Eğitim-Sen, Eğitim Şurası'ndan Çekildi
Eğitim-Sen, Eğitim Şurası'ndan Çekildi Eğitim - Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, demokratik ve bilimsel olmadığı gerekçesiyle...
Eğitim-Sen, Eğitim Şurası'ndan Çekildi
Eğitim - Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, demokratik ve bilimsel olmadığı gerekçesiyle 18. Milli Eğitim Şurası'ndan çekildiklerini açıkladı; "Şuradan kız ve erkek öğrenciler için okulların ayrılması gibi karar çıkacağı kaygısını taşıyoruz" dedi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim - Sen), Milli Eğitim Bakanlığı'nca (MEB) düzenlenen 18. Milli Eğitim Şurası'ndan demokratik ve bilimsel olmadığı, sendikaların katılımına yeteri kadar açılmadığı gerekçesiyle çekildi.
Kızılcahamam Asya Termal Otel'de bugün başlayan şuranın açılış töreninin ardından, sendikanın çekilme kararını bir basın toplantısıyla açıklayan Eğitim - Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, Şura'nın demokratik ve bilimsel şekilde yürütülmediğini söyledi:
"18. Milli Eğitim Şurası'nın yürütülme süreci, şimdiden şuranın ne ölçüde demokratik ve bilimsel sonuçlar üreteceğine dair ipuçlarını ortaya koymaktadır.
"Böylesi bir işleyişle başlayıp sürecek olan bir şuradan eğitim alanında yaşanan problemlere ilişkin sağlıklı tespitler çıkacağına ve uygulanacağına dair umut taşımak mümkün değil. Bu durum, ister istemez akıllara şura sonucunda hedeflenenin, kız ve erkek öğrenciler için okulların ayrılması gibi kararların çıkarılması olacağı kaygısını getirebilmektedir."
Sendikalardan öneri alınmadı
"Şura gündemi belirleme sürecinde, eğitime dair sorunlara gerek teorik gerekse de pratik düzlemde ciddi anlamda hakim olan ve bilimsel, gerçekçi öneriler sunabilecek olan sendikalardan öneri dahi alınmamış olması önemli bir eksiklik olmuş ve şuranın demokratikliğine dair daha baştan ciddi kuşkular yaratmıştır.
"Şura Genel Sekreteri imzasıyla gönderilen yazıda sendikal temsiliyet düzeyinde katılımın 'onayla uygun görüldüğü' ifade edilmiştir. İllerin önemli bir bölümünde sendika temsilcilerimiz sadece bir başlık altında atölye çalışmalarına katılabilmişler, genele ilişkin düşünce ve değerlendirmelerini sürece taşıyamamışlardır."
Gündem: Eğitimin 2023 Vizyonu
Bu yılki gündemi "Eğitimde 2023 Vizyonu" olan Milli Eğitim Şurası, MEB'in en üst danışma kurulu olma özeliğini taşıyor. Şuraya eğitimle ilgili kurumlar, kuruluş ve örgütlerden temsilciler katılıyor. Bu yılki şuraya 800'e yakın ismin katıldığı belirtiliyor.
Çalışmaları 5-9 Temmuz 2010 tarihinde Ankara Başkent Öğretmenevi'nde başlayan şurada beş ayrı komisyon kurulacak. Komisyonlar öğretmen yetiştirilmesi, istihdamı ve meslek gelişimi, eğitim ortamları, kurum kültürü ve okul liderliği; ilköğretim ve ortaöğretimin güçlendirilmesi, ortaöğretime erişimin sağlanması; spor, sanat, beceri ve değerler eğitim ile psikolojik danışma, rehberlik ve yönlendirme konularını tartışılacak.
Şurada ayrıca Almanya, ABD, Fransa, İngiltere, Japonya, Finlandiya, Norveç ve İtalya'nın eğitim sistemleriyle ilgili bilgeler de ele alınacak. Komisyonlarca hazırlanan raporlar genel kurula sunulacak. Genel Kurul'dan çıkan kararlar tavsiye niteliği taşıyor. Şura 5 Kasım'a kadar sürecek. (SP/EÖ)
İstabul - BİA Haber Merkezi - 01 Kasım 2010, Pazartesi
17. Ve 18. Milli Eğitim Şuralarına İlişkin Değerlendirmeler
Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç’ın Milli Eğitim Şurası Genel Kurulu Sonrasında 17. Ve 18. Milli Eğitim Şuralarına İlişkin Değerlendirmelerini İçeren Basın Açıklaması Metnidir.
