İddianamede yok yok
İddianamede yok yok‘600 yıllık tarikatvari örgüt’ olduğu ileri sürülen Ergenekon’la Hizbullah, İBDA-C, TİT ve bazı çete...
İddianamede yok yok
‘600 yıllık tarikatvari örgüt’ olduğu ileri sürülen Ergenekon’la Hizbullah, İBDA-C, TİT ve bazı çete liderleri ilişkilendirildi. Danıştay ve Cumhuriyet’e saldırılar; Kışlalı, Hablemitoğlu ve bazı faili meçhul cinayetler ile Gazi olayları dosyada yer aldı
DARBE GÜNLÜKLERİ DOSYAYA KONULMADI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Ergenekon soruşturması kapsamında, 48’i tutuklu, toplam 86 şüpheli hakkında, “silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs, hükümete karşı halkı isyana tahrik” suçlamalarıyla dava açıldığını belirtti. Engin, “darbe günlükleri” adı altında yayımlanan iddiaların ve 1 Temmuz 2008 tarihindeki operasyonun kapsam dışında kaldığını belirtti.
KARARA BAĞLANMIŞ DAVALAR DA YER ALDI
Mahkemenin Ergenekon’la ilişkisinin bulunmadığına yönelik kararına karşın Danıştay ve gazetemize saldırıların iddianamede yer alması bir ilk olarak kayıtlara geçti. Veli Küçük ve Doğu Perinçek’in “üst düzey yöneticiler” olduğu iddia edilirken örgütün hücre yapılanması şeklinde birden fazla lider tarafından yönetildiği, en az 20 departman ve yardımcı departmanlardan oluştuğu ileri sürüldü. Özellikle “Dilovası” ve “İsmet” kodlu gizli tanıkların faili meçhul cinayetler konusunda önemli bilgilere sahip oldukları savunuldu.
***
Ergenekon tarikatmış
İddianamede, 600 yıllık örgütün en az 20 departmandan oluştuğu öne sürüldü
Ergenekon soruşturması iddianamesinde, örgütün Kemalist ve Atatürkçü ideolojinin arkasına saklandığı öne sürüldü. Örgüt üyelerinin kendilerini sağcı ya da solcu şeklinde değil, Kemalist olarak tanımladıkları belirtildi.
Avukat Aşçı’yı ölüm orucundan, operasyon kapsamında tutuklanan Veli Küçük’ün vazgeçirdiği iddia edildi. Gazi olayları, faili meçhul cinayetler, Hablemitoğlu ve Kışlalı cinayetleri, İBDA-C, Hizbullah ve TİT de iddianamede yer aldı.
İstanbul Haber Servisi- İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in açıkladığı Ergenekon soruşturması iddianamesinde ilginç ayrıntılar öne çıktı. İddianamede Ergenekon örgütünün 600 yıllık olduğu ileri sürülüyor. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “örgütün üst düzey yöneticileri” olarak iddianamede yer alırken, tutuklu Türk Ortodoks Patrikhanesi sözcüsü Sevgi Erenerol, Büyük Hukukçular Birliği Başkanı avukat Kemal Kerinçsiz, organize suç örgütü lideri Sedat Peker de hakkında dava açılan şüpheliler arasında bulunuyor.
İddianamede geçen bazı belgelerde örgütün 600 yıl önce “Agarta” (Ergenekon) adlı bir tarikat olduğu belirtilerek, örgütün, hücre yapılanması şeklinde birden fazla lider tarafından yönetildiği; mafya, istihbarat, medya gibi en az 20 tane departman ve yardımcı departmanlardan oluştuğu ileri sürüldü. İddianamede örgütün Kemalist ve Atatürkçü ideolojinin arkasına saklanarak, bu ideolojilerden farklı hareketler yaptıkları, örgüt üyelerinin kendilerini sağ ya da sol alarak değil Kemalist olarak tanımladığı belirtildi. İddianamede Kuvayı Milliye Derneği faaliyetleri de detaylı olarak yer alırken örgütün finansörlerinin bir kısmının yakalandığı ancak halen yakalanamayanlar bulunduğu ileri sürüldü.
