statüsünde yerleşen, sayıları milyonlarla belirlenebilen bir nüfus bulunmaktadır. Göç eden nüfus, şu an için bulundukları ülkelere kendi kültürünü (inancını) de taşımıştır. İşçi (veya sığınmacı) ya da göçmen konumundaki Türkiyeli nüfusu oluşturan bireyler, yetiştiği/edindiği kültürden farklı bir kültür çevresinde yaşamını devam ettirebilecek davranış kalıplarıyla donanmakta, rolleri üstlenmektedir. Aynı zamanda, göçmen olarak varlığını devam ettirdiği kültür çevresine farklı bir dil, din, gelenek-görenek, sanat vb. kültür öğeleri de katmaktadır.
Değişik nedenlerle Türkiye'den göç ederek diasporada yaşamını sürdüren Aleviler, açısından ele alındığında, onlar da kendi kültürlerini (inançlarını), göç ettikleri ülkeye getirirken/götürürken, yaşamayı düşündüğü kültür çevresine Aleviliğe özgü kültür elemanlarını kazandırmaktadır.
Temel okul eğitimini, doğduğu ülkenin dışında alan birey örneğinde ise, onun, kültürlenme süreci açısından örgün eğitimde farklı-yeni kültüre özgü davranış kalıplarını edinmedeki sorunlarıyla karşılaşılmaktadır. Benzer sorunlar, göç edilen ülkede doğan-büyüyen kuşak için de geçerlidir; ancak kök olarak geldiği kültürde (Türkiye kültüründe), kendi kültürel kimliğini aynileştirdiği bireylerin, grupların, cemaatlerin (Aleviler'in) yaşadığı sorunlardan da farklıdır.
Almanya'ya, 1960'lı yıllardan itibaren yoğunlaşarak süren göç, beraberinde bugün için sayıları 600 bin civarında olduğu söylenilen Aleviler'e özgü kültürel "değerler"de hızlı değişmeyi ve bundan dolayı da giderek artan sorunları gündeme getirdi:
* Önceleri Alevi cemaati Sünni,Müslümanlığın dışında, Alman ötekine özgü diğer inanç akımları karşısında şaşırdı; ne yapacağını bilemez hale geldi.
* Almanya'ya sanayi toplumuna, sonraları da post-modern topluma özgü bir Alevilik oluşurken, Aleviler semtte, mahallede, apartmanda farklı dini ve etnik kökene sahip ailelerle; farklı Alevi "sürekleri"yle ortak normları yakalama çabası içerisine girdi.
* Karşılıklı etkileşme ve etkilenmenin getirdiği sorunlar; uzlaşma kültürünün nasıl yakalanabileceği, oluş(turul)abileceği sorunları oluştu.
* Aynı şekilde, kuşaklar arasındaki farklılıklar daha da arttı; dede-talip ilişkisi, hem göç koşullarından, hem bundan etkilendi. Dedelerin eğitim düzeyleri, taliplerinin ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi. Göç koşullarında, eğitim imkanlarından yararlanan talipler, bu imkanlardan yararlanamayan dedelerden daha iyi bilgiyle donandı.
* Diasporaya göç, dede-talip ve pir-mürşid ilişkisinde kopmalara neden oldu; talibin atalarının-babasının bağlı olduğu ocaklar, bu anlamda fonksiyonlarını yitirdi.
* Diasporada taliplerin büyük kısmı erkanı unuttu.
* Erkanı yürütmek isteyen talip ise, babasının ya da atalarının bağlı olduğu ocağa ve onun dedelerine değil de o an için dini ihtiyacını gideren dedelere bağlandı.
* Diasporada dedelerin var olan icazetnameleri üzerindeki denetim kalktı.
Bununla birlikte, zamanla demokrasi geleneğinde sivil toplum kuruluşlarının önemini kavramaya başlayan Aleviler, Türkiye dışında sayıca azımsanmayacak Alevi cemaat(ler)inin yaşadığını görünce ve diasporada yaşama geleneği, Sünni olanlarla ve Müslüman olmayanlarla diğer bir deyişle "öteki "yle/"diğeri" yle ilişkileri yeniden düzenlemeyi gerekli kılınca, birbirleriyle tanışma, birbirlerini anlama ve sorunlarını birbirleriyle tartışmak, "öteki"ne/"diğeri" ne kendini anlatmak amacıyla, 1970'lı yılların sonlarına doğru, örgütlenmeye başladılar ve buna giderek artan bir şekilde önem verdiler. Klasik örgütlenme modeli olan dergah ve ocak tipi örgütlenmeler, diasporada sivil toplum kuruluşlarına dönüştü. 1990'lı yıllarla birlikte cemaatleşmeye giden bir yola girildi ve dernekler cemevlerine; politik merkezlerden ziyade dini merkezler haline gelmeye başladı.
