Fevzi GÜMÜŞ : AKP ye samimiyet gerek
Fevzi GÜMÜŞ : AKP’ye samimiyet gerek …Alevilik, Alevilerin 1980’li yılların sonunda hızla örgütlendiği süreçlerden...
Fevzi GÜMÜŞ : AKP’ye samimiyet gerek …
Alevilik, Alevilerin 1980’li yılların sonunda hızla örgütlendiği süreçlerden beri Türkiye’nin ve Avrupa’nın gündemindedir. Çünkü, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ağır baskılar altında tutulan Aleviler Türkiye Cumhuriyeti döneminde de yok sayılmıştır, bu kimlik aşağılanmış, horlanmıştır. Ansiklopedilerde hala hakaret sözcükleri yer alıyor. 1960’lı yıllarda ilk örgütlenmelerine başlayan Aleviler, 1980’li yılların sonunda kendi dernek ve vakıflarını kurmuş, Alevi kimliğinin tanınmasını, tamamen insan hakları çerçevesinde değerlendirebilecek haklarının verilmesi için örgütlü ve yaygın bir mücadele vermeye başlamıştır.
Aleviler artık kenttedir ve daha önce köylü karakteri özellikleri taşıyan bu hareket artık daha talepkar davranıyor. Haklarının verilmesini istiyor.
Yıllardan beri sürdürülen kararlı mücadele uluslar arası arenaya da taşınmış, Türkiye’nin girmek istediği Avrupa Birliği’nin nezdinde gündem maddesi haline gelmiştir. Dolayısıyla bu mücadele artık sınırların ötesine taşınmış, müzakere sürecinde Türkiye’nin aşması gereken soruna dönüşmüştür. Hükümet de, bu sorunu güya çözmek istemektedir. Ancak Alevi kimliğini tanımak yerine onu asimile etmeye yönelik bir hamle söz konusudur. Bu tür yaklaşım yerine insan hakları ilkeleri çerçevesinde Alevilerin sorunları ele alınmalı ve çözüm önerileri masaya yatırılmalıdır. Bunu yaparken de, Alevlerin temsilcilerinin görüşleri alınmalı. Bu yapılmazsa, hükümetin yapmayı düşündüğü açılımlar “siyasi şovdan” öteye gitmez. Alevilerin bu gün beklediği şey samimiyettir.
Görülen o ki, hükümetin henüz resmi bir Alevi açılımı söz konusu değil. Kamuoyunda tartışılan konu, AKP İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu’nun kendisine ait görüşleridir. Nitekim Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, hükümetin Alevilere dönük bir proje hazırlığı içinde olduğu konusunda bilgi sahibi olmadığını söyledi. Bu çok manidardır.
Eğer, gerçekten hükümetin Alevilerin sorunlarına ilişkin çözüm arayışları, önerileri varsa bunu kamuoyuyla, Alevi önde gelenleriyle paylaşması gerekir. Çamuroğlu’nun, Muharrem ayında başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AKP’lilerle Alevileri buluşturma projesi bir diyalog arayışından ziyade AKP’nin asimile politikasının bir ürünü olarak görülmelidir. Bu projeye nitekim henüz hükümet sahip çıkmamıştır. Bu kendisinin kişisel projesidir ve amaç da Alevileri AKP’ye monte etme hareketidir ve biraz da yerel seçimlere dönük hamle gibi gözükmektedir. Kendisinin, yaygın Alevi örgütlenmesi ve tabanıyla hiçbir bağı bulunmamaktadır. Geçmişte “Alevi olduğum için solcuyum” açıklamasını yapan Reha Çamuroğlu, bugün demek ki başka bir çizgidedir.
Şuna dikkat etmemiz gerekiyor: Çamuroğlu, Madımak Oteli’nin müze yapılmasına karşı olduğunu söyledi. Bu çok anlamlı aslında. Aleviler yıllardan beri oranın Almanya’nın Solingen kentinde yakılan Türk ailenin evi nasıl müze yapıldıysa, devletten bu duyarlılığı göstermesini bekliyor; Oranın “Barış ve Kardeşlik Müzesi” olmasından niye bu kadar korkuluyor bunu da anlamak mümkün değil. Üstelik, orada hala et lokantası var. Bütün bunları bir arada düşündüğünüzde hükümetin samimiyet içinde olmadığını görüyoruz. Maalesef, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, ‘Madımak’ta et lokantası bulunmasından utanç duyuyorum’ demişti. Ancak o da şimdi çark etti ve hükümetin resmi politikasını sürdürüyor. Bakan Günay, Madımak Oteli’nin müze olma ihtimalinin az olduğunu söylüyor.
