Gümüşpala KORTAĞ : Okulda Namaz ve Aleviler

Gümüşpala KORTAĞ : Okulda Namaz ve Aleviler

OKULDA NAMAZ VE ALEVİLER      GÜMÜŞPALA KORTAĞ  Batı, vicdan özgürlüğüne kolayca ulaşmadı, nice...

A+A-

Gümüşpala KORTAĞ : Okulda Namaz ve AlevilerOKULDA NAMAZ VE ALEVİLER     

GÜMÜŞPALA KORTAĞ 

Batı, vicdan özgürlüğüne kolayca ulaşmadı, nice kanlı çatışma ve savaş sürecinde sayısız kurbanlar vererek demokrasinin bu temel ilkesini benimseyebildi.

Batı'da kilisenin egemenliğine karşı ilk büyük başkaldırı "reform" hareketini yaratmıştır. Vicdan özgürlüğüne yönelişin başını Luther çekiyordu. Protestanlık, Hristıyanlığı ikiye böldü. Katolikler olanca bağnazlıklarını korumakla birlikte değişimin gereklerini de duyumsadılar. Protestanlık da Avrupa'nın değişik ülkelerinde yayıldı, çeşitli mezheplerin ve tarikatların renklerine büründü.

Papalığın diktası tarihe gömüldü. Bu çatışmaların yarattığı çatlaklardan aklın ışığı süzüldü, vicdan özgürlüğünün aydınlığı insanlığa yayıldı. Türkiye'nin de "içyasa" gibi onayladığı "Avrupa Konseyi insan Hakları ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesi'nin 9'uncu maddesi der ki:

"Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır."

Demokrasi, ancak bu temel ilkenin benimsendiği toplumda geçerli olabilir.

***

İslamda en büyük yol ayrımı Hz. Muhammet'in ölümünden sonra Ebubekir'in halifeliğiyle başlar.

Alevilik böylece doğdu.

Hazreti Ali'nin yandaşları Ebubekir'in halifeliğini tanımadılar, Hazreti Muhammet'in yoluna aykırı düştüğünü ileri sürdüler. Olayın kökeninde İslami anlayıştaki ayrılıklar vardı.                 

Aleviler daha özgür düşüncelidirler. Diyalektik dünya görüşüne açık bir yorumla Tanrı'yı insana yakın sayıyorlar, Ali'nin suretinde tümü görüyorlardı:

"Aynada baktım yüzüme
Ali göründü gözüme..."

Evrene hoşgörüyle bakışın egemen olduğu tasavvuf, Aleviliğin kollarında özümsenen felsefeyi oluşturmuştur. Sünnilik ise dayatma ve baskı üzerine kurulu biçimsel mantığın egemenliğinde korkutucu bir otoritenin ağırlığını yaratır. Sünnilikte kul küçümsenir, Alevilikte insan değerlenir. Bu iki mezhep, kollara ve dallara ayrılarak İslam dünyasını kapsar.

Alevilik; İslam’da bir mezhep, bir dünya görüşü, bir inanç olmasına karşın, Sünnilikten uzaktır.

Alevi; Allah’a inanır, Kuran’ı Tanrı’nın kitabı bilir, Hz. Muhammet’i peygamber olarak sever, hacca gitmez, Sünni yöntemiyle oruç tutmaz, namaz kılmaz, namaz kılmadığı için camiye gitmez, cami yaptırma dernekleri kurmaz, kadını çuvala değil, toplum yaşamına sokar, “katli vaciptir” fetvası vermez, domuz bağıyla insanları diri diri toprağa gömmez.

Alevilik, İslam’ın gülen yüzüdür.

