Gerçek ürpertir!
Gerçek ürpertir!Necdet SARAÇ / BirGünAçık Toplum Enstitüsü ve Boğaziçi Üniversitesi işbirliği ile Prof....
Gerçek ürpertir!
Necdet SARAÇ / BirGün
Açık Toplum Enstitüsü ve Boğaziçi Üniversitesi işbirliği ile Prof. Binnaz Toprak’ın başkanlığında yapılan ‘Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler” başlıklı 183 sayfalık araştırmanın sonucu, hem ülkemizde ‘eşit yurttaşlık kavramının’ ne kadar ‘sözde’ olduğunu, hem de 9 Kasım’da Ankara’da ‘eşit yurttaşlık’ talebiyle yürüyen yüz binlerce Alevinin de ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
12 ilde yapılan araştırma sonuçları basına ‘şaşırtıcı’ ve ‘ürperti verici’ biçiminde yansıdı. Hayatın içinde sürekli ayrımcılığa uğrayanlar için, örneğin Aleviler için hiç de şaşırtıcı olmayan bu sonuçların en azından ‘ne ayrımcılığı canım, bu ülkede herkes eşit vatandaştır, kimse kimliğinden, inancından, kültüründen dolayı aşağılanmaz, kariyer yapması engellenmez’ diyenler için ‘ürpertici’ olması, bir kez daha düşünmeleri için umut verici olabilir.
Araştırmanın sonuçları, Sünni inancının egemenliğini her alanda arttırdığını bir kez daha gösterdiği gibi örneğin Alevilere yönelik önyargıların ve iftiraların sanılanın veya sunulanın aksine ‘cahil kesimler’ tarafından değil, iktidarını sürekli güçlendiren siyasal İslam tarafından beslendiğini ve geliştirildiğini gösteriyor. Siyasal İslam ‘inanç özgürlüğü ve eşit haklar’ gibi laflar ediyor olsa da asıl olarak herkesi kendine benzetme çabası içinde olduğu için, kendine benzemeyenlere yönelik yer yer şiddete de dönüşen müthiş bir psikolojik baskıyı, hatta daha doğru bir ifadeyle psikolojik terörü sürekli arttırıyor. Nitekim araştırmada Alevilere yönelik en klasik ve en aşağılayıcı ‘mum söndü’ iftirasının ilk sırada yer alıyor olması bile böyle değerlendirilmeli. Araştırmada öne çıkan önyargılar ve iftiralar bunu açıkça gösteriyor. İşte kaçışın olamayacağı ‘ürperten gerçekler’:
* Aydın’da başka kentlerden okumaya gelen Alevi gençler, bir Alevi kadına üniversitede tanıştıkları arkadaşlarının kendilerine ilk sordukları sorunun ‘mum söndü’ olduğunu söyledi.
* Sivas’ta CHP il örgütünde etkin bir Alevi, Sivas’ın ileri gelen devlet adamlarını köyüne iftar yemeğine çağırmış, ancak hiçbiri gelmemişti. Niye gelmediklerini şöyle cevapladı: “Çünkü Alevilerin kestiği yenmez.”
* Sultanbeyli’de liseli Alevi bir genç kız okulda kimseye Alevi olduğunu söylemediğini anlattı. Bir sınıf arkadaşı kendisine “Tokatlıyım ama Alevi değilim” demiş. Bu açıklamayı yapma nedeni: “Aleviler gibi olmak istemem. Oruç tutmuyor, namaz kılmıyor, abdest almıyor, mum söndü yapıyorlarmış.”
* Sultanbeyli’deki bir kişi Sünni bir kadının başka bir kadına ‘Bunlar Alevi, Kızılbaş. Ekmeğe tükürüp sana öyle verirler’ dediğini duyduğunu anlattı.
* Sivas’ta Hacı Bektaşi Veli Derneği’nden bir yetkili çocukluğunda yaşlı Alevilerin sakalına katran sürüldüğünü ve arkalarına teneke bağlandığını unutamadığını söyledi.
