Erbil KÖKER : İnsanlık Tarihinde Bir Utanç Abidesi
Erbil KÖKER : İnsanlık Tarihinde Bir Utanç Abidesi 2 Temmuz Madımak Katliamı Yıl: 1993… Yer: İstanbul… Aylardan Temmuz… Asfalttan...
Erbil KÖKER : İnsanlık Tarihinde Bir Utanç Abidesi 2 Temmuz Madımak Katliamı
Yıl: 1993…
Yer: İstanbul…
Aylardan Temmuz…
Asfalttan ve havadan gelen nemli Temmuz sıcağı İstanbul’un… İlkokul çağlarında bir çocuk. Yaz tatiline girmiş okulu; yeni öğretim yılındaki masraflarını bir nebze olsun karşılamak için para kazanmaya çalışıyor bir manavda çalışarak. Yabancı değil buna; zira okula başladığından beridir bu böyle, yaz tatillerinde çalışılır…
3 Temmuz günü, sabah er vakitte sebze-meyve haline gidip kavun, karpuz, domates ve diğer eksik meyve-sebzeleri aldıktan sonra manava geliyorlar. O, poğaça ve gazete almak için ayrılıyor manavdan. Hürriyet gazetesini almasını söylemişler; o da Hürriyet alıyor. Göz atıyor gazeteye… “Türkiye Türklerindir”in altında şu yazıyor: “Sivas’ta ‘Aziz Nesin’ İsyanı”. Türk bayraklarıyla slogan atarak yürüyenler, polisler, jandarmalar … var fotoğraflarda. Hürriyet benzeri tüm egemen medya yayın organlarında da benzer ifadeler ve fotoğraflar… Şimdilerde insanların ‘bölücü’lere, şeriatçılara karşı ‘refleks’ göstermesi gibi tersten bir tanımlamaları var gazetelerin katliamla ilgili… Çocuk hayretler içinde kalakalıyor. Zübük’ün yazarı Aziz Nesin yüzünden bir ‘isyan’ nasıl çıkabilir? Beyninde soru işaretlerinin çengelleri, manava doğru yol alıyor. Şaşırıyor, ne olmuş acaba diye geçirirken içinden, manavda söyleşenlere kulak misafiri oluyor: ‘Canlarımızı diri diri yaktılar…’.
“O An ve Öncesinde O An’ın Hazırlanması…”
Yıl: Yine 1993
Yer: Bu sefer Sivas
Kavurucu Temmuz alevinin tam ortasında 4. Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri kapsamında bazı etkinlikler Sivas’ta yapılacak. Bu nedenle pek çok aydın ve sanatçının yanı sıra dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin tarafından bu şenlik için özel davetli olarak Aziz Nesin de gelenlerin arasında yerini alıyor.
Daha 30 Haziran’da Sivas’ta dağıtılan ‘Müslüman Kamoyuna’ başlıklı bildiride olayın nasıl tezgahlandığı anlaşılıyordu: ‘(…) Gün Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür.’ Nedir bu ‘gerek’? 2 Temmuz günü, Cuma namazından sonra, Paşa ve Meydan camilerinden çıkan gruplar etkinliklerin yapıldığı kültür merkezine yol aldılar. Bir gün önce dikilen anıtı tahrip ettikten sonra kültür merkezine saldıran ve sonrasında kültür merkezindekilerle çatışan grubun ‘olay çıkarmasını önleyen polis’ zor kullanarak ortamı yatıştırdı. Sayıları on bini bulan grup “Sivas Aziz’e Mezar Olacak”, “Kahrolsun Laiklik” sloganları atarak hükümet meydanına geldi ve hükümet konağını taşladı. Sloganlarla Madımak Oteli’ne doğru ilerleyen grubun sayısı akşama doğru yirmi bini buldu. Birgün önce otelin yanında ‘ne için konduğu aslında belli olan’ kaldırım taşları, kaldırım değil ölüm döşenmek için konulmuştu 35 cana; 33 aydına, yazara, çizere, düşünüre, yiğit insana… Tam 8 saat sonra, saat 19.30 civarında ‘Cehenem ateşi bu!’ sloganlarıyla oteli ateşe veren kalabalık, 2’si otel görevlisi 33’ü aydın, yazar, çizer ve sanatçı olan 35 canın katline neden oldu. Açılan ateş sonucunda da oteli ateşe veren kalabalıktan 2 kişi ölmüştü.
O ‘8 saat’te ne oldu da 33 beyin diri diri yakıldı güvenlik görevlilerinin, itfaiyenin, belediye başkanının, belediye meclis üye/lerinin gözleri önünde; kimisinin ‘Gazanız mübarek olsun.’ demesiyle, kimisinin ‘Allah Allah’ nâralarıyla…
Kurtarılamadılar Değil, Kurtarılmadılar!
1974’te Kıbrıs’a bir saatte çıkarma yapmakla övünenler 8 saat boyunca yüz metre uzaklıktaki Alay’dan, beş yüz metre uzaklıktaki Tugay’dan gelemediler otele. Erdal İnönü, yetkisinin olmadığını söyledi. Tugay Komutanı Doğan Güreş ile görüştü, “emredersin”i çekti. Belediye başkanı kalabalığın içindeydi. Vali, 6 kişiyle valilik binasında mahsur kalmıştı. Subay ve polisler tele girip ‘Burada subay veya polis var mı?’ diye sorup yok yanıtını alıp çıktıktan sonra otel yakıldı. Hep –dı, hep –dı … Ama 35 can kurtarıl(a)ma –dı …
Katliam sona erer, Hitler’in gaz odalarında yakılan Ernest Thaelmann’ın et kokusunu alan Buchenwald toplama kampının sakinleri gibidir Sivas’ın insanlıktan yana olan halkı. Perdeler çekilmiş, iki günlük sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Ve ne hükümet, ne yerel yöneticiler, ne egemen medyanın kalemşörleri bu et kokusunu duymamakta, işin içinde ‘tahrik’ olduğunu öne sürmektedirler. Halbuki olay planlı ve programlı bir kundaklamadır, bu olay düpedüz katliamdır!
