Günay'ın Kitapçı ve Çiçekçi Takıntısı
Günay'ın Kitapçı ve Çiçekçi TakıntısıAlevilerin "Utanç Müzesi" olmasını istediği Madımak Oteli...
Günay'ın Kitapçı ve Çiçekçi Takıntısı
Alevilerin "Utanç Müzesi" olmasını istediği Madımak Oteli için Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay yan çizmeye devam ediyor. Daha öncede ödenek yokluğu, özel mülk vb. gerekçelerle Madımak konusunda yan çizen Ertuğrul Günay Madımak Oteli için çözümü buldu : Kitapçı ya da Çiçekçi Olsun !
Meyve suyu bardağını sakladığı için karizmayı çizdirdiği söylenen bakan Ertuğrul Günay Söz sende de Balçiçek Pamir'in sorularını yanıtladı.
Oruç tutarım tutmam kime ne?
HABERTURK'te Söz Sende programında Balçiçek Pamir'in konuğu Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'dı. Bakan Günay, meyve suyu bardağını saklaması iddialarından Recep İvedik filmine, belediye tesislerindeki içki yasağından bikini tartışmalarına kadar birçok konuda Balçiçek Pamir'in sorularını yanıtladı.
E.G. : Hala biz bu darbecileri sevmek zorundayız. Bilinçaltı toplumda sadeca tutukluların çocuklarında değil toplumun genelinde var. Bunlar bizim egemenlerimizdir asıl egemenlerimiz bunlardır. Bu seçilenlerin sırası gelir geçer derinde bir yerde bunlar var bilinçaltı ne yazık ki bizim toplumumuzun gizli bilinçaltıdır.
B.P : Siz Kenan Evren'i gördükçe ne hissediyorsunuz?
E.G : Görmemeye çalışıyorum.. Yani görmedim..
B.P : Mesela siz Kültür Bakan'ısınız sadece turizmde değil hani bir sergi açılışına giden çok bakan oldu. Mesela bir sergi açılışı olsa gitmez misiniz?
E.G : Gitmem.
B.P : Demiştiniz ki o zaman bana “aktif politika benim için verimli geçmedi “
E.G. : Siyasete niye giriyorsunuzdur.. Bir iddianız vardır bir sözünüz vardır bir hizmet gayretiniz ve aşkınız vardır onu millete sunmak için giriyorsunuz onu yapamıyorsunuz. Kendi arkadaşlarınızla sürekli didişiyorsunuz. Onu bırakmak lazım aslında ben onu bırakmakta çok geç kaldım. Hatta yardım ettiler beni ihraç etti arkadaşlarda bırakabildim.
E.G : Şimdi diyorum ki; kavga etmek için çok yer var ama hizmet etmek için AK Parti'nin safları hazır ve açık.
B.P : Hatta çok ilginç bir detay söyleyeceğim sizi imam hatipli zannediyorlarmış..
E.G : Öyle sananlarda var.. O da sonra çıktı.. Bir miktar din bilgim olduğuna ilişkin bir tv programından sonra solcu din bilemez o zaman imam hatiplidir.. Bunu bir kesim sevgi ile bir kesimde yargılamak ve suçlamak için o dinci demek için.. Halbuki bir insan imam hatipten çıkıp fevkalade müsbet bilğim konusunda kendisini geliştirmiş olabilir.. Bir insan müsbet bilimler okumuş fevkalade mistik dünyaya kendisini adamış olabilir.. Sevgili Sezen Aksu’nun kategorize etme beni var ya o Türkiye’nin çok ihtiyacı..
B.P : Aileniz diyormuş ki; “bizim babamız siyaseti bıraktı iş yapmaya soyundu”doğru mudur ?
E.G : Ben tabi çok yoğun hele geçen yıl inanılmaz bir trafik vardı bu yıl biraz daha yerine oturtuyoruz her şeyi.. Ancak kendim ile ilgili bakanlıkla ilgili işleri yazıyorum okuyorum.. Bütün bu yapıyı yeniden tanımaya çalışıyorum falan.. Bazen en güncel siyasi tartışmaları bile kaçırdığım oluyordu. Çocuklar bir gün dedi ki; babam bakan oldu siyaseti bıraktı..
Aydın Doğan – Başbakan kavgası…
E.G : Ben Başbakanın zaman zaman üslübunu sertleştirmesini şöyle bir haklılık açısından değerlendiriyorum insan gerçekten bir işe büyük mesai veriyor ülke için vatan için millet için ve bunun bir miktar tabi toplum tarafından anlaşılmasını kabul edilmesini istiyorsa ve o sırada çok haksız bir eleştiri ile karşı karşıya geliyorsa bir kopma noktası bir isyan noktası vardır öyle değerlendiriyorum ama esas olarak bakarsanız bizim daha kavgasız daha sukunet içinde ikna etme yok etme değil ikna etme uslubu içinbe biribirimizi muhattap olmamız sanıyorum daha doğrudur.. Türkiye geçmiş yıllarda bu kavgalardan çok yaşadı.. Rahmetli Ecevit ile Süleyman Demirel bir cenazede bile sırt sırta duruyorlardı. Yıllarca bu tablo türkiyenin önüne bir ibret olarak siyasetin maalesef kötü yüzü olarak gösterildi konuldu.. Daha yakın kuşaktan siyasetçilerin bu kavgalardan kendileri de hayır görmedi partileri de görmedi. Toplum hizmet bekliyor. Sen beysen sakin ol öfke halkadır.. Hakla yakışabilir ahaliye yakışabilir derdi olana yakışabilir. Sen yöneticiysen sakin ol..
