EĞİTİM-SEN : Türban Konusundaki Duyarlılık, Alevilere Neden Gösterilmiyor?
Üniversitelerde Türban Tartışmaları Yeni Kutuplaşmalara Zemin Hazırlıyor! Seçimden önce birbirlerine sert eleştiriler yönelten...
Üniversitelerde Türban Tartışmaları Yeni Kutuplaşmalara Zemin Hazırlıyor!
Seçimden önce birbirlerine sert eleştiriler yönelten ve Türk-İslam sentezci politikaları savunan AKP ve MHP, Anayasa’nın çeşitli maddelerinde değişiklik yaparak “türban sorunu”nu aşmayı planlıyorlar. Şimdiden toplumda yeni kutuplaşmalar ve gerginlikler yaratmaktan öte gitmeyen bu çabaların büyük ölçüde “türban” üzerinden siyasi rant sağlamaya yönelik olduğu açıktır.
Türban üzerinden yürütülen tartışmaların,diğer pek çok sorunun üzerini örterek, laiklik-şeriat tartışmaları arasına sıkıştırılması, soruna sağlıklı ve gerçek anlamda bir çözüm üretilmesinin önünü kapamaktadır.
Öncelikle, ister “başörtüsü”, ister “türban” olarak adlandırılsın, genel olarak kılık-kıyafetin eğitim sisteminde sorun haline gelmesinde ve getirilmesinde gelmiş geçmiş tüm hükümetler sorumludur. Kılık-kıyafetin başta eğitim olmak üzere, tüm alanlar üzerinden tartışılmasında AKP, kendisinden önceki iktidarları aşan bir çaba içindedir.
Devlet bir yandan kendini laik olarak ilan edip, diğer yandan Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden dini düzenlemeler yapması, okullarda zorunlu din derslerinin olması, imam hatip liselerinin varlığı gibi konuları hiç tartışmaya açılmaması düşündürücüdür. Ayrıca özellikle son dönemde eğitim sistemi içinde özellikle Alevilere yönelik ayırımcı uygulamalar karşısında “türban” konusunda olduğu kadar tepki gösterilmemesi anlamlıdır.
Yıllardır devlet politikası olarak benimsenen bu anlayış ve düzenlemeler, sadece kişilerin özgürlüklerine müdahale anlamına gelmemekte, aynı zamanda toplumda bölünme ve kutuplaşmaları sürekli diri tutan bir işlev görmektedir. Soruna bu açıdan bakıldığında, üniversitede türban serbestisi sağlamanın sorunu çözmeyeceği ortadadır. Öte yandan büyük bölümü siyasi iktidar tarafından kuşatılmış olan kamusal alan ve hizmetlerdeki ayırımcı yaklaşımlar, hiç de halkın çıkarına olmayan toplumsal bölünmüşlüğü arttırarak geleceğe taşıma potansiyeline sahiptir.
AKP ve destekçileri, yıllardır halkın inanç, gelenek ve beklentilerinin istismarını bir siyaset tarzı benimsemekte, her konuda olduğu gibi bu konuyu da kendisine politik rant sağlayacak şekilde “çözmek” istemektedir. Temel insan hak ve özgürlüklerinin, Başbakan’ın yaptığı gibi, türban sorununa indirgenerek açıklanması, demokratik haklar ve özgürlükler açısından hala geri bir ülke olan Türkiye açısından endişe vericidir.
Oysa sorunun boyutları çok daha geniştir. Türkiye gibi yıllarca Sünni-Hanefi mezhebinin resmi din muamelesi gördüğü ve yurttaşların yüzde doksan dokuzun bu mezhepten olduğunun propaganda edildiği, din derslerinin zorunlu olarak okutulduğu bir ülkede, laikliğin gerçek anlamına uygun olarak yaşandığını söylemek zaten mümkün değildir.
Türkiye’de din ve vicdan özgürlüğünün tartışılması sorunu sadece “türban” çerçevesinde ele almayı değil, zorunlu din dersi uygulamalarının kaldırılması, farklı din ve mezheplerden olanlara karşı ayrımcı uygulamalardan vazgeçilmesi için somut adımlar atmayı gerektirir. Ayrıca demokratik hakları için mücadele edenlere karşı tahammülsüz davrananların, kendilerini özgürlüklerin savunucusu olarak yansıtmasının hiçbir samimi tarafı yoktur.
Türban tartışmalarıyla toplumda yeniden kutuplaşmalar yaratılmasına, halkın tekrar laik-şeriatçı şeklinde bölünerek egemen politikalara yedeklenmesine izin verilmemelidir.
Alaaddin Dinçer / Genel Başkan
EĞİTİM SEN (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası)
AHA - 30 Ocak 2008 - www.egitimsen.org.tr
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.