Dedeler ve Alevilik
Abbas Tan yazısında Alevi dedelerini gerçekliklerle yüzleşmeye davet ediyor.''Alevilikte üçleme ifadesi kullanılır. Bu üç: Hakk, Doğa, Canlı. Bu üçlü birdir. Varın parçalarıdır.Vardan varoluş, Aleviliğin temelini oluşturur.''
Özellikle İslam dininin yayılma döneminde kuzeye doğru ilerlerken bölgede (Mezopotamya) da yaşayan Aleviliği asimile edebilmek için birçok politikalar geliştirilmişler.
Binlerce yıl sürdürülen örgütlü Aleviliği yeni bir gömlek giydirmişler.
"Alevi ocakzadeler siz Evladı Resulsunuz, Seyitsiniz" diye onların büyük bir kısmını kandırmışlar.
Halbu ki Ocaklar İslamiyetten de Hristiyanlıktan da önce vardı.
(Elbette bütün ocakları ve ocakzadeleri eleştirmiyoruz.)
Her dönem şekil değiştiren Alevi örgütlülüğü ve ritüeller özünden sapmadan, uzaklaşmadan günün şartlarına göre yaşatılmıştır.
Ocak,
Ateşin yandığı, hamların piştiği, bilginin paylaşıldığı evlerdi.
Evin yani ocağın sahibi bilge insandı.
Yaşadığı dönemde ilimi, bilimi, felsefeyi, ekonomiyi, kültürel değerleri, ortak üretip eşit paylaşımı bilen, herkesin anlayacağı dille konuşan bilge insanlardı.
Aleviliğin bir doğa inancı olduğunu, Dört anasır (Ateş, su, hava, toprak) Aleviliğin temelini oluşturduğunu, Varlığın birliğini, vardan varoluşun inançtaki önemini öğreten bilge insanlar zaman zaman bir araya gelerek muhabbet eder, bilgi alışverişinde bulunurlardı.
Bu bilge insanlar hakka yürümeden önce yani belli bir olgunluğa geldiğinde çocuklarını ayrım yapmadan eğitime tabi tutar ve hangi çocuğunun bu hizmeti daha iyi yapacağına kanaat getirirse kendisinden sonrası için bu görevi o çocuğuna devreder ya da kendisinden sonra o çocuğu hizmeti yürütürdü.
Bilge kişinin (Ocak sahibinin) çocuklarına Ocakzade denirdi.
Zaman içerisinde dönemin iktidarları bu politikayı bertaraf edebilmek için ocakzadeliği dedeliğe ve sonrasında Muhammed peygambere bağladılar.
Ocakzadeler uzun süre gerçekten Alevilik adına büyük hizmetler vermişlerdi.
Ne yazık ki son birkaç Yüzyıl içerisinde sistem, bazı ocakzadeler aracılığıyla Aleviliği yok etme (asimile) politikasında başarılı oldular.
İslami motiflerle süslenmiş yeni bir Alevilik yarattılar.
Bazı bölgelerde ve bazı ocakları varoluş felsefesinden uzaklaştırılıp yaradılış anlayışını hakim kılmayı başardılar.
Dedelere, cennet cehennem, öbür dünya, melekler ve benzeri bilgilere inandırdılar.
Cemler ve kapalı yapılan ritüellerde fazla müdahale edemediler ama açık alanda yapılan Hakka yürüme/uğurlama erkanlarında her yerde olmasa da birçok bölgelerde cenaze namazına dönüştürdüler.
Bu ocakzadelere vakıflar kurdurarak devlet arazileri verdiler, vergiden muaf tuttular. Elbette bütün ocaklar değil ama belli ocaklarla ilgili elde belgeler mevcuttur.
Sistem, zaman içerisinde ocakların büyük bir kısmını tam da istedikleri noktaya çekti.
Gerici, bağnaz, kafatasçı, ilime bilime kapalı bir anlayışı hakim kıldı.
İnsan yaşamının güncel sorunlarının çözümlendiği, kendi içerisinde yasama-yürütme-yargı anlayışı ile düzeni sağlayan, ortak üretip eşit paylaşımın, sevginin hoşgörünün hakim olduğu cemlere Kerbela olayını bir ibadetmiş gibi sokan anlayış Aleviliği iyice sulandırdı.
Cemler güncel sorunların konuşulup çözüme kavuşturulduğu anlayıştan çıkartılıp Kerbela ağıtları ile insanları uyuttular.
Kerbelanın Alevilikte ne ilgisi vardı sorusuna cevap verecek kaç dede vardır bilemem.
