Ey Kemal Atatürk, Şah-ı Merdan Ali, Hünkâr Hacı Bektaş Veli...

Ey Kemal Atatürk, Şah-ı Merdan Ali, Hünkâr Hacı Bektaş Veli...

Ey Kemal Atatürk, Şah-ı Merdan Ali, Hünkâr Hacı Bektaş Veli...İLHAN BAŞGÖZ'ÜN RADİKAL GAZETESİNDEKİ YAZI DİZİSİ - 1İlhan Başgöz'ün dizi yazısı:...

A+A-

Ey Kemal Atatürk, Şah-ı Merdan Ali, Hünkâr Hacı Bektaş Veli...Ey Kemal Atatürk, Şah-ı Merdan Ali, Hünkâr Hacı Bektaş Veli...

İLHAN BAŞGÖZ'ÜN RADİKAL GAZETESİNDEKİ YAZI DİZİSİ - 1

İlhan Başgöz'ün dizi yazısı: Genç Aleviler ne düşünüyor

Genç Aleviler artık sürü ınsanı değil. Geleneğe günümüzün anlayışı içinde yeni yorumlar getirecek kadar cesur kişiler bunlar... Kişilikleri gelişmiş, karar verirken bağımsız ve tek başına hareket edebiliyorlar.

Mustafa Kemal devri Hacı Bektaş tekkesinin de kapatıldığı devirdir. Bazı Alevi çevrelerde bu ciddi eleştiri konusu olmuştu. Ancak yeni kuşak bu görüşü paylaşmıyor.

BAŞLARKEN

Şu günlerde, hükümetin ‘Kürt açılımı’ tartışmaları nedeniyle biraz arka planda kalsa da Alevilerin sorunları ve talepleri Türkiye gündeminin hep ön sıralarında yer aldı. Aleviler ilk kez bu yıl Ankara’da düzenledikleri büyük bir mitingle seslerini ülkeyi yönetenlere duyurmaya çalıştı.

Hükümetin bir dönem dile getirdiği ‘Alevi açılımı’ konusunda şu ana kadar somut bir adım atılmış değil. Devlet Bakanı Faruk Çelik’in de katılımıyla bu yıl içinde üç kez düzenlenen ‘Alevi Çalıştayları’ da Aleviler arasında ciddi bir heyecan ve beklenti yaratabilmiş değil.

Alevilik bütün inanç biçimleri gibi aynı zamanda bir yaşam biçimi. Peki Türkiye’deki Alevi toplumunun dünyaya bakışı hep aynı mı kalıyor? Genç kuşakların düşünce ve değerlendirmeleri dedelerininkiyle aynı mı? Prof. Dr. İlhan Başgöz‘ün Hacı Bektaş Veli Cemevi’nin girişine konulan ‘İmza Defteri’ üzerinde yaptığı incelemeler bu sorulara ilişkin önemli yanıtlar içeriyor.

Mayısın yirminci pazar günü (2000 yılı), Hacı Bektaş ilçesini ziyaret ettik. Beştaşlar yöresinin yanına yeni bir cemevi yapılmış. Cemevini gezerken, masa üstüne konmuş bir defter dikkatimi çekti. Dış kapakta İmza Defteri yazısı var. İç kapakta şunlar yazılmış: “Yozgat, Sorgun köyünden Ahmet oğlu Kemal Yılmaz’dan Hacı Bektaş Veli Cemevine imza defteri hediyesidir.” İlgililer müsaade etti, bu defteri aldım, bir hafta kadar inceledim. Defter dolmuştu; yanına yeni bir defter ekleyerek Başkan Mustafa Özcivan Beye iade ettim. Umarım ziyaretçiler bu defteri de doldurur. 2000-2001 yıllarında Tekkeyi ziyaret eden, özellikle genç kız ve erkekler, bu deftere Alevilik için fikirlerıni, yorumlarını, eleştirilerini ve Hacı Bektaş Veli’yi ziyaret etmenin doğurduğu heyecanları ve Hacı Bektaş’tan dileklerini yazmışlar.

