Fikri SAĞLAR : Hukukun üstünlüğüne inanmak!

Fikri SAĞLAR : Hukukun üstünlüğüne inanmak!

Fikri SAĞLAR : Hukukun üstünlüğüne inanmak!.. (...) Sivas Olayları  sırasında toplantıda idim. Bana ancak gece ulaştılar. Duyar...

A+A-

Fikri SAĞLAR : Hukukun üstünlüğüne inanmak!Fikri SAĞLAR : Hukukun üstünlüğüne inanmak!..

(...) Sivas Olayları  sırasında toplantıda idim. Bana ancak gece ulaştılar. Duyar duymaz her şeyi bırakıp sabaha karşı özel uçakla Sivas’a ulaştım. Yaralıları ve sanatçıları bu uçakla Ankara ve İstanbul’a gönderdim.   

Beni kimse uyarmadı!. Kimse gitme demedi!..

Sabaha karşı geldiğimiz valilikte, Başbakan Yardımcısı İnönü, İçişleri Bakanı Gazioğlu ve Genel Kurmay Başkanı Güreş’e Dönemin Sivas Valisi’nin açıklaması şu olmuştu.

“Beni aldattılar. Önce halkla devlet karşı karşıya gelmesin dediler. Sonra iş çığırından çıkınca da emniyet güçleri” biz artık bir şey yapamayız.” diyerek beni yalnız bıraktılar!..”....

Fikri SAĞLAR : Hukukun üstünlüğüne inanmak!..

Hukuk hepimiz için gerekli. Bir gün ona mutlaka ihtiyaç duyacağız.

Hukukun karşısında olmayı hedefleyenler, halkla hukuku karşı karşıya getirmeye çalışmanın “yüksek siyaset” olduğunu zannedenler, gün geliyor onlarda hukuka sığınıyor.

Bu gerçek iyi bilinmeli!..

•••

Özellikle “güç” ellerinde, oturdukları koltukların yetkisi arkalarında ve devletin olanakları çevrelerinde bulunduğu sırada, “adalet” ve eşitlik kavramları pek hatırlanmıyor.

Geleceği düşünmeden bugünün keyfini acımasızca çıkaranlar, gün geliyor ortada kalıveriyorlar.

Ancak iş işten geçmiş ola!..

Yıprattıkları hukuk düzeni, bozdukları “adalet mekanizması” onları da ezecek çünkü

 “İktidar elbiselerini” çıkarmış bulunacaklar!..

O zaman  “vatandaşların dünyasında ”  şaşkın şaşkın dolaşacaklar!..

•••

Cumhuriyet Baş Savcısının “Laiklik Karşıtı odak olduğu gerekçesiyle AKP’yi kapatma istemi” ile Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru üzerine aylar boyunca, her an ve her fırsatta, hukukun aşağılandığı, hukukçuların karalandığı bir kampanya sürdürüldü. Ağır ithamlar yapıldı.

Yargının “Adaleti sağlama” görevi olduğu unutuldu. Devletin varlık nedenlerinden birinin “Hukukun üstünlüğü” olduğu görmezlikten gelindi.

Pervasızca sözler söylendi. Hukukçular, hukuk anlayışı başkalarına şikâyet edildi.

AKP’nin kapatılması Ülke sorunu olmaktan çıkarıldı. Avrupa ve Amerika’nın derdi haline getirilmeye çalışıldı.

Her Uluslar arası Kurula Türkiye “ ihbar” edildi.

Uygulanan bu strateji ile evrensel hukuk ilkelerinin de yok edilmesi hesaplandı.

Tabii amaçlanan “ikame” hukuk belli!.

  •••

Dün Yargıtay başkanlar kurulu tarihi bir açıklama yaptı!..

Bu açıklamanın altında bu ülke kalamaz!..

Yargıtay;

Yürütmeye yandaş ve onu kollayan bir yargı isteniyor!..

Bu sözler son derece önemli. Çünkü

Evrensel hukuka inanmış, adaleti sağlamaya kendini adamış, dürüst, erdemli, çalışkan, idealist ve işine saygılı yargıç ve savcılarının yerine, “siyasi çıkarını” düşünen, zayıf, adalete değil de siyasi güce hizmet eden bir “hukuk yapısı” yaratılmaya çalışıldığı “açıklanmakta!..

Bu durumun yani, ülkemizde  “hukukun üstünlüğü” ilkesinin yok edilme niyetinin “En Yüksek Yargı Organı” olan “Yargıtay” tarafından ilan edilmesi, içinde bulunduğumuz durumun “vahametini” gösteriyor.

•••

Şimdi, Bu iktidar işbaşında iken yurttaşlar yargının “adil” olduğuna inanabilecekler mi?

Adaletin yerine gelmesinde iktidar baskısının rolünü sorgulamayacaklar mı?. 

Adaletin oluşmadığına inanılan yerde, “herkes kendi adaletini” oluşturmaya kalkarsa bu ülke ne hale döner?