Bu yetmiyormuş gibi cemin bir bölümünde Muhammed içeri girdi diye insanları ayağa kaldırıp, oturdu diye oturtan bir uygulamayı soktular.
Kırklar ceminde Hz Ali ile Hasan ve Hüseyin de var dediler.
Şimdi bu iddialarde bulunanlara sormak gerek.
Muhammed Peygamber ve Hz. Ali Alevi mi Müslümanmı?
Bu soruların cevabını net bir şekilde verecek ocakzadelere ihtiyaç vardır.
Belki bu konuda yeterli bilgisi olmayan yada unutanlar için bir hatırlatma yapmak gerekirse; dünyada 1.7 milyar civarında İslam dini mensubu yani Müslüman yaşamaktadır. Bunların tamamı İslamiyetin bir din olduğunu, Muhammed peygamberin bu dinin kurucusu, kutsal kitabının Kur'an ı kerim olduğuna inanırlar ve bu inanca göre;
Bir Müslüman yaşarken, öldükten sonra Cennete gitmeyi hedefler.
Cennete gidebilmek için Allah'ı razı etmesi gerekir.
Allah'ı razı etmek için onun emirlerini yerine getirmesi gerekiyor.
Allah'ın emirlerini herkes bilir.
Ramazanda oruç tutmak.
Namaz kılmak.
Zekat vermek.
Hacca gitmek.
Şehadet getirmek.
Ocakzadelere ve Evladı Resullara soruyorum.
İslam'ın bu şartlarından hangisini yapıyorsunuz yada inanıyorsunuz?
Bu şartların hiç birisi Alevilikte yoktur.
Alevilikte asıl hedef nedir?
Doğayı ve canlıları incitmeden onlarla birlikte yaşayarak Kamil insan olup RIZA ŞEHRİNDE yaşamaktır.
Peki Alevilikte neler vardır.
Cem.
Dem/dolu
Dar/didar
Bağlama.
Nefes/deyiş.
Semah.
İkrar.
Görgü.
Musahiplik.
Lokma/niyaz
Hızır.
Ziyaret.
Alevilikte varolan bu değerlerden hangisi islamiyette vardır?
Alevi dedelerinin büyük bir kısmı bu sorulara cevap vermekte zorlanırlar.
Şunu çok iyi bilmeliler ki İslami değerlerin hiç birisi ama hiçbirisi Alevilikte yoktur.
Alevilikte var olan değerlerin hiç birisi de İslamiyette yoktur.
''Biz Alevi İslamız'' diyenler, ''Asıl Müslüman biziz'' diyenler kendilerini kandırmasınlar.
Alevilik ile İslamiyet arasında hiç bir bağ yoktur!
Alevilerle Müslümanlar içiçe yaşamışlar ama inanç anlamında hiç ortak yanları olmamıştır.
Evladıresulüz diyen Ocakzadelere:
Sizin Evladı Resul olmanız beni ilgilendirmiyor. Sadece milliyetinize saygı duyarım.
Benim için Evladı Resul olmanız artı bir değer değildir. Üstelik Alevilikte soy, sop, milliyet anlayışı yoktur. Kim hangi milliyetten olursa olsun. Aleviliğin yol ve kurallarına uyan herkes eşittir.
Bir taraftan Evladı Resuluz diyorlar, diğer taraftan Türküz, Türkmeniz, Kürdüz diyenler vardır.
Bu ifadelerle kimseyi inandıramazsınız!
Aleviliği, Türk İslam anlayışı ile yorumlamaya kalkışan ocakzadeler boşuna kendilerini yormamalılar.
Alevilik Aleviliktir, başka bir inanca sığmaz!
Kimi Dedeler (rehber-pir-mürşid) kendilerini taliplerden üstün görürlerken kendilerinin de aynı zamanda talip olduklarını unutuyorlar.
Taliplerine el öptürüyorlar. Alevilikte el öpme yoktur, niyaz olma vardır.
Mutlaka bir dedeye niyaz olunacaksa dedeniz omuzuna niyaz olurlardı.
"Bu yolun yükü sizin omuzlarınızda bu günlere geldi anlamında "niyaz olunur.
Kendini yada yolu bilmeyen zavallı dedeler yaşlı genç fark etmez taliplerine ellerini öptürüyorlar ve "Niyazın Hakka olsun" söylemi ile kendilerini Hakk, Talipleri de kul olarak görüyorlar.
Alevilikte Allah anlayışı yoktur, Hakk anlayışı vardır.
Alevilikte üçleme ifadesi kullanılır.
Abbas TAN
Kaynak: Abbas Tan FB sayfası
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.