İnsanın yaradılışı
Güneşi, ayı ve dünyayı oluşturan bir güç değil ANA enerjinin patlama, dagılma hareketleridir. Tüm evren bir enerji patlaması yada saçılması sonucu oluştu. Dolayısıyla var olmuş olan herşey bu enerji kaynağından gelmekte İşte bundan dolayıdır ki var olmuş olan en küçüğünden en büyüğüne kadar her şeyde bir enerji mevcuttur. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler, madenler enerjinin şekle bürünmüş halleridir. İnsanı anlayabilmenin en kestirme yolu "Evreni anlayabilmek." Nokta'dan başlayıp Nokta'ya giden bir yolculuk gibi, bir'den başlayıp bir'e giden içinde ay, güneş, yıldızlardan gezegenlere herşeyin dönmesi.
Evren de var olan herşeyin içinde canlı olsun yada olmasın bir enerji vardır. Çünkü her madde içinde ayrı bir potansiyel içerir. Kimi maddeler bu potansiyeli kimyasal ve fiziksel etkimeler ile açığa çıkararak hareketli bir vücut mekanizması kazanırken kimi maddeler ise hareketlilik kazanamaz ama devinimi devam eder. Bu bağlamda insan, hayvan ve bitki bedenindeki can ile maden bedenindeki can da aynıdır. Tüm bunlar batini gözüyle bakılırsa anlaşılır. Çünkü tüm evren "ANA ENERJİ" den taşma fışkırmadan olduğu için insana, hayvan, bitkiye ve madende aynı vardan var olmadır. (Vahdet-i Vucut)
Örnek 1) Toprağa biri bir gün bir elma fidesi dikerse, fide topraktan beslenir. Ağaç olur, meyve verir, meyveyi biri alıp yerse, insan meyveden beslenmiş olur. Bu besin kaynağı vücudu terk edecek olsa bile içindeki mikro vitaminleri o elmayı yiyenin vücudunda kalır. Bu bağlamda basit bir mantık yürütürsek bedenimizi ayakta tutanın ruh değilde besin kaynakları olduğunu görürüz. Yediğimiz besin kaynakları bedenimizin diri ve dinç bir enerji ağı ile sarılmasını sağlar. Bu enerji ağı tüm yaşamsal sistemlerimizi dengeler, güçlendirir. Şayet besinleri az alır isek enerji gücümüz azalır ve bedenen hastalanırız. Dolayısıyla bedeni ayakta tutan enerji besinlerimizdir ki bu besinlerin sağladığı enerji ile bedenımiz ayakta kalır.
Örnek 2) Bir bebeğin anne karnına ilk düşüş anını düşünelim.. Bu düşünce ve söylem dünya da yaşayan milyarlarca insanın sorgulayamadığı, sorgulamaktan kaçtığı bir olgunun yanı sıra tabu. Oysaki bebeğin ilk anne rahmine düşüşünü ve oluşumunu ilahi bir güç enerji olarak göndermez. Bunu insan yapısındaki "sıvılar" belirler, O sıvılar annede ve babada bulunan canlı hüçredirler. Bu hüçrelerin atomları, molekülleri, moleküllerin makro-molekülleri, doğacak olan bebeğin yapısal ve işlevsel özelliklerinin yanı sıra cinsiyetini belirler.
İnsan vucudundaki hüçrelerin yapı taşlarını doğadan aldığı besinler sayesinde oluşur. Yani bebeğin oluşumu, bilinmez bir kaynaktan değil, Doğadan algığı besinler, besinlerden insana, insandan yapı taşlarına, yapı taşlarından hüçreye, hücreden sıvıya, sıvıdan rahime düşen uzun bir yolculuğun yanı sıra doğa kaynaklı bir enerji selleksiyonu, dolaysıyla bebek dış ve iç özelliklerini ebeveynin özelliklerinden alır. Bu gelişme anne vücudun da canlı kalarak büyümeye başlar, bu gelişimi Kızılbaş uluları nikah gülbanklarında kısa şöyle özetlerler.
- Hakk meydanında,
- Pir divanında birbirlerine ikrar (söz) verdiler,
- İki iken, bir oldular,
- Sır bir damla suda,
- Hakk çoçukta vucut buldu.
Saygılarımla,
Kazım DURSUN
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.