Halkevleri: "Gericiliğe Karşı 2 Temmuz'da Alanlardayız!"
Halkevleri: "Gericiliğe Karşı 2 Temmuz’da Alanlardayız!" Sivas Katliamı'nın 16ncı yıldönümü yaklaşırken...
Halkevleri: "Gericiliğe Karşı 2 Temmuz’da Alanlardayız!"
Sivas Katliamı'nın 16ncı yıldönümü yaklaşırken Halkevleri, yayınladıkları bir açıklama ile gericiliğe ve faşizme karşı alanlarda olacaklarını belirtti. Halkevleri, 2 Temmuz 1993'te Sivas'ta katledilen aydınları anmak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenleyerek Sivas’ta yananları da, yakanları da unutmadık diyecek.
Halkevleri, yıllardır Alevilerin inançlarına saygı duymayan AKP zihniyetinin şimdi çalıştaylar, kurultaylar, sözde açılımlar yaparak Alevileri kendisine yedeklemeye çalıştığını ifade etti. AKP'nin Kürt sorununda açılım yapıyorum diyerek, sırtından 13 kurşunla öldürülen Uğur Kaymazın katillerinin akladığını vurgulayan Halkevleri, AKP’nin ikiyüzlü politikasının ortada olduğunu belirtti.
Madımak Katliamı anma programı tertip komitesinin açıklamasına göre 26 Haziran 2009 Cuma günü saat 13.30’da Cumhuriyet Meydanı'nda basın açıklaması, İstasyon Caddesi ve Atatürk Caddesi'nde bildiri dağıtımı yapılacak.
27 Haziran 2009 Cumartesi günü saat 13.00‘de Egitim-Sen Sivas Şubesi salonunda, saat 17.00’de de Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Sivas Şubesi salonunda söyleşi ve slâyt gösterimi yapılacak
1 Temmuz 2009 Çarşamba günü 2 Temmuz Madımak Katliamı'nda hayatını kaybeden Özlem Şahin, Nurcan Şahin, Yeşim Özkan, Hüriye Özkan ve İnci Türk’ün Şarkışla’nın Şaraç Köyündeki anıt mezarları ziyaret edilerek.
Sivas'ta 2 Temmuz günü düzenlenecek olan miting Eğitim Sen Sivas Şubesi önünde ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Sivas Şubesi önünde 10:30'da toplanarak başlayacak. Ethem Bey Parkı'nda 12:00'de başlayacak yürüyüş Madımak Oteli önüne karanfil bırakılmasının ardından miting ile devam edecek.
Ankara'da ise 16:00'da Toros sokakta toplanılarak, 17:00'de Kolej Meydanı'nda miting düzenlenecek.
Halkevleri'nin açıklamasının tam metnini aşağıda sunuyoruz:
Gericiliğe Karşı 2 Temmuz’da Alanlardayız!
16 yıl önce 2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin dördüncüsünü düzenlediği Pir Sultan Abdal Şenlikleri Sivas’ta yapılıyordu. Birçok aydın sanatçı, ülkenin değişik yerlerinden gelen yurttaşlar, yurt dışından gelen konuklar şenlik sebebiyle Sivas’ta bulunuyordu. Hazırlıklar aylar öncesinden başlamıştı. Ancak semaha durmaya, şiir okumaya, şarkı, türkü söylemeye, kardeşlik sofrası kurmaya hazırlananlar gibi katletmeye, yakmaya, öldürmeye de hazırlananlar vardı. Barış, kardeşlik, eşitlik diyenlerin nasıl gizlisi saklısı yoksa onlarında yoktu. Her şey apaçık ortadaydı. Aylar öncesinden Sivas’ta Alevi mahallelere dönük baskılar arttı. Etkinlikler başlamadan birkaç gün önce Madımak otelinin karşısına “kaldırım yapılacak” diye kamyonlarca taş yığıldı. Şehir dışından ise onlarca gerici ve faşist birkaç gün öncesinden Sivas’a getirilerek gericilerin kontrolünde olan yurtlara yerleştirildiler. Günlerce öncesinden planlanan katliam girişimleri şenliklerin ilk gününde başladı, Sivas’ta yayın yapan birçok gazete “Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar” diyerek halkı kışkırtmaya çalıştı. Ayrıca şehirde “Müslümanlar” imzasıyla veya imzasız olarak “cihat” çağrısı yapan provokatif bildiriler dağıtıldı.