Bu yıl 18.’si düzenlenen Milli Eğitim Şurası’nın gündemi ve işleyişi şuranın amacından ne kadar uzaklaşıldığını açıkça göstermektedir. Gerek gündeme dair konu başlıklarının belirleniminde gerek sürecin işleyiş dinamiklerinde sürekli vurgulanan ortak akıl ve katılımcılık ilkelerinin hakim olması gerekliliği, bu ilkeleri sürekli olarak dillendirenler tarafından dikkate alınmamıştır. Demokratik, katılımcı, bilimsel, eleştirel niteliklerden uzak ve farklı düşüncelere tahammülsüz bir şuranın Milli Eğitim politikalarına vereceği katkının yalnızca siyasal iktidarın görmek istediği yönde olacağı gerçeği ile bir kez daha kendisini göstermiştir. Bu çerçevede 17. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararların pratikte nasıl etkiler yarattığı bu şuranın anlamını sorgulamak adına önem arz etmektedir.
2006 Yılında düzenlenmiş olan 17. Milli Eğitim Şurasında Alınan Kararlar Hayata Geçirilmemiştir.
· 17. Milli Eğitim Şurası’nda OKS’nin kaldırılmasına dair karar alınmış, OKS kaldırılmış fakat yerine bu sınav sürecinde yaşanan sorunları üçe katlayan SBS uygulaması getirilmiş ve nihayet bu yıl itibariyle Milli Eğitim Bakanının bir tür özeleştiri taşıyan ifadeleriyle SBS sınavı 6 ve 7. sınıflar için kaldırılmıştır. Bu örnek dahi çocuklarımız için hayati derecede önemli olan birçok konuda karar alınırken hiçbir bilimsel ön çalışmanın ve değerlendirmenin yapılmayarak, çocuklarımızın hayatının da “ yaz-boz tahtasına” çevrildiğini göstermiştir.
· 17. Milli Eğitim Şurası’nda özel gereksinimli çocuklara ilişkin sınıf yetersizliğinden, fiziki koşulların yetersizliğine, öğretmen yetersizliğinden birçok temel soruna dair değerlendirmeler ve bu sorunların kısa sürede çözülmesine dair kararlar alınmış olmasına rağmen özel eğitim sürecine dair bir dizi sorun varlığını korumaktadır. Fiziki koşulların uygun olmayışı, sınıfların küçük ve yetersiz oluşu, uygulama odası, oyun odası gibi odaların olmayışı, bazı sınıflarda sadece ücretli öğretmen bulunması, ilk ve orta öğretim kurumlarının eğitim programlarında engelliler ile ilgili genel bilgilere yeterince yer verilmemesi, Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinde uygun testler, değerlendirme materyalleri ve bunları uygulayabilecek uzmanlar bulunmaması gibi bir çok sorunu sıralamak mümkündür. Fakat bakanlık bu sorunlara çözüm üretmek bir yana sertifika ile öğretmen yetiştirme politikaları gibi pedagojiye aykırı kararlar almaya devam etmektedir.
· 17. Milli Eğitim Şurası’nda Rehberlik hizmetine okul öncesi eğitimden başlanmalı kararı alındığı halde Milli Eğitim Bakanlığı okullara dair norm kadro belirlemesi yaparken bırakın okul öncesini 1 ve 5. sınıfları dahil etmemiş, bu uygulama Eğitim Sen’ in açtığı dava sonucu ile kaldırılmıştır.
· 17. Milli Eğitim Şurası’nda “Öğretmen niteliğinin artırılması için eğitim fakültelerinin sayıları ülke gereksinimlerine göre sınırlandırılmalı, Eğitim Fakültelerinin öğrenci kontenjanlarının belirlenmesinde ülkenin kısa ve uzun vadeli gereksinimleri ve eğitimin niteliğinin artırılması hedefleri göz önüne alınmalıdır..” dendiği halde tam tersi uygulamalar hayata geçirilmiştir. AKP Hükümeti “ Gecekondu Üniversite” uygulamasına devam etmiştir. Sadece 2010 yılında yedi yeni Eğitim Fakültesi açılmıştır. Yeni Eğitim Fakültelerinin hangi gereksinim ve tespitler üzerinden açıldığı bilinmiyor. Hızla artan ataması yapılmayan, işsiz öğretmen sayısına eğitim fakültelerinden her yıl ortalama elli bin yeni mezunun da eklendiği düşünüldüğünde yeni kurulan üniversitelerin eğitim fakültelerinden mezun olacak gençlerimizin de bu sayıya ekleneceği gerçeği önemli bir sorunu ortaya çıkarmaktadır. Daha açık ifade etmek gerekirse “öğretmen yetiştirilmesi” ve “öğretmenlerin iş güvenceli, kadrolu olarak istihdam edilmesi” konusunda hiçbir planlamanın olmadığı görülmektedir.