Elde veriler olmasına rağmen olayın ertesi günü 35 kişi gözaltına alınır. Daha sonra bu sayı 190’a çıksa, 33 idam cezası verilse de ne bu kadar sanık kalır sandalyede ne de bu işin gerçek sorumluları cezalandırılır. Sanıkların avukatıysa yakından tanıdığımız Refahyol hükümetinin Adalet Bakanı Şevket Kazan’dır, hani şu bakan olduğunda sanıkları özel olarak ziyarete giden, şimdi de krallar gibi yaşaması sağlanılan sanıkların ‘din kardeşi’ Şevket Kazan…
Solingen’deki Katliam ve Sonrası
Madımak(lar) unutulamaz. İlk yıl 30 kişi yapsa da anmayı, şimdi on binler bu davanın müdahili. Madımak’ın müze olmasını isteyenler, Sivas’ın barış kenti olmasını isteyenlere kulaklarını tıkayan ‘üç maymun’u oynayanlar, orayı et lokantası yapanlar; Madımak katliamından yaklaşık 40 gün önce Almanya’nın Solingen kentinde evleri gece yarısı kundaklanarak diri diri yakılan 5 kişilik Türk ailesi için neler yapıdığına bakarak feyz almalıdırlar. Bu katliam sonrası katliamı gerçekleştirenler hemen yakalanarak yargı önüne getirildi ve ömür boyu hapse mahkûm edildiler. Yanan ev Alman hükümetince istimlak edilerek ‘utanç müzesi’ne dönüştürüldü. Bahçesine de beş tane (ailenin her ferdi için bir tane) ceviz ağacı dikildi. Her yıl yapılan anmalara Alman yetkilileri en üst seviyede katılıyor. Alman hükümetinin bu yaklaşımı tüm dünyada adalet ve insanlık yanlısı insanlar için bir vicdan rahatlaması yaratmıştır.
Simurg ve Sivas ’93
Sayısız sanat eserine yansıyan canların çığlıkları, son dönemde “Simurg” ve “Sivas ‘93” belgesel tiyatro oyunları ile gösterdi kendisini bizlere. Genco Erkal’ın hem yazıp hem de yönettiği Sivas ’93 adlı belgesel tiyatro oyunu 11 Ocak 2008’de ‘yoğun güvenlik altında’ İstanbul Muammer Karaca Tiyatrosu’nda sahnelendi. Belgelerden yararlanarak yazılan oyunun oyuncuları asında Genco Erkal ile birlikte Meral Çetinkaya, Yiğit Tuncay, Nilgün Karababa, Murat Tüzün, Çağatay Mıdıkhan ve Şirvan Akan yer aldı. Sivas ‘93’ün müziğini ise Fazıl Say besteledi.Gerçek görüntülerin sinevizyon biçiminde gösterildiği ve oyuncuların danslarla bu ekran önünde olayı dramatize ettikleri Sivas ’93, bizlere unutturulmaya çalışılan belleğimizi tazelediği için yürekten bir teşekkürü hak ediyor.
Yeni Sivasların Olmaması İçin
Tıpkı ülkemizi bir viraneye, harabeye, ucubeye çeviren sesli-sessiz, gerçek-sanal, dinci-faşist darbelerin Cuma günü olması gibi, Madımak da Cuma günü taşlandı, yakıldı, yıkıldı, canlar katledildi. Ama darbelerdeki gibi, Cumartesi-Pazar ülke normal haline devşirilip de “gemi” yeniden istenildiği gibi götürülemedi. On beş yıldırdır ki 35 yüreği unutturamadılar, unutmadık, unut(tur)mayacağız. Yeni Sivaslar yaşamamak için, yeni ayrılıklara, kana, gözyaşına, analarımızın ağıtlarına, linç girişimlerine maruz kalmamak, halkların kardeşliği ve eşit, gönüllü birliği için örgütlenmeli, örgütlü bir biçimde mücadele etmeliyiz. Bugün Aleviler için yapılan bu katliam eğer buna dur deyip tek yumruk ve tek bilek olarak örgütlenmezsek yarın bize de yapılabilir. Bugün Kürtler’e uygulananlar ile Aleviler’e uygulananların öz ve kaynak bakımından farkı nedir? İşte tüm ezilenlerin ezenlere karşı mücadele etmesi ve haklarını alması gerektir.
İçinde üç kuşağı barındıran Şili’li müzik grubu Inti Illimani’nin dünü, bugünü ve yarını anlatan bir şarkısından hareketle bir dizesini son sözümüz olarak burada yinelemeli ve bilincimizle yaşamımıza nakşetmeliyiz ki: Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez…
Erbil Köker
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy66803 = 'erbilkoker' + '@';
addy66803 = addy66803 + 'yahoo' + '.' + 'com';
var addy_text66803 = 'erbilkoker' + '@' + 'yahoo' + '.' + 'com';
( '' );
66803 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
EVRENSEL GENÇ HAYAT - 25 Haziran 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.