2 Temmuz günü toplanan kalabalık birçok kafeyi ve kültür merkezini taşladı. Kültür merkezinde bulunan devrimciler ve halk barikatlar kurarak saldırganları püskürttü. Ancak sayıları giderek artan saldırganlar, son olarak Madımak Otelinin etrafını sardılar. Her türlü muhalif eyleme, öğrencilere, işçilere saldırmayı iyi beceren, kitle dağıtmakta uzmanlaşmış, devletin binlerce kolluk gücü ise olayları sadece izledi. Kitleyi sözde yatıştırmak için konuşma yapan dönemin Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu “Bir defa şöyle bir fatiha okuyalım, sonra şunların ruhuna el fatiha diyelim” sözleriyle kitleyi kışkırttı. Saatler süren katliam hazırlığı ve saldırılar devletin kontrolünde yapılmış, saldırganlara müdahale edilmemiştir. Saldırganlar oteli ateşe vermişler ve 35 insanımız diri diri yakılmıştır.
Yakılan insanlar aydınlar, şair ve yazardılar, bu ülkenin aydınları, onuruydular. Dumanlara boğularak, diri diri yakılarak katledildiler. Tıpkı yüzyıllarca önce dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin tüm halkın tepkilerini dile getirmiş, kardeşçe bir düzen için mücadele etmiş ve bu uğurda ömrünü vermiş Pir Sultan gibi.
Katliamın yapıldığı tarihte hükümette SHP ve DYP, cumhurbaşkanlığı koltuğunda ise Süleyman Demirel oturuyordu. Cumhurbaşkanı Demirel olayı münferit bir vaka olarak değerlendirmiş “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır... Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır” demiştir.
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller katliamdan bir gün sonra saldırganlardan kimsenin burnunun bile kanamadığını övünerek söylemiştir. Hükümetin sosyal demokrat kanadı ise timsah gözyaşları dökerek üzüntülerini dile getirmiştir. İçişleri bakanı İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, herkesin gözü önünde gerçekleşen bir katliam karşısında “Oteli sahibi kundaklamıştır” diyecek kadar pervasızlaşmıştır.
Katliamdan sonra açılan davalar ise tamamen göstermeliktir. Bu davalar sonucunda hiçbir devlet görevlisi bırakın ceza almayı ciddi şekilde yargılanmamıştır.
Evet, 2 Temmuz bir linçtir, katliamdır. Yıllardır komünizme karşı “din elden gidiyor” diye gericiliği, Kürt Halkına karşı “Türkiye bölünüyor” diye milliyetçiliği ve şovenizmi körükleyenler 2 Temmuz’da 35 canımızı katletmişlerdir.
Katliamın üzerinden 16 yıl geçti. Toplumsal muhalefeti baskıyla, katliamlarla bastırmaya çalışanlar ülkemizi yaşadığımız karanlık döneme getirdiler ve hala iş başındalar. 6-7 Eylül olayları, Maraş Çorum, Sivas Katliamları, 1 Mayıs Katliamı, Kanlı Pazar, Gazi Katliamı, Susurluk, Şemdinli, Hrant Dink cinayeti bu kirli düzenin katliamcı yüzünü açıkça ortaya koymaktadır.
İşte bu yüzden Sivas Katliamı’nın üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen Sivas Yangını hala sürüyor.
AKP iktidarı attığı her adımda, her icraatında toplumu gericileştirmeye, cemaatleştirmeye ve dilencileştirmeye çalışıyor. Devletin bütün kadrolarına gericiler getiriliyor. Eğitim sistemi daha da gerici bir müfredatla oluşturuluyor. AKP eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, beslenme gibi haklarımızı gasp ederken sadece kadınların başını değil toplumun gözünü kapatmayı istiyor. Mevzu türban olunca, kapatma davası olunca demokrasi havarisi kesiliyor. Ancak biliyoruz AKP kendine demokrat.
Yıllardır Alevilerin inançlarına saygı duymayan AKP zihniyeti şimdi çalıştaylar, kurultaylar, sözde açılımlar yaparak Alevileri kendisine yedeklemeye çalışıyor. AKP’nin ikiyüzlü politikası ortadadır. Tıpkı Kürt Sorununda açılım yapıyorum deyip sırtından 13 kurşunla öldürülen Uğur Kaymazın katillerinin aklanması gibi. İlahiyat fakültelerinin kontenjanlarını yüzde yüz elli artırıp Alevilere dönük açılım yapmak ikiyüzlülüktür.
O yüzden unutmamalıyız, unutturmamalıyız. Ne katledilen 35 canımızı, ne de katledenleri. Çünkü her unuttuğumuzda yeni bir katliamla hatırlattılar bize. Tek bir güç bundan sonra bu tür katliamların önüne geçebilir. O güç de halkın örgütlü gücüdür. Şimdi bir araya gelme, örgütlenme, katliamların sorumlularından hesap sorma zamanıdır. Unutmak yeni katliamlara davetiye çıkartmaktır.
Sivas’ı unutmayacağız, unutturmayacağız. Halkevleri Sivas Katliamı’nın 16. Yıl dönümünde gericiliğe ve faşizme karşı alanlarda olacak, etkinliklerle, anmalarla Sivas’ta yananları da, yakanları da unutmadık diyecek.
Sendika.Org - 27 Haziran 2009
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.