***

Osmanlı İmparatorluğu başlangıçta bütün mezhep ve tarikatların haritası üzerine yayılmıştı. Başlangıçta kimi padişahın Aleviliğe yakınlığı vardı, Yeniçeri Ocağı'nın "piri" de Hacı Bektaş Ve-li'ydi. Ne var ki, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinde hilafeti üstlenmesiyle iş değişti. Osmanlı İmparatorluğu, Sünnilerin siyasal erki ellerinde tuttuğu bir ülkeye dönüştü. Aleviler düşman sayıldılar, horlandılar, ezildiler, kırıldılar, iş o kadar ileri gitti ki Şeyhülislam, Alevileri "kâfir" sayıp "katli vaciptir" fetvası bile verdi.

Osmanlının hilafeti Sünni diktasına dönüşmüştü, ama tüm zulüm ve baskılara karşın Aleviler inançlarını korudular.

***

Atatürk, yıkılan ve dağılan imparatorluğun ardından ulusal cumhuriyeti kurarken, devleti laikleştirdi. Aleviler bir soluk aldılar, vicdan özgürlüğü devrimini desteklediler. Sünni baskısı ve egemenliği devlet gücünü yitirmişti. Artık her yurttaş inanç özgürlüğünü istediği gibi kullanabilirdi.

Ancak ne var ki, bu çok uzun sürmedi. Çok partili rejimden sonra din sömürücülüğü başlayınca Alevi düşmanlığı hortladı.

Neden?

Çünkü yeniden geriye dönüş sözkonusuydu. Menderes, Meclis’te milletvekillerine, “Siz isterseniz halifeliği de geri getirirsiniz” diye boşuna seslenmiyordu.

Ancak, geriye dönüşün önündeki en buyük engel Aleviler olduğu için, Yavuz Selim dönemi gibi yeniden Aleviler üzerine gidildi. Köylerine cami yapıldı. Ama, Aleviler, köylerine yapılan camilere gitmeyerek, “Sünnileştirme” operasyonunu bozdular. Maraş’ta, Çorum’da toplu kıyımlara uğradılar, ama laik yapılarından ödün vermediler.

Bu süreç, sol muhalefetin de yükseldiği bir dönemdir. Artık, laikliğin korunmasında ve geriye dönüş yolunun tıkanmasında Aleviler yalnız değildir.

Ne var ki, 12 Eylül faşizmiyle sol çok ağır bir darbe alınca, Aleviler yine yalnız kaldı. Amaç belliydi:

“Şeriatçılığa dönüş.”

12 Eylül faşizmiyle, şeriatçılığa dönüşün karşısında en büyük muhalefet olan solu bitirenlerin karşısında en büyük engel yine Aleviler’dir.

Aleviler Sünnileştirildiği anda, şeriatçılığa dönüşün tüm altyapısı tamamlanmış olacaktır.

Peki, Aleviler Sünnileştirilir mi?

***

Geçenlerde Ardahan’da yaşanan ve başta Vali olmak üzere Ardahan protokülünün, Alevi yerleşkesinin anaokulunda namaz kılmaları, Aleviler’i Sünnileştirme operasyonunun parçasıdır.

Aleviler, devlete bağlıdır.

Devletin Ardahan’daki temsilcisi olan Vali’nin Alevi yerleşkesinde iftardan sonra namaz kılması, Aleviler’e, devletin “Sünni” kimliğinin anımsatılması ve “Devlet oruç tutuyor, namaz kılıyor; siz de namaz kılıp, oruç tutacaksınız!” mesajıdır.

Ama, geçmişte yaşanan tüm baskılar gibi, bu baskıların da gücü Aleviler’i “laik” kimliklerinden soyutlayıp, “Sünnileştirmeye” yetmeyecektir.

Selam olsun laikliğin çimentosu Aleviler’e.


GÜMÜŞPALA KORTAĞ

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy86293 = 'gumuspala_36' + '@';

addy86293 = addy86293 + 'hotmail' + '.' + 'com';

var addy_text86293 = 'gumuspala_36' + '@' + 'hotmail' + '.' + 'com';

( '' );

86293 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->

KAYNAK:  http://www.kuzeyanadolugazetesi.com/

 

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.