İpucu cümlesi: Alevi kesimden rektör atadım
İpucu cümlesi: Alevi kesimden rektör atadımKadri Gürsel / Milliyet(...) Ve önce şunu görüyoruz: Sayın Cumhurbaşkanı’nın...
İpucu cümlesi: Alevi kesimden rektör atadım
Kadri Gürsel / Milliyet
(...) Ve önce şunu görüyoruz: Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu şanssız ifadesi Türkiye’de Alevilerin mevcut iktidar tarafından dışlandığının, ayrımcılığa tabi tutulduğunun zımni itirafıdır. “Alevi atamak” olağan bir uygulama olmasa gerektir ki, Cumhurbaşkanı bunu söylemeyi bir övünç vesilesi addediyor....
Abdullah Gül sık seyahat eden ve konuşan bir cumhurbaşkanı. Bu iki faaliyeti bir arada yürütüyor. Seyahatleri sırasında gazetecileri uçağında ağırlıyor ve hem gidişte hem de dönüşte demeç veriyor. Bir gazeteci olarak Cumhurbaşkanı Gül’ün konuşuyor olmasından memnunum. Çünkü konuştukça, karar ve eylemlerinde etkili olan zihin parametreleri hakkında daha çok ipucuna sahip oluyorum.
Geçen hafta sonu kendisini Londra’ya götüren uçakta yine gazeteciler vardı ve Sayın Cumhurbaşkanı onlarla konuşurken bence önemli bir ipucu verdi.
İpucunu içeren alıntı, 7 Kasım tarihli Hürriyet’te İsmet Berkan imzasıyla yayımlanmış yazıdaki, “Atamalarda haksızlığa uğruyorum” başlıklı paragraftan:
“Önemli olan; atadığınız kişi partizanlık mı yapacak, bağımsız, dürüst, objektif kararlara mı hükmedecek. Tüm atadığım adaylara çok dikkat ediyorum. Ben hiç kimsenin eşi, hanımını takip etmiyorum. Siyasete bulaşıp bulaşmadıklarına bakıyorum. Herhangi bir partiden aday olanları çok değerli bile olsalar atamıyorum. (...) Alevi kesimden rektörler atadım. CHP’nin bilim kurulundan rektör atadım.”
İpucu cümlesi zaten bu yazının başlığındaydı: Alevi kesimden rektörler atadım...
Sayın Cumhurbaşkanımız bu cümleyi, atamalarında ne kadar hakkaniyetli ve tarafsız davrandığını anlatmak amacıyla sarf etmiştir elbette...
Çünkü ayrımcı, dışlayıcı ve taraflı olsa idi sadece Sünni kesimden ve siyasi iktidarın partisiyle cemaatinden insanları atayacaktı.
Böyle yapmayıp arada Alevi rektör de atadığına göre, bu feci kutuplaşma ve ayrışma ortamında bir mezhep dengesi gözettiğine ve bunun da demokrasinin selameti için iyi bir şey olduğuna mı hükmedeceğiz?
Bir cumhurbaşkanının atayacağı rektörün Alevi olduğunu bilmesi ya da mezhebini merak edip öğrenmesi ve sonra bunu kamuoyuna tarafsızlığının referansı olarak sunması, demokrasi ve onun mütemmim cüzü laiklik kıstasları açısından ne anlama gelir?
Bu soruların cevabını aramak için ipi yakaladığımız ucundan biraz çekiyoruz...
Ve önce şunu görüyoruz: Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu şanssız ifadesi Türkiye’de Alevilerin mevcut iktidar tarafından dışlandığının, ayrımcılığa tabi tutulduğunun zımni itirafıdır. “Alevi atamak” olağan bir uygulama olmasa gerektir ki, Cumhurbaşkanı bunu söylemeyi bir övünç vesilesi addediyor.
“Sünni atadım” demiyor mesela...
Hazin olan, üniversitesinde meslektaşlarınden en çok oyu ya da en çok oylardan birini alarak kabul görmüş bir öğretim üyesinin, liyakatinin dışında “Alevi kesim”e aidiyeti nedeniyle ayrı bir kategori içine konulmasıdır.
Ayrıca bir insanın “Alevi kesim”den veya herhangi bir başka kesimden sayılmasının kriterleri nelerdir ve bunlar nasıl tespit ediliyor?
Rektör adayının cemevine gittiği yani dindar olduğu tespit edilmemişse, bu kriterler Alevi anne babadan mı doğmaktır, Alevilerle ahbaplık mı etmektir, onları kayırmak mıdır? Nedir?
Şimdi, “Alevi rektör atamanın anlamı” üzerine Sayın Gül’e iki teorik soru yöneltmek istiyorum.
Birincisi: Sayın Cumhurbaşkanı, Alevi kesimden bir rektör adayının liyakatini çok yetersiz bulsanız onu yine de rektörlüğe atar mıydınız?
İkincisi: Sayın Cumhurbaşkanı, aldığı oy, değerlendirme yeterliliği sıralamasında son sırada olsa bile, Alevi aday yine de tarafınızdan rektörlüğe uygun görülebilir mi?
Cumhurbaşkanımız bu sorulara “evet” derse, onun gözünde adayların Alevi olmaları, nesnel liyakat ölçülerinin önüne geçer ki bunun bir laik demokraside yeri yoktur.
Alıntıladığım ifadelerinden liyakate zaten çok önem verdiği anlaşılan Sayın Cumhurbaşkanı’nın yetersiz bulduğu bir adayı sırf Alevi olduğu için atayacağını düşünemeyiz.
Peki, Cumhurbaşkanı yukarıdaki iki soruya da “Hayır” cevabını verir ise, yani adaylarımız hem liyakatli hem de kabul görmüşler ise Aleviliklerinin konuyla ne ilgisi olabilir? O zaman, “Alevi kesimden rektörler atadım” demenin bir laik demokraside anlamı nedir?
Şudur: Cemaatçilik ve mezhepçilik maalesef bugünkü iktidarın siyasi kültürünün önemli bir oluşturanı ve iktidar mensupları topluma genellikle bu mikyastan bakıyor. İktidar koalisyonu muktedirleştikçe, kendi siyasi kültürünü de egemen hale getiriyor ve bu durum Türkiye’yi fikri ve vicdanı özgür yurttaş bireylerden müteşekkil modern bir ülke olma hedefinden uzaklaştırıyor.
İpi tamamen çekince karşımıza çıkan, “Ortadoğululaşma”dır.
Kadri Gürsel
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy42200 = 'kgursel' + '@';
addy42200 = addy42200 + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text42200 = 'kgursel' + '@' + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
42200 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
Milliyet - 11 Kasım 2010
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.