Aşçı’yı vazgeçirdi
Soruşturma sürecinde bir kişinin ifadesine göre cezaevindeki ölüm oruçlarının emekli Tuğgeneral Veli Küçük’le ilgili olduğu, cezaevindeki koşulları protesto etmek için ölüm orucuna başlayan avukat Behiç Aşçı’yı da ölüm orucundan Küçük’ün vazgeçirdiği ileri sürüldü. Gazi olayları, 1991, 1992 yılındaki faili meçhuller, Necip Hablemitoğlu, Ahmet Taner Kışlalı cinayetleri, İBDA-C, Hizbullah ve Türk İntikam Tugayı (TİT) adlı örgütler de iddianamede yer aldı.
Dilovası cinayetleri
İddianamede, “Dilovası” ve “İsmet” kodlu gizli tanıkların Veli Küçük’ün görev yeri olan Kocaeli’nin ilçesi olan Dilovası’ndaki faili meçhul cinayetlere ilişkin verdiği önemli bilgilerin de yer aldığı yargılama sırasında bu tanıkların seslerinin değiştirilerek ifadelerinin alınmasının istendiği öğrenildi.
Güney de şüpheli
Açıklamaları soruşturmaya yön veren Tuncay Güney’in de dosya kapsamında şüpheli konumunda olduğu belirtildi. Güney, ifadesi alınamadığı için hazırlanan iddianamede yer almadı ve dosyası ayrıldı. Haham olarak Kanada’da yaşayan Güney’in Türkiye’ye getirilmesi amacıyla Kanada adli makamlarıyla görüşüldüğü, soruşturma savcılarından ikisinin de Güney’in ifadesini almak için Kanada’ya gidebileceği belirtildi. Güney hakkında 2001 yılında yürütülen soruşturma kapsamında ele geçirilen belgelerde, Küçük ve dosya kapsamındaki birçok şüphelinin ilişkisinin belirlendiği ileri sürüldü. Güney’in şüphelilerden Küçük ile iletişiminin olduğu, Küçük’ün evinde yapılan aramalarda da Güney’i 2001 yılında gözaltında sorgulayan dönemin İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan’la ilgili rüşvet belgelerinin bulunduğu ileri sürüldü. İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in Güney hakkındaki dolandırıcılık soruşturmasına ilişkin, gizli ibareli belgelerinin de Küçük’e ait ikametlerde yapılan aramalarda ele geçirildiği, bu belgelerin Küçük’e gazeteci Güler Kömürcü tarafından temin edildiği iddia edildi. Çete lideri olmak suçundan tutuklu olan Alaattin Çakıcı’nın tanık olarak yer aldığı iddianamede, soruşturma sürecinde ifadeleri alınan çete liderlerinin Ergenekon örgütü tarafından kullanıldığı tespitine yer verildiği de kaydedildi.
Küçük’ün cezaevi talebi
Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün tutuklandıktan sonra Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ne konduğuna ancak buradan bir dönem görev yaptığı bölgedeki Kandıra F Tipi’ne geçmesine dikkat çekilerek, bu değişikliğin, Küçük’ün o bölgedeki ve cezaevindeki herkesi tanıyor olmasından kaynaklandığı ileri sürüldü. Küçük ile aynı cezaevinde bulunan Sedat Peker’in haberleştikleri, Küçük’ün Peker’e, avukatlara ödeme yapılması için Kandıra Cezaevi’nde bir para havuzu oluşturulması yönünde talimat verdiği iddia edildi.
Soruşturma dosyasında sanıkların emniyet veya cezaevinde çekilmiş fotoğraflarının kendilerine ait dosyaların üzerine konulduğu ifade edildi. Böylece dava sürecinde yoğun olan evrakların içinde kişilerin dosyalarının ayırt edilebileceği belirtildi.
Okkır, ‘kasa’ değilmiş
Ergenekon soruşturması kapsamında “örgütün gizli kasası” olarak gözaltına alınan ve 13 ay cezaevinde kaldıktan sonra kanser hastası olduğu anlaşılan, tahliye edildikten 3 gün sonra da yaşamını yitiren Kuddusi Okkır’a başka suçlama yapıldı. İddianamede Okkır’ın örgütün gizli kasası olmadığı ve başka irtibatlarının bulunduğu ileri sürüldü.