* Erzurum’da ‘Haydar’ adlı esnaf, ismi Alevilere has olduğu için Sünnilerin kendisinden alışveriş yapmadığını söyledi.
Şimdi bunları okuyunca ne demek gerekir? Siyasal iktidarın, Diyanetin, medya kuruluşlarının ‘bunları bilmiyorduk, yeni duyduk’ deme şansları var mı? Tabi ki kesinlikle yok; Kim ‘ben bunları bilmiyordum’ diyorsa hem yalan söyler, hem de fiili olarak iftiralara ortak olur. Araştırmada Alevilere iş verilmediği, Alevilerin çocuklarına okullarda kimliklerini söylememelerini tembihledikleri, Alevi oldukları anlaşılmasın diye ramazanda oruç tuttukları gibi diğer sonuçlar ise bir çok kişi ve çevrenin asla yüzleşmek istemeyeceği gerçekler.
Bu konuda atılacak adımlar, alınacak önlemler aslında çok iyi bilinse de, siyasal iktidar ve ilgili çevreler ısrarla bundan kaçıyorlar. AKP’nin ve bütün siyasi partilerin bu gerçeklerle yüzleşmesi gerekiyor. İftiralarla ve ayrımcılığa karşı özel yasalar çıkartmak artık bir zorunluluktur. Bu zorunluluk hayata geçirilene kadar atılabilecek çok somut bir adım var: TRT’yi Alevilere açmak! Aleviler 29 Aralık’tan başlayarak, 12 gün boyunca yas içinde olacaklar, oruç tutacaklar. TRT 12 gün boyunca Alevi Bektaşi kuruluşlarının insiyatifinde ‘Muharrem Sohbetleri’ni ekrana taşıyarak ‘ayrımcılığa karşı ilk adımı atıyoruz, evet bu topraklarda yaşayan bütün farklı inançlar yasalar önünde de, devletin televizyonu ekranında eşittir’ diyebilirse bu işin önü açılır…
Düzeltme:
Geçen hafta bu köşede yayınlanan ‘Maraş’la yüzleşilecek mi?’ başlıklı yazımda ‘Katliam sırasında Maraş Emniyet Müdürü olan Abdulkadir Aksu neredeyse her dönemin değişmez ‘İçişleri Bakanı’ oldu. Katliamın perde arkası bilinmesine rağmen bir çok gizli belge henüz açıklanmadı’ diye yazmıştım. AKP İstanbul Milletvekili Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Abdülkadir Aksu bir açıklama göndererek, ‘olaylar sırasında’ Maraş Emniyet Müdürü olmadığını belirterek 5187 sayılı Basın Kanununa göre düzeltme yapmamamı istedi. Bu maddi hatadan dolayı özür diliyor, hatamı düzeltiyor ve Sayın Aksu’nun gönderdiği açıklamasının ilgili bölümünü yayınlıyorum: “Gazetenizin 13.12.2008 tarihli nüshasının 9’uncu sayfasındaki köşenizde ‘Maraş’la yüzleşilecek mi ?’ başlıklı yazınızda ileri sürüldüğü şekilde Maraş olayları sırasında ben Maraş Emniyet Müdürü değildim. Anılan olaylar sırasında Emniyet Genel Müdürlüğü emrinde Merkez Emniyet Müdürü olarak görev yapmaktaydım.”
* Not: Alevi Bektaşi Federasyonu’nun düzenlediği 30. Yılında Maraş Katliamını Protesto Mitingi, 21 Aralık Pazar günü saat 11:00’de Mimar Sinan Anfi Tiyatro Önü’nde başlıyor, saat 13:00’de Uğur Mumcu Meydanı’nda yapılacak miting ile sona eriyor.
Necdet Saraç
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy63103 = 'necdetsarac' + '@';
addy63103 = addy63103 + 'birgun' + '.' + 'net';
var addy_text63103 = 'necdetsarac' + '@' + 'birgun' + '.' + 'net';
( '' );
63103 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
Birgün Gazetesi, 20 Aralık 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.