Bu arada medyanm etkisiyle tanınmayan, bilinmeyen yabancı ve öteki olarak görülen hususlar, Alevi ailesinin, hanesinin-evinin içine girdi. Öteki(leri)ne özgü hususlar, kültürel kalıplar, gündelik yaşamın her aşamasında sanki doğal bir parçası haline geldi. Bu durum, Alevi cemaatinin, ailesinin öteki (ler) karşısında gelenekselleşmiş kalıplarını zorladı. Beraberinde Aleviler'in birbirleriyle olan ilişkilerinde ve dini yapısında gevşemeler olduğu anlaşılınca, gevşeyen ilişkilerin yeniden kurulması, sık(ı)laştırılması gerekliliğinin önemli olduğu görüldü. Dernekler birbirleriyle ilişkiye geçmenin ve birbirlerinden haberdar olmanın yollarını aradılar ve üst kuruluşlar kurdular.Bu noktada da kimi temel güçlükler yaşandı ve onun da en belirgin olanının iletişim güçlüğü şeklinde kendini gösterdiği ortaya çıkınca, Aleviler arasında sorun olan iletişimin giderilmesi amacıyla, medya araçları (yayın organları, dergiler) oluşturuldu.
Küreselleşme çağının en önemli medya aracı olan "İnternet"ten yararlanılmaya başlandı. Bu bağlamda ardı ardına çok dilli Alevilik siteleri internet kullanıcısının hizmetine sunuldu. Özellikle internet kullanımı ve kullanıcılarının yaygınlaşmasıyla, teknolojik bilgiyi algılama ve kullanma yetisine sahip bir kuşak yetişti. İnternet ile dünyaya açılan bir Alevi gençliği oluştu. Sınır tanımayan internet aracılığıyla dünyanın değişik yerlerindeki Aleviler, birbirleriyle tanışma ve anlaşma, sorunlarını tartışma fırsatına kavuştu. Ancak, henüz bir tartışma kültürü oluşturulamadı. (İdeolojik-politik boyuttaki tartışmalar, şu an için bunun oluşturulmasına fırsat vermiyor. İnternet tartışmaları, "biz" grubu içinde değerlendirdiğiyle veya "öteki"yle henüz olgun bir düzeyde devam etmiyor. Tartışmalar, uzlaşmacı nitelikten çıkıp ayrıştırmacı niteliğiyle ve rasgele yürütülüyor. İnternet tartışmaları ve kültürü, metodolojik ve sağduyulu bir çerçeveye oturtulabilmiş değil. Sanal dünyanın gizeminde kavramların oluşturulup kullanılamadığı, tartışmaların sonuçsuz kaldığı ve saptırıldığı görülmekte.)
Diasporada yaşama geleneği, yaşanılan ülkenin vatandaşlık haklarından yararlanma taleplerini doğurunca, Aleviler, yaşadığı ülkenin vatandaşlığına geçmeye başladılar. Böylece, Alevilerin (ya da Alman Alevilerinin) anayasaya göre vatandaşlık haklarından doğan talepleri, gündemin ilk sıralarına yerleşmeye ve cemaatleşme ile yasal cemaat olma statüsü tartışılmaya başlandı. "Öteki"nin kazanımları da göz önünde tutularak, bu, beraberinde okullarda Aleviliğin bir din dersi olarak nasıl verilebileceği tartışmalarını getirdi. Eğitim Bakanlıklarına müfredat programları sunuldu. Burada, Alevilerin ve Alevilik öğretisinin tanıtılmasının, ötekiyle diyalog ve hoşgörü, dolayısıyla toplumsal uzlaşma ortamının yaratılmasında başat faktör olacağının altı çizildi. Bütün bunlar, diasporada günümüz Aleviliğinin nasıl şekillendiğini" ortaya koyarken, geleceğin Aleviliğiyle ilgili de kimi ipuçları vermektedir. Öncelikle, diasporada dede-talip ilişkilerinde yaşanan sorunların giderilmesi, geleceğin Aleviliğinin şekillendirilmesi için önemlidir. Alevi sivil toplum kuruluşlarında dedeler cemaatleşme çabalarının tam ortasında olmakla birlikte, geleneksel fonksiyonlarını yitirmek üzeredir:
* Dedelerin geleneksel fonksiyonlarını ve cemaatin irşad edilmesini dernek yönetim kurulları kurslar, seminerler, paneller aracılığıyla üstlenmektedir.
* Kaçınılmaz bir gelişim olarak dedelerin toplumsal fonksiyonları dini ayinlerin yürütülmesi, cenaze hizmetleri ve disiplin kurullarıyla sınırlanmaktadır.
Ancak, diasporada dedelik kurumunun kendini yeniden inşa etmesi, cemaatleşme açısından önemlidir:
* Bunun için de dedelerin ocaklarının yazılı envanteri çıkarılmalı ve ocakzadeler belirlenmelidir.
* Dedelerin talibe sunacağı bilgiler güncelleştirilmeli ve derinleştirilmelidir. Burada kriminaliteyle, uyuşturucu maddeyle mücadeleyi ve bilgili insan yetiştirmeyi içeren bilgiler, üzerinde durulması gereken başlı başına önemli konu kümelerindendir.