Barış Gücü için kadeh
E.G : Hayatım boyunca geleneğe saygılı olduğum için ortalık yerde oruç tutup tutmadığımı sergileyecek bir davranışta bulunmadım..
B.P : Karizmayı çizdirdi diyorlar ??
E.G : Beni tanımıyorlar hayatım boyunca delikanlıyken bile insan tutar tutmaz bu önemli değil ne tuttuğunu ne tutmadığını reklam etmez demişimdir.
B.P : Tutmasaydınız ve susasaydınız içer miydiniz?
E.G : Tutup tutmadığımı kim biliyor? Ne tuttuğum ne tutmadığım benimle yaradan arasında bir şeydir ben ne tuttuğumu reklam ederim ne de tutmadığımı reklam ederim..
B.P : Bir hafta tatile gitmişsiniz eşinizi köpeğinizi almışsınız arabaya atlamışsınız ??
E.G : Evet.. Bende direksiyona geçtim. Onlarıda yanıma aldım. Giderken Burdur Müzesi'ne uğradım ansızın. Sonra ordan Elmalı'daki Kültür Merkezi Müzesi'ni ziyaret ettim. İnşaatlarını ziyaret ettim.
B.P : Bu nasıl bir tatil oldu, eşinize sormak lazım bu işi?
B.P : Diyordu ki eşiniz 35 yıllık evliliğin 15 yılı evli geçti. Herhalde bu yüzden olsa gerek.
E.G : Ama çok güzel bir şey. Ansızın gidiyorsunuz bir müzeye...
B.P : Peki koruma şoför bunlarsız??
E.G : Hayır hayır. Ben kötü bir şey mi yapıyorum ki beni birisi birisinden koruyacak. Öyle bir şey yok ki. Ben bu göreve gelene kadar bir korumam yoktu. Yarın bu görev bitince yine bir korumam olmayacak o yüzden ben hayatımın kendime ait birkaç gününü yaşarkende korumaya falan. Allah Türkiye’de beni koruma ile gezecek duruma düşürmesin.
E.G : Ben dün yaptığımdan daha çok bügün yararlı olamay çalışıyorum topluma kim beni neden koruyacak. Böyle bir şey var mı?
B.P : Aklıma Yassıada geldi. Ne olacak Yassıada?
E.G : Şu anda sevimsiz bir durumda. Terkedilmiş bir durumda. Orayı bir kültür ve kongre merkezi yapma konusunda bir ön fikrimiz var henüz netleşmiş değil. Bir ön çalışma fikir çalışması aşamadındayız şu anda. Hatta bir demokrasi müzesinin yassıadaya çok yakışcağını düşünüyorum ben. Bu yıl içinde belki bir somut adım mülkiyet konusunda,proje konusunda bir somut adım atabiliriz.
B.P : Siz bir de Madımak ile ilgili bir müze önerisinde bulundunuz ortalık ayağa kalktı.
E.G : Türkiye'nin en büyük acılarından biri orada yaşandı. Bunların en somut acıların birisi bu Madımak'ta. Ve o yanmış bina daha sonra yapılınca yeniden onarılınca orası büyük bir aymazlıkla lokantaya bir kebapçıya çevrilmiş. Bunun çok irkintici olduğunu, çok ürpertici olduğunu çok tiksindirici olduğunu söyledim. Ve kelimelerimi ölçme ihtiyacını hissetmedim, iç duygularım bunlar benim. Çok gariptirde 15 yıldırda kapatılmış. Böyle şimdi niye müze yapmadın diye beni yargılayan ve sorgulayan arkadaşlar geçmişte 5 -10 yıl içinde bu görevleri taşırlarken bunu unutmuşlar ve kapatmışlar. Şimdi ben söyledim ve gündeme geldi. O zaman niye müze yapmıyorsun. İşte bu kadar kolay değil. Özel bir mülk. Ama ben iç duygularım olarak fevkalade ondan rahatsızım tüm bina değilse bile o kattın lokanta olan katın bir kitapçı bir çiçekçi ve mutlaka bu acıyı bir biçimde tüm bu acıları nakşedeceğimiz duvarına nakşedeceğimiz bir düzene dönüşmesini istiyorum..