Tek umudumuz,evrensel hukuku benimseyen,çağdaş yaşamı hedefleyen gerçek dürüst ve adil yargıç ve savcılar olacaktır!..

ŞAMİL TAYYAR’I KİM YÖNLENDİRİYOR!..

Ankara’da yakından tanıdığım arkadaşım Tayyar, genç, heyecanlı ve atak bir gazetecidir. Düşünce ve algılama hızını iyi bildiğimi zannederim.

Sevgili Şamil dünkü yazısındaki Sivas olaylarını ve o dönemi, benim kadar iyi bilir!. Sorduğu sorulara dayanak olan kişiyi de ben iyi tanırım.

O kişi’nin sicilini ve yaptıkları ile ilgili bilgilerimi karıştırmadan, 15 yıldır herkesin bildiği ama zaman zaman “şan” olsun diye sorduğu sorulara karşı bazı bilgileri aktarmak isterim.

Devlet ilk kez, “Banaz da yapılan Pir Sultan Şenliklerine “ Kültür Bakanlığım döneminde katıldı. STÖ’nin yaptığı programa maddi ve manevi destek verdi.

O yıllarda, Sanatçıların Sivas’a “Ozanlar anıtı” yapma fikrini büyük bir “onur ve heyecanla ” kabul ettim. Anıt özenle yapıldı. Kültür merkezi önündeki yerine dikildi.

Her yıl yapılan şenlik Pir Sultan Abdal Derneği tarafından organize edilmekteydi. Büyük bir nezaket göstererek beni o yıl yapılacak şenliğe davet ettiler. O yıla kadar devlet ilgi göstermemişti. “Sizinle birlikte olmak isteriz.” Demişlerdi. Şenliğe katılmam benim resmi programımda yoktu.. Ancak “müsait olduğum takdirde gelirim.” Demiştim. “Geleceğim.”demedim

Buna rağmen, şenliğe Bakanlığın sahip çıktığını belirtmek, o dönemde “Alevi-Bektaşi düşüncesinin anlaşılmasını sağlamak ve Alevi-Sünni ayırımını engellemek ve barışın kalıcı olmasını sağlamak için Şenliğin Kültür Bakanı Fikri Sağlar’ın himayelerinde olduğunu göstermek için davetiyeleri benim adıma bastılar.

Çünkü, O sırada “Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile şimdi ismi Türksoy olarak bilinen uluslar arası Kültür ve Sanat Konseyini kurma çalışmalarını yapıyordum. O tarihlerde İstanbul’a heyetler gelecekti.

Toplantılar peşi sıra devam etti. Çok istediğim halde bir fırsatı bulup katılamadım. Doğal olarak katılama doğrultusundaki iyi niyetimi bilen Özel Kalemim ilgilileri “belki gelebilir diye ” haberdar etmişti. Aslında “gelmeyeceğim” bilinmekteydi. Nitekim ”Gelemeyeceğim “de çok önceden bildirilmişti.

Sivas Olayları  sırasında toplantıda idim. Bana ancak gece ulaştılar. Duyar duymaz her şeyi bırakıp sabaha karşı özel uçakla Sivas’a ulaştım. Yaralıları ve sanatçıları bu uçakla Ankara ve İstanbul’a gönderdim.   

Beni kimse uyarmadı!. Kimse gitme demedi!..

Sabaha karşı geldiğimiz valilikte, Başbakan Yardımcısı İnönü, İçişleri Bakanı Gazioğlu ve Genel Kurmay Başkanı Güreş’e Dönemin Sivas Valisi’nin açıklaması şu olmuştu.

Beni aldattılar. Önce halkla devlet karşı karşıya gelmesin dediler. Sonra iş çığırından çıkınca da emniyet güçleri” biz artık bir şey yapamayız.” diyerek beni yalnız bıraktılar!..

Her zaman söylediğim odur ki,“Susurluk Dosyasında bu bölüm” mutlaka ciddiyetle incelenmelidir.

Sevgili Şamil’i yönlendirmişler.” Ben Danışma Meclisi üyesi hiç olmadım. Hep seçimle, hem de halkın “tercih oyları” ile Meclise geldim. Parti içindede hep “ön seçimler sonrası milletvekili adayı oldum.

Sevgili Şamil, telefonlarıma çıksaydın bunları ve düşündüklerini sana anlatabilirdim…

Ama sen şimdi koskoca Star gazetesinin temsilcisisin. Herkes sana ulaşmak ister. O nedenle epey yoğun olmalısın!..

•••

Hukukun önü tıkanmasına, herkes işine geldiği yanı kayırmasına ,insana saygı,adalet  erdem gibi değerlerin yok olmasına, sağırlar diyaloguna  rağmen hala, Türkiye için bir “umut” olmalı diyorum..
 
Fikri SAĞLAR
BİRGÜN - 22 Mayıs 2008

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.