Ermenileri Müslümanlaştırmak?
“Mağdurun çıkıp ‘ben mağdurum’ demesi doğru değil. Failler ‘Ben failim’ dediğinde geçmişin tamiri gerçekleşecek.”
Sara, o zamanlar Şanlıurfa Viranşehir’e bağlı bir Ermeni köyünde yaşayan 15 yaşlarında bir çocuktu. Eyüp Ağa, yöre ağzıyla “Ayıp Ağa” ise bölgenin ileri gelenlerindendi. Hamidiye Alayları, o dönem kuruluyordu ve bu ağalara Ermenilerin köylerini talan etmeleri, onları yerlerinden etmeleri söyleniyordu.
Sara’nın köyü o dönemde basıldı, basanlar arasında Ayıp Ağa da vardı. Erkekler toplanıp götürüldü. Aradan yaklaşık bir ay geçtikten sonra Sara bir gün derede çamaşır yıkarken bedensiz bir kol parçası gördü. Saatinden onun amcasının kolu olduğunu tahmin etti. Kolu kapan köpeğin peşinden gidip hâlâ bölgede “Ermeni mağarası” diye anılan mağaraya vardı. Ve orada köyün erkeklerinin köpekler tarafından parçalanmış cesetleriyle karşılaştı.
15 ÇOCUĞU ÖLDÜ
Sağ kalanlar, köyü terk etmeye karar verdi. Ama Ayıp Ağa onları da yakaladı, depo gibi bir yerde günlerce aç susuz tuttu. Sonra o depodakilerin arasında herkesin çok güzel olduğu konusunda hemfikir olduğu Sara’yı gördü, ona “âşık oldu.” İki karısı olan Ayıp Ağa Sara’ya “Benimle evleneceksin” dedi. Sara kabul etmedi. Ayıp Ağa “Anneni öldürürüm” dedi ve öldürdü. Sara kabul etmedi. Ayıp Ağa “Babanı öldürürüm” dedi öldürdü. Sara yine kabul etmedi. Sonra Ayıp Ağa “Kardeşini öldürürüm” deyip kardeşi Sara’nın eteğine sarılınca, Sara “kabul etti; ama iki şartla. “Birincisi kardeşim ölmeyecek ikincisi adıma dokunmayacaksın, onu bana babam verdi.” Ve ismi, ömrü boyunca Sara’nın başına bela oldu.
Ayıp Ağa Sara’nın isteklerine “Tamam” demişti; ama Sara’nın erkek kardeşi bir yıl sonra şaibeli bir şekilde öldü. Ve Ayıp Ağa, ismini değiştirmeyen, haç taşıdığı söylenen, Müslüman olduğuna inanılmayan Sara’ya korkunç eziyetler yapmaya başladı. Onlarca Ermeni’yi öldürdüğü hançeriyle Sara’nın bedenine haçlar çizdi. Onunla beraber olmaya rıza göstermeyen Sara’ya her cinsel ilişkide tecavüz ediyordu. Tanıkların anlatımına göre bu tecavüz sırasında Sara’nın çığlıkları bahçeden duyuluyordu, bir sesi yerde bir sesi gökte bağırıyordu. Sonuçta Sara’nın 15 çocuğu oldu. Ve tüm çocukları aynı şekilde ağzından köpükler çıkararak öldü. Söylenen o ki, bu çocukları ya Sara ya da kuması zehirleyerek öldürdü.
NAMAZDAN SONRA ÖLDÜ
Ayıp Ağa’nın diğer karılarından olan erkek çocukları da öldü. Ve Sara, Ayıp Ağa öldüğünde bütün malını mülkünü satıp fakirlere dağıttı. Sara’nın ölümü de trajik şekilde oldu. Bir türbeye gidildiğinde onun hiçbir zaman Müslüman olduğuna inanmamış olan akrabaları “Müslüman’san sen de namaz kıl” diye baskı yaptılar. Sara “Tamam kılacağım” diyerek içeri girdi sonra yüzü sapsarı olarak çıktı. Beyin kanaması geçiriyordu. Hastaneye götürüldü; ama kurtarılmadı.
“Hikâyedeki kötüler benim ailem”
Yukarıdaki hikâyeyi akademisyen Nevin Yıldız Tahincioğlu, Müslümanlaştırılmış Ermeniler Konferansı’nın ikinci gününde anlattı. Tahincioğlu, dört tanıkla yaptığı sözlü tarih çalışması sonucunda ortaya çıkarmıştı bu hikâyeyi. Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Salonu’nda tüm salonun tüyleri diken diken olarak dinlediği konuşması bittikten sonra şunu ekledi: “Bu hikâyenin kötüleri benim ailem.” Tahincioğlu bu araştırmada kendi aile tarihini kazımıştı Ayıp Ağa da anlatıcılar da akrabalarıydı. Ve sonra bu durumla ilgili olarak şunları söyledi: “Mağdurun çıkıp ‘ben mağdurum’ demesi doğru değil. Failler ‘Ben failim’ dediğinde geçmişin tamiri gerçekleşecek.”
- TUĞBA TEKEREK -
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.