E.G : Bunu unutamayız. Unutmamalıyız. Bu utancı unutmamalıyız. Hayır bunu unutmayacağız ki kafamıza çakılacak ki. Vicdanımıza imanımıza, beynimize çakılacak ki başka bir gün bir aymaz bir gafil bir yobaz bir vatan düşmanı bir insanlık düşmanı böyle bir şeyi bir yerlerde bir daha yapmaya kalkmasın. Böyle bir şey yapacağız.
E.G : Nobel kazanmış bir Türk yazarı müthiş bir kavram yani edebiyatın bir dilin dünyada ödüllendirileceği en yüksek düzey bu. Ve bunu ilk defa ülkemize sevgili Orhan Pamuk getirdi. Yaşar Kemal getirecek diye yıllarca bekledik ben onunda çok haklı olduğuna inanıyorum kuşkusuz başka yazarlarda geçti aynı hak düzeyinden ama böyle bir şey oldu. Bunun tadını çıkarmalıyız. Maalesef geçen yıl Orhan Pamuk’un siyasi çerçevede bir miktar çekişme konusu bir miktar eleştiri konusu bazı sözleri ki kendiside bir ölçüde bunları sonra izah etmeye düzeltmeye çalıştı bir ölçüde ısrar etmedi o görüşlerde. Onun o tartışmalı görüşleri tartışmalı sözleri bu büyük başarıyı gölgelemeyi haklı kılar mı ?
E.G : Nobel ödül töreninde çıktı ve Türkçe konuştu.
E.G : Türkiye'de siyaset her şeyin ötesinde ve üzerinde. Sanatın üzerinde, edebiyatın üzerinde, ekonominin üzerinde. Her şeyin üzerinde inanılmaz bir siyasi çekişme ve taraflık var. Bir garip iktidar kavgası var.
Bikini tartışması
E.G : Ben bu tarz tatışmaları basına yansıyan bu tür tartışmaları hoş karşılamıyorum. Türkiye bugün dünyanın marka ülkeleri haline glemeye başladı. Elbette dünyanın her yerinde bir mekana girmenin bazı kuralları var. İtalya’ya giderken Vatikan’a giderken kendinize çeki düzen veriyorsunuz. Ya da deniz kıyısında gezdiğiniz kılıkla Roma caddelerinde çok da gezmiyorsunuz bir miktar bir çeki düzen kendinize veriyorsunuz. O zaman bunu kimse size yasak diye dayatmıyor. Bu herkesin hissettiği yaşama ortamı şekilleniyor orada.
B.P : Bikini üstü ile de gezen var orada.
E.G : Geziyor hayır ben öyle demiyorum. Bikini ile sadece kastetdim altı üstü ile sadece kasdettim. Üstü ile gezenler var tabi. Ama şunu söylemeye çalışıyorum. Kimse bunu yasak diye dayatmıyor. Kimse bunu yapamazsınız diye belediye meclisdinde tartışmıyor. Turiste bunu anlatabiliriz diye düşmnüyorum ama bunu yasakla polisle düdükle bu tartışmaları çıkarmamak gerekir.
B.P : Siz ne düşünüyorsunuz bu kaonuda niye içki içilmesin?
E.G : Bence sosyal tesislerde içilebilir bir sakıncası yoktur. Şöyle bir dikkati oluyor yerel yönetimlerin buraya çoluk çocuk ailece günün her saatinde geliyorlar. Türkiye’de içki içme adabı ile ilgili maalesef bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Bu tür mekanlarda insanlar çay kahve meyve suyu içsinler içki bazı aile ortamında huzursuzluklar yaratabilir diye kaygıları var ama artık 2008'de yani içki içmesini bilmeyene vermesiniz içmesini bilmeyenin önünden bir süre sonra kaldırırırsınız. …biz buralarda biraz daha rahatlamalıyız bence..
Recep İvedik filmi
E.G : Ben izlemedim dedim. Fragmranını gördüm hoşlanmadım dedim. Benim seçme hakkım ile ilgili. Zaten Türkiye’de alt kültürü kışkırtan çok şey var sokakta çok şey var günlük yaşamda çok şey var. Sinemayı ben çok önemsiyorum. Zaten sokakta küfür eden çok insan var. Şu kadar çocuklar yanlarından geçerken yüzüm kızarıyor zaten birbirlerinin annelerini ağızlarına alarak birbirlerine küfür ediyorlar. Bunu bir de film sahnesine taşımak oralarda bir marifetmiş gibi bir ünlenme ve zenginleşme aracıymış gibi sunmak bana sanatın çok da göstemek gibi gelmiyor. Bu ülkenin sergilenecek öne çıkarılacak çok acıları var çok sevgileri var çok belgesel yapılacak bizim ülkemiz konu açısından çok zengin. Yani birbirine küfür eden insanları veya her sözünü bir kabalık sergilenmesi göstermesi dönüşeceği bir alanı ben kültür ve turizm bakanı olarak özendirmem. Bu da benim seçme hakkım.
HABERTÜRK - 26 Eylül 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.