400 insanla mülakat gibi

Bu defter 400 insanla, çeşitli konular üzerinde yapılmış bir mülakat , bir alan araştırması gibi. Sosyal bilimciler alan araştırması yolu ile derledikleri bilgilerden her zaman kuşku duyarlar. İster doğrudan mülakat yoluyla olsun, ister ilgililer arasında bir zaman yaşayarak bilgi toplansın, bilgiyi verenler her zaman aralarında bir yabancı bulunmasından ürkerler. Başkalarının önüne davranışları samimi olmayabilir; verdikleri bilgi, çeşitli nedenlerle, gerçeği yansıtmayabilir. Tekkedeki imza defterinde konuşanların durumu farklı. Bunlar kimsenin önünde konuşmuyorlar; hiçbir yabancı onları sorgulamıyor. Yani üzerlerinde “şöyle veya böyle konuşmam gerek” gibi bir sosyal baskı yok. Düşündüklerini yazanlar cemevinde yalnız kendi vicdanları ve Hacı Bektaş Veli ile başbaşalar. Bu nedenle duygu ve düşüncelerini çekinmeden, açıkça ve samimi olarak ifade etmişler. Bu deftere yazılanlar, ziyaretçilerin gerçek dünya görüşlerini, ruh hallerini ve Hacı Bektaş Veli’nin felsefesini nasıl yorumladıklarını gösteriyor... Bundan kuşku duymamak gerekir.

Kapsamlı araştırma yok

Son otuz yıl içinde iyice çoğalan Alevilik çalışmalarında yeni kuşakların fikirlerini, görüşlerini ve Alevilik yorumlarını anlamaya yönelik, kapsamlı bir sosyoloji araştırması yok. Vakit geçirilmeden böyle bir araştırma yapılmalıdır. Bu imza defterinde toplanan görüşler bu bakımdan bana önemli göründü. Bunları elbet tek tek insanlar yazmış, yani burada bize sunulan fikirler kişisel. Ama onlar arasında o kadar ortak duygu, düşünce ve dilek var ki, bunları Alevilerin ortak duyguları sayabiliriz. Daha da ileri giderek diyebiliriz ki, defterde belirtilen ekonomik sıkıntılar, güçlü bir eğitim isteği, eğitim eşitsizliğinden yakınma, yarınlara güvensizlik bütün Türk toplumunun ortak sıkıntı ve bunalımlarını yansıtıyor.

Nasıl hitap ediyorlar?

İlkin, bu defterde Hacı Bektaş Veli’ye nasıl hitap edilmiş olduğunu ele almak istiyorum. İnsanların birbirine hitap etme biçimi, toplumdaki sosyal ilişkilerin bir göstergesidir. Bir insan başkalarına Esselamünaleyküm diye hitap ediyorsa, bu adamın Arap kültürüne bağlı olduğunu, İslamcı partilerden birisinin görüşlerini benimsediğini hemen anlarız. Bir başkası iyi akşamlar yerine tünaydın diyorsa, o daha değişik bir dünya görüşüne bağlıdır. Bilkent Üniversitesi’nde katıldığım bir sempozyumda konuşan bütün kız öğrenciler, dinleyicilere “Merhaba” diye hitap ettiler. Bu hitap şekli, çok yeni idi ve kuşkusuz yeni bir kişiliği yansıtıyordu. Geleneğe karşı gelmekten korkmayan, hazır kalıpları kırmak cesaretni gösteren, sosyal ilişkilerde yapmacık ifadelere boyun eğmeyen erkekle eşitlik isteyen bir kişilik.

Alevilerin, Hacı Bektaş Veli’ye hitaplarında geleneksel söz kalıpları vardı. Bu kalıplar “Hünkâr, Pir, Hazret” ifadeleridir... Bu hazır formül bazan Allah, Muhammed, Ali üçlemesine bağlanarak da kullanılıyor. Şöyle: “Ya Allah, Ya Muhammed, Ya Ali, Pirim Hacı Bektaş Veli”. Bu geleneksel hitap biçimi dört yüz ziyaretçinin üç tanesinde Besmeleyi de içine alarak genişletilmiş: Bunlar: “Bismillahirrahmanerrahim! Ya Allah, Ya Muhammed, Ya Ali, ya Hacı Bektaş Veli” veya “Bismillahirrahmanerrahim, Ya Erenler, Ya Allah, ya Muhammed, Ya Ali, Pirimiz Hacı Bektaş Veli.” diyorlar. İmza defterinde çok defa, geleneksel hitap biçiminden bir veya iki kelime düşüyor, onun yerine bugünün insan ilişkilerinden kaynaklanan, yeni kelimeler ekleniyor. Böylece eski ile yeni, geleneksel ile kişisel yan yana duruyorlar. Bunlardan bazı örnekler:

Efendim Hünkâr Hacı Bektaş Veli. Pirlerim Piri Hacı Bektaş Veli.