· 17. Milli Eğitim Şurası’nda eğitim fakültelerinin yaşadığı köklü sorunlara dikkat çekildiği ve bu sorunlarına dair kısa sürede çözüm üretilmesi gerektiği karar altına alındığı halde bu konuda her hangi bir adım atılmamıştır. Akademik personel yetersizliği ve iş yükü, alt yapı fiziki donanım, program içerikleri gibi daha bir dizi sorun artarak varlığını korumaktadır.
· Gerek 17. Milli Eğitim Şurası kararlarında gerekse de MEB 2009 İç Denetim Raporu’nda öğretmen alımına ilişkin sınavlara dair bir dizi eleştirel yaklaşım bulunduğu halde öğretmen ihtiyacı ile işsiz öğretmenlerin sayısı arasında sayısal denge gözetilmeksizin öğretmenlerin sınavla alımında ısrara devam edilmektedir.
· 17. Milli Eğitim Şurası’nda Öğretmenliğin bir uzmanlık mesleği olduğunun altı çizilmesine rağmen, öğretmenleri sınıflandırmaya tabi tutan, “uzmanlık” sıfatı için yeni bir sınava daha girmeyi koşul olarak ortaya koyan ve bu yönüyle yüz binlerce öğretmenin yasayla tanınmış uzmanlık sıfatını hukuksuz yere ellerinden alan 5204 Sayılı “Apolet Yasası” nda ısrar devam etmektedir.
· 17. Milli Eğitim Şurası’nda zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması ile ilgili karar olduğu halde bu konuda her hangi bir adım atılmamıştır.
· 17. Milli Eğitim Şurası’nda öğrencilerin spor etkinliklerine yönlendirilmesi, Beden Eğitimi derslerinin sayısının artırılarak tüm sınıflarda zorunlu hale getirilmesi ve tüm eğitim kademelerinde sanat derslerine ağırlık verilmesi kararı alındığı halde tam tersi uygulamalar hayata geçirilmiştir. 2009 yılında yapılan bir düzenlemeyle birbirinden çok ayrı disiplinler olan Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri birleştirilmiştir. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı, 2009–2010 eğitim öğretim yılı ve sonrası için belirlemiş olduğu “Orta Öğretim Kurumları Haftalık Ders Çizelgesi”nde Beden Eğitimi, Resim ve Müzik derslerinin ders saatlerini azaltmıştır. Ders saatlerinin azaltılarak ve üç farklı branşı tek ders saati ile karşılamak, bu üç branşa da bakanlık tarafından nasıl bakıldığını anlamak için yeterlidir. Bu uygulamayla 17. Milli Eğitim Şurası kararları çiğnenmiştir.
· 17. Milli Eğitim Şurası’nda göreve yeni başlayan öğretmenlerin adaptasyonunu sağlamak amacıyla yapılması gereken bir dizi çalışmadan bahsedildiği halde, Aday Öğretmenliğe ilişkin 2009 İç Denetim Raporunda yani şuradan birkaç yıl sonra bir dizi sorun tespiti yapılmış, raporda aday öğretmenlerin bağımsız derse girmemesi gerektiği halde neredeyse tamamının bağımsız derse girdikleri ifade edilerek 2006 yılından bugüne bu konuda da herhangi bir adımın atılmadığı açıkça ortaya konmuştur.
· 17. Milli Eğitim Şura’sında kadrolu öğretmen istihdamına özen gösterilmesi karar altına alınmasına rağmen, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik gibi iş güvencesiz istihdam biçimleri giderek daha da kalıcı hale getirilmeye çalışılmaktadır. Bakan Çubukçu göreve geldiği dönemde bir daha sözleşmeli öğretmen ataması yapmayacağız dediği halde sözleşmeli atamalar devam etmiş en son KPSS skandalı sonrası da Milli Eğitim Bakanlığının çözüm önerisi ücretli öğretmen ataması yapmak olmuştur.
· 17. Milli Eğitim Şurası’nda eğitim mekanlarının engellilere uygun şekilde düzenlenmesi karar altına alınmıştır. Fakat hala basında yürüme engelli çocuklarını sırtlarında sınıflarına taşıyan veli görüntüleri devam etmektedir.
· 17. Milli Eğitim Şurası’nda denetim sisteminin daha etkin hale getirilmesi kararı alınmış olmasına rağmen, MEB 2009 İç Denetim Raporunda bizzat MEB müsteşarının sözleriyle MEB Merkez Teşkilatının yıllarca denetim dışı bırakıldığı ifade edilmiştir.
