Enelhak Mizahı...
Enelhak Mizahı... İlhan Selçuk / CumhuriyetSiyasal iktidara lök gibi oturan Nakşibendilerin en meşhuru Fethullah Gülen...Peki, soyadı ‘Gülen’...
Enelhak Mizahı...
İlhan Selçuk / Cumhuriyet
Siyasal iktidara lök gibi oturan Nakşibendilerin en meşhuru Fethullah Gülen...
Peki, soyadı ‘Gülen’ olan Feto’nun siz hiç güldüğünü gördünüz mü?..
Gülmek, gülümsemek, mizah, espri, nükte Bektaşilikte ne kadar içleniyorsa Nakşilikte o ölçüde dışlanıyor...
Dincilik egemenleştikçe ortalık o oranda kararıyor...
*
Alevi-Bektaşi mizahı Enelhak felsefesine dayandığından dünyada bir eşine rastlanmayan esprilerle haşır neşir bir gülmeceyi yaratmıştır...
Ne Batı’da ne Doğu’da böylesine bir mizaha rastlamak olanağı var...
1.5 milyar nüfuslu İslam dünyasında tek laik ülkenin Türkiye olması rastlantı değil...
Tarihsel mirasın Atatürk devrimiyle Aydınlanma’ya dönüşmesi Enelhak felsefesi sayesinde doğal karşılandı...
Enelhak mizahı, insan ruhunun aklın imbiğinden geçerek zekâyla türetilmesinden oluşuyor...
*
Bektaşi Babası’na sormuşlar:
- Allah var mı?..
Baba Erenler:
- Elbette var, demiş, seksen yıldır boğuşuyoruz, hep O’nun dediği oluyor...
*
Bektaşi bir yoksul köyden geçiyormuş, görmüş ki insanlar aç çıplak, güttükleri koyunlar kürklü tüylü...
Başını yukarıya doğru kaldırıp ellerini açmış:
- Bre Allahım, demiş, koyunların yerine şu çıplakları giydirseydin ya...
*
Bektaşi borçlanmış, çaresiz kalınca camiye gitmiş...
- Bana bak, demiş, ilk kez evine geliyorum, borcumu ödeyecek kadar para ver, bir daha uğramam; bu çevremdekiler gibi günde beş kez gelip seni taciz etmem...
*
Bektaşi’ye sormuşlar:
- Dünya neden böyle inişli yokuşlu, taşlı sarplı, kayalı uçurumlu...
Bektaşi:
- Ulan, demiş, altı günde yaratılan dünya işte bu kadar olur...
*
Avcı Sultan Mehmet bir gün ava çıkarken yolda Bektaşi’ye rastlamış; ama, o gün şansı yaver gitmemiş, hiçbir şey vuramayınca öfkelenmiş; akşama döndüğünde burnundan soluyarak:
- Uğursuzluk Bektaşi’de, demiş, yakalayıp kellesini vurun...
Bektaşi’yi yakalayıp huzura çıkarmışlar, icabına bakacaklar...
Bektaşi, Sultan Mehmet’e demiş ki:
- Padişahım, sen beni gördüğün için bir keklik bile vuramadın, ben seni gördüğüm için kellem gidiyor; söyle bakalım uğursuzluk hangimizde?.. Sende mi, bende mi?..
Padişah gülüp Bektaşi’yi bağışlamış...
*
Bir mecliste Kuran’dan söz açılmış, kelâmullahın (Allah’ın sözü) güzelliği övülüyormuş, içlerinden biri demiş ki:
- Kelâmullah bu kadar güzeldir de acaba hattullah (Allah’ın yazısı) nasıldır?..
Toplantıda bulunan Bektaşi soruyu yanıtlamış:
- Çok kötüdür..
Merak etmişler:
- Baba Efendi nereden bildin?..
Bektaşi:
- Alnımın kara yazısından...
*
Çeşitli tarikatlardan müritler konuşuyorlarmış:
Mevlevi:
- Bizim şeyhimiz Mevlana güneş gibidir...
Nakşi:
- Bizimki nur gibidir...
Rufai:
- Bizimki yıldız gibidir...
Kadiri:
- Bizimki ay gibidir...
Bektaşi susuyormuş, merak etmişler:
- Ya sizinki Erenler?..
Baba Erenler bakmış ki olmayacak...
- Vallahi, demiş, bizimki de bulut gibidir...
İlhan Selçuk
Cumhuriyet - 8 Aralık 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.