Önümüzdeki yıllarda, giderek gevşeyen dede-talip zincirinin halkalarının kopma ihtimali kuvvetlidir. Almanya'da artık "babamın pirinin oğlu, benim pirimdir''' hususu pek gözetilmemektedir.
Öte yandan, değişme kaçınılmazdır ve süreklidir.
* Dini kuralların değişme karşısındaki durumları, yeniden ele alınmalıdır.
* Dini kuralların fonksiyonları korunarak günümüze uydurulmaları-güncelleştirilmeleri gerekmektedir.
* Güncelleştirilen kuralların ikrar, musahip tutma, rızalık, pirlik üzerine inşa edilmelidir.
* Ötekine-diğerine yönelik açıklığın önemli bir göstergesi ve ibadetin vazgeçilemez önemli bir parçası olan semahlar, yavaş yavaş etkinliklerin vazgeçilemez bir gösterisi haline gelmektedir. Semahların ibadetin bir parçası olarak kalmasının sağlanılması, önemlidir.
Musahiblik, diasporada tamamen ortadan kalkmış gibi gözükmektedir. Dernek üyeliği, onun yerine yavaş yavaş fonksiyon olarak geçmek üzeredir. Görgü cemi artık geçmişin bir parçası halindedir. Görgü cemIerinin yerini, sivil toplum kuruluşlarının disiplin kurulları almaktadır, almıştır. Buradaki şikayetler ve savunmalar da sözlü halden yazılı hale bürünmüştür. Günümüzde, dernek genel kurulları yönetim kurullarının ikrar alma yerleridir. İkrarın kontrolu, denetleme kurulları aracılığıyla yapılmaktadır. Rızalık da derneğe üye olarak kabul edilme süreciyle aynileşmektedir.
Cemevleri, 1990'lı yıllardan itibaren Türkiye'de köylerde, kasabalarda ve kentlerde inşa edilmeye başlanmıştır, mimari olarak kent dokusunda yerini almaktadır. Bu gelişmeye paralel olarak diasporada da cemevleri özel mimari tasarımlarıyla kent siluetinin bir parçası haline gelmeye başlamıştır ve ihtiyaca cevap verebilecek uygun mimari oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bugün için cemevleri, özgün mimarisi ve fonksiyonları açısından geleceğin önemli bir cemaat merkezi olmaya adaydır.
Bu bağlamda, cemevlerini bekleyen temel sorunlar da vardır. Örneğin, cemevleri, bağlı olduğu sivil toplum kuruluşu (dernek) etkisizleştiği ölçüde, dedesiz ve(ya) talipsiz (cemaatsiz) binalar haline gelebilir. Ekonomik sorunların, bunların oluşumuna ve gelişimine nasıl bir ivme kazandıracağı hususu da daha açıktır.
Öte yandan, cemevlerindeki cemlerde, Türkiye koşullarında yerel özelliklerden kaynaklanan farklı süreklerin, erkanın yürütülmesinde yarattığı sorunların giderek aşılacağı gözükmektedir. Özellikle Aleviliğe özgü din dersinin okullarda verilebilme şansının yüksek olması, yerel özelliklerden kaynaklanan farklı sürekleri örseleyebilmeye adaydır.
Almanya'daki Alevi gençlerinin, birşeyler istediği; ama o birşeylerin ne olduğunu aktarmakta ve onların anlaşılmasında yetersizlikler çekildiği; kuşaklar arasında diyalog eksikliğinin bulunduğu; gençlere ulaşılamadığı; onların kültür boşluğuna düştükleri; kendine has bir Alevilik istediği, zaman zaman da Aleviliği modalaştırdığı gözlemlenmektedir. Aleviliğin muhtevasının gençliğe verilmesi, başlı başına temel bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Çağdaş eğitim metodlarıyla muhtevası belirlenmiş ve sınırları çizilmiş Aleviliğe özgü konuların, Aleviliğe özgü din dersleri kapsamında okullarda verilebilmesiyle, gençlerin söz konusu sorunlarının önemli bir kısmının önüne geçilebileceği belirtilebilir.
Zamanla internet kültürünün gençler arasında gelişeceği ve interneti kullanabilme becerilerinin artacağı; "Post-modern" bir Aleviliğin koşullarının, internetin cemaat içinde kullanım oranının yükselmesiyle oluşacağı ve bu tür bir Aleviliğin günümüz Aleviliğinden farklılıklar taşıyacağı söylenebilir. Sanal dünyada sivil toplum kuruluşlarının yerini "e-group"lar almaya aday gözükmektedir. İnternette, herkesin ulaşıp yazabileceği "forum" lar irşad etme-olma sürecinin bir parçası olmaya adaydır. Sanal dünyada kamusallaşma olan "site" ler de burada yerini alacaktır.
Kısaca, geleceğin Aleviliği ve Aleviler'i bugünkünden farklı olacaktır. Buna hazır olmak gerekir.
KAYNAK: Pir Sultan Abdal Kültür Sanat Dergisi - Sayı 43 / Mart - Nisan 2001 - Sayfa: 83-87
http://www.psakd.org
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.