18. Milli Eğitim Şurasının Yürütülme Süreci, Şimdiden Şuranın Ne Ölçüde Demokratik Ve Bilimsel Sonuçlar Üreteceğine Dair İpuçlarını Ortaya Koymaktadır
· Şura gündemi belirleme sürecinde, eğitime dair sorunlara gerek teorik gerekse de pratik düzlemde ciddi anlamda hakim olan ve bilimsel, gerçekçi öneriler sunabilecek olan sendikalardan öneri dahi alınmamış olması önemli bir eksiklik olmuş ve şuranın demokratikliğine dair daha baştan ciddi kuşkular yaratmıştır.
· Şura Genel Sekreteri imzasıyla gönderilen yazıda sendikal temsiliyet düzeyinde katılımın “onayla uygun görüldüğü” ifade edilmiştir.
· Tarafımıza gönderilen programda görüldüğü üzere binlerce eğitim ve bilim emekçisini temsilen şuraya katılacak olan sendika genel başkanlarına açılış bölümünde söz hakkı verilmemiştir.
· Şura yürütülüş süreciyle ilgili olarak “ön komisyon çalışmaları” “il ve bölge çalışmaları”ndan bahsediliyor ise de süreç demokratik ve katılımcı bir tarzda işletilmemiştir.
· İl çalışmalarının birçoğunda sendikamıza çağrı yapılmamış ya da aynı gün içinde birkaç saat öncesinden katılımcı bildirmeleri talep edilmiştir.
· İllerin önemli bir bölümünde sendika temsilcilerimiz sadece bir başlık altında atölye çalışmalarına katılabilmişler, genele ilişkin düşünce ve değerlendirmelerini sürece taşıyamamışlardır.
· Sendika temsilcilerimiz ağırlıklı olarak “değerler” başlığı gibi daha soyut tartışmaların yürütüldüğü atölye çalışmalarına dahil olmak durumunda bırakılmış, diğer konu başlıkları ile ilgili somut sorun ve çözüm tartışmalarına dahil edilmemişlerdir.
· Sendikamızdan merkezi düzeyde yürütülecek çalışmalara katılım için belirlenen temsilcimiz sadece “değerler” başlığında sürdürülen kısa süreli çalışmalara katılabilmiş, diğer konu başlıklarına ilişkin çalışma ve değerlendirmelere dahil edilmemiştir.
· İl çalışmalarına sunulan öneriler sonuçlara yansıtılmamıştır.
· Sendika temsilcilerimize bölge çalışmalarına ilişkin çağrı yapılmamıştır.
· Programda görüleceği üzere komisyon raporlarının görüşüldüğü ve karara bağlanacağı bölümler için sadece bir buçuk saat zaman ayrılmıştır. Katılımcıların birkaç dakikalık söz süresi içinde düşüncelerini ifade etmeleri mümkün değildir. 17. Milli Eğitim Şurasında bu süre her konuşmacı için sadece üç dakika olarak belirlenmiştir. Bu şura içinde benzer bir durum olacağı ortadadır. Binlerce eğitim ve bilim emekçisi adına şuraya katılan sendika temsilcilerinin kişisel katılım gösterenlerle aynı sınırlı süre içinde düşüncelerini ifade etmeleri ile şuranın demokratik olması mümkün değildir.
Bu tespitlerden anlaşılacağı üzere 18. Milli Eğitim Şurası’nda, demokratik ve bilimsel işleyişe dair, sürece daha baştan gölge düşüren bir dizi problem yaşanmıştır. Böylesi bir işleyişle başlayıp sürecek olan bir şuradan eğitim alanında yaşanan problemlere ilişkin sağlıklı tespitler çıkacağına ve uygulanacağına dair umut taşımak mümkün değildir. Bu durum ister istemez akıllara şura sonucunda hedeflenenin, kimi illerden şura genel kuruluna taşınacağı kamuoyuna da yansımış olan “ kız ve erkek öğrenciler için okulların ayrılması”, “zorunlu din dersi saatlerinin artırılması” gibi kararların çıkarılması olacağı kaygısını getirebilmektedir. Bu sebepledir ki Milli Eğitim Şurası komisyonlarında yer almamızın bir karşılığı bulunmamaktadır. Yüz binlerce eğitim ve bilim emekçisinin iradesinin yok sayıldığı bu süreçte Eğitim Sen olarak “usulen” yer almamızın bir anlamı bulunmamaktadır. Dolayısıyla dayatmacı bir sürecin parçası olmamak ve yaşananlara dikkat çekmek adına şura komisyonlarından çekilmiş bulunmaktayız.
Eğitim Sen olarak 18. Milli Eğitim Şura süreci ve sonuçlarının takipçisi olacağımızı, eğitimin hizmetinin bilimsellik, demokratiklik, laiklik gibi evrensel temel ilkelerine aykırı hiçbir karara geçit vermeyeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.
EĞİTİM-SEN - 01.11.2010
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.