Ersöz yeni kaçmış
Soruşturma kapsamında haklarında arama kararı bulunan eski AKP Milletvekili Turan Çömez’in 1 Temmuz operasyonundan bir ay önce, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün operasyonun başlatıldığı gün yurtdışına kaçtığı belirtildi.
***
‘Günlük soruşturması yok’
Ergenekon iddianamesine ilişkin açıklamada 48’i tutuklu 86 şüpheli hakkında dava açıldığı belirtildi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin, Ergenekon soruşturması iddianamesine ilişkin yaptığı açıklamada, şüpheliler hakkında, “silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs, hükümete karşı halkı isyana tahrik” suçlamalarıyla dava açıldığını belirtti.
İstanbul Haber Servisi - İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Ergenekon soruşturması kapsamında, 48’i tutuklu, toplam 86 şüpheli hakkında, ‘silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs, hükümete karşı halkı isyana tahrik’ suçlamalarıyla dava açıldığını belirtti. Engin, şüphelilerin, ‘Danıştay saldırısına ve Cumhuriyet gazetesine patlayıcı madde atmak suçlarına azmettirmek’ suçundan da yargılanmalarının talep edildiğini söyledi.
Başsavcı Engin, kolluğa yapılan bir ihbar üzerine, 12 Haziran 2007 tarihinde, İstanbul’un Ümraniye ilçesinde bir evde ele geçirilen patlayıcı maddelerle ilgili başlatılan ve sonrasında yapılan çeşitli operasyonlarda elde edilen belge ve delillere istinaden, genişletilerek sürdürülen soruşturmanın, önemli bir bölümünün tamamlandığını belirtti. Bu soruşturmada görevli bulunan cumhuriyet başsavcı vekili ve cumhuriyet savcılarından aldığı bilgileri sunduğunu ifade eden Engin, “Soruşturma, 5271 sayılı CMK’nin 250. maddesinde belirtilen suçlara bakmakla görevli ve yetkili cumhuriyet başsavcı vekili’nin görevlendirmesi ve gözetiminde, görevli 3 cumhuriyet savcısı tarafından yapılmıştır” dedi. Soruşturmanın tamamlanan bölümüne ilişkin iddianamenin düzenlendiğini, yetkili cumhuriyet başsavcı vekilliği tarafından incelenip onaylandıktan sonra, diğer soruşturmalarda olduğu gibi UYAP sistemi üzerinden otomatik olarak, 14 Temmuz 2008 tarihi itibarıyla, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verildiğini kaydetti. Engin, 1 Temmuz operasyonunda gözaltına alınan bir kısmı tutuklu olan şüphelilerle ilgili soruşturmanın sürdüğünü, soruşturma sonunda yasal gereğinin takdir edileceğini ifade etti.
Niçin uzun sürdü?
İddianamenin 1 yılı aşkın sürede düzenlenmesinin, basın organlarında ve kamuoyunda eleştiri konusu olduğuna değinen Engin, soruşturmanın çok kapsamlı, şüpheli sayısının da fazla olduğunu, teknik ve fiziki takiplerin yapıldığını ifade etti. Aramalarda elde edilen yüz binlerce sayfa belge ve dokümanın yeni operasyonları gerektirdiğini belirtti. Özellikle yeni CMK hükümleri gereğince, iddianamenin düzenlenmesi için, soruşturmaya esas teşkil eden tüm delillerin toplanmasının gerekli olduğunu vurguladı. Engin, “Nihayet 441 klasör ekleri bulunan ve 2455 sayfadan oluşan bir iddianamenin tanzimi ve yazılması gibi zorunlu sebeplerle, dava açılmasının bugüne kadar uzadığı ifade edilmiştir” dedi.
Engin, bu süre içerisinde, gerek tutuklu şüphelilerin itiraz ve talepleri, gerekse cumhuriyet savcılarının başvuruları nedeniyle, tüm şüphelilerin tutukluluk hallerinin yetkili mahkeme tarafından, en geç 1’er aylık sürelerle ve defalarca incelendiğini belirtti.