Benim Pirim Hacı Bektaş Veli.

Bu iki arada kalan, bir yanı ile yeni, bir yanı ile geleneksel olan hitapların yanında tümden yenileşen ve yeni değişimleri yansıtan hitaplar da var. Bunların çoğu bizim günlük konuşmalarımızda yer alan hitap biçimleri.

Ey yüceler yücesi Hacı Bektaş Veli.

Çok değerli Hacı Bektaş Veli.

Sevgili Hacı Bektaş Veli.

Atatürk’le yanyana

Bu yeni biçim hitapların içinde en dikkate değeri Atatürk soyadını kullananlar oluyor. Bir ziyaretçi şöyle yazmış:

Ey Mustafa Kemal Atatürk, Şah-ı Merdan Ali, Hünkar Hacı Bektaş Veli, Pirimiz Pir Sultan Abdal ve Ehl-i Beyt...

Mustafa Kemal devri, bütün tekkelerin ve bu arada Hacı Bektaş tekkesinin de kapatıldığı bir devirdir. Bazı Alevi çevrelerde bu davranış ciddi eleştiri konusu olmuştu. Yukardaki yorumlar ve daha aşağıda vereceğimiz benzeri ifadeler gösteriyor ki, yeni kuşaklar bu görüşü paylaşmıyor. Alevi düşüncesinde Atatürk, Hacı Bektaş’la kardeş sayılacak kadar önemli bir yer tutuyor. Yeni kuşakların bu yorumunu gözden uzak tutmamak gerekir.

İmza defterinde Hacı Bektaş Veli’ye hitapların içinde tümden yeni olan, çağdaş bir kültürü ve çağdaş insan ilişkilerini yansıtan ifadeler de var. Veli’yi bir efsaneler yumağından çıkararak günümüzün toplumunda, değerli bir önder ve düşünür olarak görüyor bu yeni hitaplar. Daha ileri giderek diyebiliriz ki, bunlarda günümüzün insanı ile din ve sihir dünyası arasında yeni bir ilişki kurulmak isteniyor. Veli’yi candan bir dost gibi gören bu hitap biçimleri dinselle laiklik arasında değişik bir ilişki kuruyorlar. Bu yeni hitaplardan bir kısmı Hacı Bektaş Veli’yi bir filozof, bir düşünür olarak görüyor. Bu hitaplar şunlar:

Büyük Türk İslam düşünürü.

Çağlar ötesinden insan sevgisini temel felsefe kabul eden, hümanizmin kurucusu, büyük Türk düşünürü.

‘Hacı Bektaş Dede’

Almanya’dan gelen bir ziyaretçi hanım da şöyle hitap ediyor Hacı Bektaş’a:

Pirim, canım, can dostum Hacı Bektaş Veli.

Bir kişi de Hacı Bektaş Veli’yi getirip aile çevresinin içine yerleştiriyor ve ona Hacı Bektaş Dede diye sesleniyor. “Türkler İslamlaşınca, şamanlık devrinin ruhlarından ve tanrılarından bir kısmı yeni dinin velileri oldular. Eski kültürlerine yabancı olan bu yeni velileri, Türkler, ancak aile ilişkilerinin içine sokarak benimsediler. Onlara bunun için ‘baba, dede’ gibi isimler taktılar; tıpkı bu ziyetçinin yaptığı gibi candan ve sıcak bir akraba ilişkisidir bu.”

Ziyaretçilerin Hacı Bektaş Veli’ye hitap etmelerindeki bu değişim gösteriyor ki, genç Aleviler artık sürü ınsanı değil. Geleneğe günümüzün anlayışı içinde yeni yorumlar getirecek kadar cesur kişiler bunlar... Kişilikleri gelişmiş, karar verirken bağımsız ve tek başına hareket edebililiyorlar. Artık yeni bir kişilikle karşı karşıyayız. Buna demokrat bir kişilik de diyebiliriz. Demokrasi böyle bireylerle kurulur ve ayakta durur.

YARIN: Ernesti Çe, Hacı Bektaş Veli

RADİKAL - İLHAN BAŞGÖZ - 23.08.2009

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.