Erdal GÜVEN : Mesele din dersinin zorunlu olması değil
Erdal GÜVEN : Mesele din dersinin zorunlu olması değil Danıştay'ın Türkiye'deki zorunlu din dersine ilişkin tartışmaya yol açan...
Erdal GÜVEN : Mesele din dersinin zorunlu olması değil
Danıştay'ın Türkiye'deki zorunlu din dersine ilişkin tartışmaya yol açan son iki hükmü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 9 Ekim 2007 tarihinde aynı konuya ilişkin bir davada aldığı karara koşut. Hatta rahatlıkla denebilir ki AİHM kararı, Danıştay hükmünün omurgasını oluşturuyor.
AİHM, söz konusu kararında temel olarak şu iki saptamada bulunmuştu:
1 - Türkiye'deki 'din kültürü ve ahlak bilgisi' dersi, demokratik bir toplumda eğitimin gereği sayılan nesnellik ve çoğulculuk kıstaslarını karşılamıyor; aynı zamanda öğrencilere dine yönelik olarak eleştirel bir akıl kazandırmaktan da uzak.
2 - Türkiye'deki din eğitiminde velilerin dini ya da felsefi inançlarına yeterli saygı gösterilmiyor; çocuklarını din dersinden muaf tutabilmeleri için velileri, dini ya da felsefi inançlarını açıklamaya zorlamak, din özgürlüğü açısından uygun bir yöntem değil.
AİHM dava konusu müfredat, ders kitapları ve uygulamayı inceledikten sonra yaptığı bu saptamalardan yola çıkarak Türkiye'nin 'eğitim hakkı'nı ihlal ettiğine kanaat getirmiş ve yeni düzenleme yapılması çağrısında bulunmuştu.
Türkiye'de sorun din dersinin Anayasa gereği (madde 24 fıkra 4) zorunlu tutulması değil. AİHM ve ve son olarak Danıştay kararlarından da anlaşılacağı üzere kitapların içeriği ve muafiyet sistemi. Bir başka deyişle söz konusu kararlarda, 'Türkiye gibi laik bir ülkede devlet okullarında din dersi zorunlu olamaz' denmiyor, 'Bu içerik ve uygulamayla olamaz' deniyor. Nitekim yöntem değişse de Avrupa Konseyi'ne üye 47 ülkenin hemen hepsinde (Türkiye dahil yalnızca beşinde din dersi mutlak zorunlu) öğrencilere din dersine girmemeleri için bir 'çıkış yolu' gösteriliyor; muafiyet, yerine başka ders alma, ya da seçme hakkı tanıma gibi. AİHM geçen yıl da din dersinin Türkiye'ye benzer biçimde zorunlu olarak okutulduğu Norveç'i, müfredatın nesnellik ve çoğulculuktan uzak nitelikte bulunması ve öğrencilere muafiyet imkânı sağlanmamasından ötürü mahkûm etmişti.
AKP üniversitelerde türban serbestisini savunurken temel olarak hangi gerekçeyi ortaya atmıştı: Eğitim hakkı ile din ve vicdan özgürlüğü. Pekâlâ. Şimdi AİHM ve Danıştay da Türkiye'deki zorunlu din dersinin aynı hak ve özgürlüğü ihlal ettiği hükmünü vermiş durumda.
Dolayısıyla Türkiye'deki pratik açısından sonuç değişmiyor. Bu durumda sormak gerek: Türban serbestisini cansiperane savunan AKP'nin eğer samimiyse aynı hassasiyet ve gayeyi zorunlu din dersine ilişkin olarak ortaya koyması gerekmez mi?
Ya da şöyle sorayım: Türkiye'deki din dersi müfredatı ve kitapları, AKP'nin savunduğu gibi sadece din kültürü ve ahlak bilgisi eğitimi verilmesini amaçlıyorsa, neden yalnızca Müslüman öğrenciler için zorunlu da gayrimüslim çocuklar için değil?
Yok amaç başkaysa değilse neden tüm öğrenciler için seçmeli hale getirilmiyor?
Peki ne yapılabilir? AİHM ve Danıştay kararları uyarınca, ilk olarak kısa vadede Anayasa'nın din dersini zorunlu kılan 24'üncü maddesi ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 12'nci maddesi değiştirilerek bir muafiyet sistemi getirilebilir. Bu, halihazırdaki mağduriyete son verir. İkinci olarak uzun vadede müfredat ve ders kitapları, 'nesnellik ve çoğulculuk' ilkeleri doğrultusunda sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla yeniden düzenlenebilir.
Tabii ki samimiyet ve irade varsa...
Erdal Güven
RADİKAL - 7 Mart 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.