AKP’nin Alevi açılımı var diye konuşmak yanlış olur. Yukarda da dediğimiz gibi ortada resmi bir açılım ve açıklama yoktur. Bir kere, Başbakan Erdoğan’ın Aleviliğe karşı samimi bir anlayış içinde olduğunu düşünmek için bir neden yok. Belediye başkanlığı döneminde Karacaahmet Cemevi’nin yıkılması için elinden geleni yapmıştı. Bütün bunlar unutulacak şeyler değil. Şimdi ne değişti? Belki Sayın Başbakanı Alevilikle ilgili görüşleri değişmiş olabilir. Bunu da anlayabiliriz ama yine de kuşkuyla bakmamızı engelleyecek bir gelişme yoktur orada. AKP çizgisi Aleviliği farklı bir inanç olarak görmemektedir ve Aleviliği Sünnileştirme politikaları uygulamaktadır. Aleviler, Erdoğan’ın Karacaahmet dergâhına dayadığı kepçeyi de, diyanet isleri başkan yardımcının cemevleri cümbüsevidir şeklindeki açıklamasını da unutmamaktadır. Kaldı ki, iktidarda olduğu dönemde yaygın alevi örgütlülüğünün temsilcisi örgütlülüklerine de randevu vermemektedir. Ders kitaplarına konulan Alevilik derslerinin de Alevilikle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Sadece Avrupa Birliği’ne karşı sorunu çözmüş gibi gözükmek istemekte ve AB sürecinde bu konunun yaratacağı sıkıntılarından kurtulmak niyetini taşımaktadır.
Tabi Avrupa Birliği sürecinde hükümet çok eleştiri alıyor ve baskı görüyor. 2009 yılında da bir yerel seçim var. Hükümetin bu çalışmalarını biraz da bunlara dönük bir adım olarak görülmelidir. 22 Temmuz seçimlerinde Alevilerden en az oy alan siyasi parti belki de AKP idi.
Yani Alevilerle ilgili bu gelişmeleri biraz da Aleviler-Siyaset ilişkisi ile okumaya ihtiyaç vardır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce, Mustafa Kemal, Hacıbektaş’ta Hacıbektaş Dergahı Cemalettin Çelebi ile görüşüyor ve Cumhuriyet ilan edeceğini ilk kez orada açıklıyor. Aleviler, bir nebze de olsa Cumhuriyet dönemiyle rahata kavuştu. Bu tatmin edici olmasa da bu ilk adım olarak önemli gelişmedir. Hatta Cemalettin Çelebi’ye Meclis Başkanlığı da önerir Mustafa Kemal ancak Çelebi rahatsızlandığı için Meclis Başkanlığı yapamıyor.
Alevilerin siyasete ve siyasetin Alevilere ilgisi hiçbir zaman değişmedi. Önemli bir kitle sonuçta Aleviler, oy potansiyeli yüksek. Bugün Alevilerin tek başına yüklendiği bir siyasi parti iktidar olabilir. Burası çok önemli. O yüzden, siyasi partiler buradaki oylara çok önem veriyor ve bu yönde kulis yürütüyorlar. Bu anlamda da Aleviler ilgi yeni değildir; ama sonuçta AKP samimi de değildir.
Bütün bu çalışmalar Alevilik üzerinde bir etkinlik kurmaya olanak sağlar mı? İşte burası mümkün değil. Türkiye Cumhuriyeti’nde Aleviler “yurttaş” olma bilincini en hızlı kavrayan ve bunu uygulayan topluluk olmuşlardır. Hiçbir siyasi görüşün arka bahçesi olmamışlardır. Tabi ağırlık olarak, laik, demokratik Cumhuriyetten yana olan siyasi partilere yöneliş var. Bu da Aleviliğin tarihten aldığı doğasında olan bir durum.
AB Komisyonu Türkiye’ye ilişkin ilk ilerleme raporunu Kasım 1998’de yayımladı ve o tarihten bu yana yayımladığı düzenli ilerleme raporlarında biri hariç hep Alevi Sorunlarına yer verdi. Aleviler önceleri “İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması” üst başlığı altında değerlendiriliyor ve Aleviler ile ilgili tanımlama yapılıyordu. Daha sonraki raporlarda ise Alevilerle ilgili başlık ve tanımlama gayretleri konusunda ciddi değişiklikler oldu. Örneğin AB Komisyonu 2007 İlerleme Raporunda Alevilikle ilgili tanımlama yapmaktan kaçındı. Böylece AB raporlarındaki tanımlamalardan kaynaklı tartışmalar son bulmuş oldu. Artık AB Raporlarında Alevilerden “dinsel bir topluluk” ve “Alevilere yönelik resmi yaklaşımda herhangi bir değişiklik olmadığı görülmektedir” denilerek söz edilmekte ve başkaca sorunlara yer verilmektedir.
Türkiye’nin AB’ne tam üyeliğine ilişkin tartışmalarda Alevi Sorunun çözümünün gündemi daha çok işgal edeceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle de insan hakları ilkeleri çerçevesinde Alevilerin sorunları ele alınmalı ve çözüm önerileri masaya yatırılmalıdır. Bunu yaparken de, Alevlerin temsilcilerinin görüşleri alınmalı ve onlarla kurumsal bir diyoloğ içersinde olunmalıdır. Bu yapılmazsa, siyasi iktidarların yapmayı düşündüğü açılımlar göz boyamadan ve sözde olmaktan öteye gitmez.
Fevzi GÜMÜŞ
* Divriği Gazetesi Ocak sayısında yayımlanmıştır.
KAYNAK : www.alevihaber.org - 05 Ocak 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.