Göç ve Alevilik
Göç ve ekonomik koşullar toplumsal yaşam da bir değişime uğradı bu değişimle en fazla etkilenen Aleviler gerek inanç gerekse geleneklerinden de önemli ölçüde koptular. Hatta göreceli farklılıklar oluştu. Köy yerinde, kominal yaşam sisteminden dolayi insanların ekonomik güçleri birbirlerine eşitti, her ailenin bağlı olduğu bir Ocağı ocağın Rehber-i, Pir-i, Mürşit-i, vardı. Bunlar taliblerine gitmeden önce Ocağından ve Pir’inden el alırdı, kentlerde ocak sistemi yerine Vakıf heyeti veya Dernek yönetimi Dede’yi belirliyor. Bu realiteden dolayi geçmişteki Dede,Talip arasında kutsal söz ‘’İkrar’’ ortadan kalktı. İnanç bazında yol kardeşliği (Musaip) sosyal anlamda kirve’lik olmazsa olmazları idi bu kült göçle beraber zayıfladı..
- Dede, her sene en az bir defa Talibini evinde ziyaret eder haline bakar hatta evinde uzun süre kalabiliyordu, Talibini ziyaret eden Dede tüm aileyi bir araya getirir görgüsünü görür, öyle gülbank verirdi, şehirleşmeyle bu durum fiilen sona erdi. Dede Talip ilişkilerinde geçmişte rızalık temelinde Hakullah vardı, vakıflaşma, dernekleşmede bu gelenek yok denecek kadar azaldı.
- Metropolde Dede, sadece kurumlara gelenleri tanıyabiliyor. Kurumlaşmayla Dedeler ocakdan el alma yerine 2 senede bir seçimlerle geldiğinden, İnanç kuruluna seçilmeyen Dede’nin işlevi sona eriyor. Büyük şehirlere göç eden Aleviler farklı ocak ve Dede’ye ikrar verip niyazlaşmak zorunda kaldılar. Ör. Kızılbaş, Arap Alevi, Mekodon-Macar-Yunan Bulgar Bektaşileri gibi bu bölgesel farlılıklar semahlarda göze çarpmakta fakat bunlar Zahiri (şekilsel) farklılıklardır. Alevi felsefesi bu farklılıkları ’’YOL BİR SÜREK BİN BİR ‘’ olarak tanımlar. Köylerde, Dede’nin bir yaptırım gücü vardı, Hızır KÜLTÜ’nü sürdürme koşulları farklıydı, kentte bunlar önemli ölçüde değişti, bunları sürdürmek imkansız hale geldi.
- Alevilik yaşamın her alanında bir duruş ve tavır sahibi olmayı gerektiren bir yaşam biçimidir. Tek tanrılı peygamberli kutsal kitaplı dinlere alternatif olarak, İnsan aklına vicdanına ve ahlaki değerlerine dayalı doğa ve toplumu özgürleştirmeyi amaç edinen, ezilen mazlumların haklarını savunan bir öğretidır.
Maya aslı hikmet, ikrarı sırdır
Südün aslı enerji, kendisi nurdur
Yer, gök yok iken kendisi vardır
Bağlanmış hakkın emri rızasına
Noksan-i
Öğretisinde yaratılmışlığa değil, Vardan Varoluşçuluğa inanır. Bunu Çar anasır’la kutsadığı (Ateş-Hava-Su-Toprak) Dört elementin uyumu sonucu canlı varlığın oluştuğuna inanır.
Öbür dünya, Cennet- Cehennem olayına inanmaz. Toplumsal hiyerarşisinde mertebe unvan yoktur. ANA ERKİL bir öğretidır kadını en önde tutar. Kadınsız ibadeti eksik sayar. Eşitinin rızalığını almayan er lokması eline verilir Cem’den çıkartılır ısrar edeni müşkül sayar ritüellerinde yerin binanın önemi yok. Gerektiğinde İnançını bir ağacın altında, bir dağın zirvesinde, suyun başında, Vadinin yamaçında içra eder özel bir mekana ihtiyaç duymaz.
Saygılarımla,
Kazım DURSUN
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.