Şüphelilerin tutukluluk hallerinin bugüne kadar sürdürülmesinin yetkili ve görevli mahkeme kararlarına bağlandığını söyledi.
İddianamenin verildiği mahkeme tarafından kabulü veya iadesi konusunda henüz karar verilmediğine dikkat çekerek “Bu aşamada dava ile ilgili ayrıntılı açıklama yapmamıza yasal imkân bulunmamaktadır” diye konuştu. Engin, soruşturması tamamlanan 48’i tutuklu, 38’i tutuksuz, toplam 86 şüpheli hakkında, ‘silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek’, ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’, ‘silahlı terör örgütüne yardım etmek’, ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs’, ‘hükümete karşı halkı isyana tahrik’, ‘patlayıcı madde bulundurmak, atmak, bu suçlara azmettirmek’, ‘Danıştay saldırısına ve Cumhuriyet gazetesine patlayıcı madde atmak suçlarına azmettirmek’, ‘devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etmek’, ‘kişisel verileri kaydetmek’, ‘askeri itaatsizliğe teşvik’, ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik’ suçlarından kamu davası açıldığını belirtti.
36 kişiye takipsizlik
Şüpheli olarak ifadesi alının 36 kişi hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini kaydeden Engin, şüphelilerin hepsine bu suçların tamamının yöneltilmediğini söyledi. TCK’nin 220/5 maddesindeki, “örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde, işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır” hükmünün dikkate alındığını belirten Engin, “Örgütte yönetici olarak nitelendirilen şüphelilerin tüm bu suçlardan cezalandırılmaları, yönetici konumunda olmayan diğer şüphelilerin ise sadece eylemlerine uyan suçlara göre cezalandırılmaları talep edilmiştir” dedi.
Darbe günlükleri yok
Engin, “Bir dergide yayımlanan ‘darbe günlükleri’ adı altındaki iddialarla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şu aşamaya kadar herhangi bir soruşturma yapılmamıştır” dedi. İddianamede ifade edilen terör örgütünün, klasik ‘bölücü veya ideolojik terör örgütü’ olmadığını söyleyen Engin, Ergenekon örgütünün niteliğini, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesiyle açıkladı. Bu maddede, “devlet otoritesini zaafa uğratmak, yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini bozmak amacıyla bir örgüte üye kişiler tarafından girişilecek her türlü suç oluşturan eylemin” terör suçu olarak kabul edildiğini vurguladı.
Gizlilik ihlal edildi
Soruşturmanın başından itibaren yazılı ve görsel basında, yoğun olarak, bir kısmı gizli olan belgelerin yayımlandığını söyleyen Engin, soruşturmanın gizliliğinin ihlal edici yayınlar ve yorumların yapıldığını belirtti. Soruşturmayla ilgili yayınların çok büyük bir bölümünün gerçekdışı olduğunu ifade ederek “Bu yayınlar ciddi boyutta bilgi kirliliğine sebep olmuş, kamuoyu yanlış bilgilendirilmiş, bilgilendirilmektedir. Doğru olmayan bilgiler çeşitli kişi ve gruplar tarafından yanlış yorumlandığı için, kamuoyunda yanlış beklentilere yol açılmaktadır. Şüphelilerin özel yaşam ve temel haklarını ihlal etmekte ve yargı aleyhine de haksız ve ağır eleştirilere sebebiyet vermektedir” diye konuştu.
Adını savcılar koymadı
Başsavcı Engin gazetecilerin soruları üzerine, “Bu örgütün ismi, soruşturmayı yürüten savcılarımız tarafından konulmuş bir isim değildir. İddianamede yer alan ve kamuoyunda Ergenekon olarak vasıflandırılan bu isim, bu örgütün yapılandırılmasında örgüt üyesi oldukları iddia edilen kişilerin kendilerinin örgütlerine verdikleri isimdir” diye konuştu. Başsavcı Engin, mahkemenin iddianameyi inceleme süresinin 15 gün olduğunu kaydederek “Ne kadar sürede inceleyeceği mahkemenin takdirindedir” dedi.
Cumhuriyet - 15.07.2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.