ÇMO: Orman Genel Müdürlüğü kapatılsın! Diyanet İşleri neyimize yetmiyor!

ÇMO: Orman Genel Müdürlüğü kapatılsın! Diyanet İşleri neyimize yetmiyor!

Çevre Mühendisleri Odası'nın, 6 Ağustos 2008 tarihinde orman yangınları ile ilgili yaptığı basın açıklaması. ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ...

A+A-

ÇMO: Orman Genel Müdürlüğü kapatılsın! Diyanet İşleri neyimize yetmiyor!Çevre Mühendisleri Odası'nın, 6 Ağustos 2008 tarihinde orman yangınları ile ilgili yaptığı basın açıklaması.

ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KAPATILSIN ! DİYANET İŞLERİ NEYİMİZE YETMİYOR ?

Ormanlarımız "Dün" Yandı, "Bugün" de Yanıyor ve "Yarın da" Yanacak !

Başbakan, Sorumlu Bakanlar, Genel Müdürler, Genel Müdür Yardımcıları Yine mi Bakacak ?

Antalya Serik'de beş gün süren, 13 bin hektar alanının kül olduğu, 2 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, onlarcasının yaralandığı ya da zehirlendiği, ekolojik yaşamın geri dönülemez zarara uğradığı, onlarca köylünün evsiz kaldığı, yüzlerce hayvanın yok olduğu, ülke tarihinin en büyük yangınlarından biri yaşandı geçtiğimiz günlerde...

Bu arada, Başbakan, bölgeye ancak 1 hafta sonra, yabancı konuklarını karşılama telaşı içinde olduğu bir sırada, lütfedip uğrayabildi... Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ise, tıpkı aynı hükümetin bir önceki Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe gibi "ormanların yönetimi ve yangınları önlemeye dair" kalıcı politikaları ortaya koyamazken, Türkiye'deki orman yangınları ile diğer ülkeleri karşılaştırma gibi, "kötü emsali emsal gösterme" gibi bir "takiye" içine girmiştir.

Orman Genel Müdür Yardımcısı 'Mustafa Kurtulmuşlu 'Yangının bir tek iyi tarafı, bu ormanlarda kene kalmadı." deme cehaletini gösterebiliyor. Bu pervasızlığın karşısında bize de "oldu olacak tüm memleketi yakın da kurtulalım" demekten başka bir şey kalmıyor!

Orman Genel Müdürü 5 gün söndürülemeyen ve kısmen kontrol altına alındığı bildirilen Antalya'daki orman yangınının ardından açıklama yapıyor: "2 ölen vatandaşımız dışında kimseye bir şey olmadı, Allah bir daha böyle felaket göstermesin !" diyor. (Bu arada Çanakkale'de bir başka büyük yangın sürüyor, Güney Doğu Anadolu'da meydana gelen yangınlar ise konuşulmuyor bile...)

Tüm bu yaşananlar bizlere, "artık pes, bu kadar da olmaz!" dedirtiyor.

Bu yıl ormanlarımız yine yandı, yanıyor ve yanacak gibi görünüyor. Yine her yangından sonra bir yandan son derece yüzeysel açıklamalar ve bir yandan da akıl almaz aymazlıklar sergilendi, sergileniyor.

Yine hektarlarca ormanlık alan kül oldu, ancak, yaz sıcaklarının artacağı önümüzdeki günler, peki ya gelecek yıl?

Yangın henüz yazı tamamladığımız bu yıl, gelecek yıl, bir sonraki yıl yine çıkacak; az ya da çok, ama kesinlikle çıkacak; yine az ya da çok ormanımız yanacak. Bu, bir bilicilik değil. Ne yapılırsa yapılsın, ne önlem alınırsa alınsın, bir yerde orman varsa orada orman yangını çıkabilir; bu, olağan bir durumdur.

Ancak, bu yer eğer Türkiye ise, olağandışı olan o yangının günlerce söndürülememesi, bu konuda yıllardır hiçbir altyapı yatırımı yapılmaması, sorumlu ve yetkililerin bilgisizlikleri, beceriksizlikleri, aymazlıkları ve pervasızlıklarıdır.

Orman yangınlarıyla "mücadele", ülkemizde yalnızca araç-gereç ve personel donanımına indirgenemeyecek denli çok boyutlu bir etkinlik alanıdır. Çünkü,Türkiye'de;

- ormanların yapısal özellikleri,
- iklim koşulları,
- orman-halk ilişkilerinin niteliği,
- ormancılık politikaları,
- ormancılık uygulamaları ve
- yürütülen orman yangınlarıyla "mücadele" stratejileri

orman yangını çıkma olasılığını artırmakta; daha az çıkmasını ve daha az orman yanmasını da tümüyle rastlantılara bırakmaktadır.

Sözgelimi, Türkiye'de;

- ormanların % 58'ini oluşturan 120 milyon dönüm, orman yangını çıkma olasılığının en yüksek olduğu Ege ve Akdeniz Bölgelerinde bulunmaktadır,
- ormanların % 45,4'ünü oluşturan toplam 96 milyon dönüm, en kolay yanabilen kızılçam ve karaçam ormanlarıdır,
- ormanların yaklaşık 45 milyon dönümünü, yanıcı madde birikiminin, dolayısıyla yangın çıkma olasılığının en yüksek düzeyde olduğu 30-40 yaşlarına ulaşmış, yeni yetiştirilmiş ormanlar oluşturmaktadır,
- ormanların içinde ve bitişiğinde yerleşik 16 bin dolayındaki köyde yaşayan 7-8 milyon köylü yurttaşımız tarım ve hayvancılık etkinliklerini çevrelerindeki ormanlarda ya da yakınında gerçekleştirmektedir,
- ormanların içinde ve bitişiğinde yaşayan yurttaşlarımız çevrelerindeki ormanlara ve ormancılık uygulamalarına yabancılaştırılmıştır ve bu doğrultudaki ormancılık politikalarının ve uygulamaların kapsamı giderek genişletilmektedir,
- "orman muhafaza memurluğu" düzeni giderek tasfiye edilmekte ve "orman koruma" çalışmaları, belirli bir ücret karşılığında köy tüzel kişiliklerine devredilmektedir,
- yeni ormanların yetiştirilmesi sırasında yangınlara karşı dirençli orman yapıları oluşturma ve ormanlardaki yanıcı madde birikimini azaltma tekniklerinden gerektiğince yararlanılmamaktadır,
- başta yangın önleme ve söndürme çalışmalarını yürüten orman işletme şeflikleri ve orman işletme müdürlükleri olmak üzere ormancılık birimlerinde yeterli sayıda ve nitelikte teknik personel ve uzman yangın söndürme işçileri işlendirilmemekte, keyfi ve partizanca uygulamalar sürdürülmektedir,
- orman yangınlarını söndürme çalışmalarının yönetiminde "çok başlılık", eşgüdüm sorunları çözümlenememiştir,
- orman yangınları ile ilgili veritabanı ve araştırmalar yetersizdir; olanlarının gerektiğince dikkate alınmasını, yangınların dersler çıkarılabilecek deneyimler olarak değerlendirilmesini sağlayabilecek mekanizmalar işletilmemektedir,
- orman yangınlarının çıkma nedenlerinin hem tarihsel hem de yersel olarak büyük ölçüde değişmesine karşın, yangın önleme ve söndürme çalışmalarında geleneksel yaklaşımlar sürdürülmekte, gelişkin teknoloji ve tekniklerden yeterince yararlanılmamaktadır,
- kitle iletişim araçlarının orman yangınlarıyla ilgili bilgilenmeleri çoğunlukla son derece yüzeysel ve ilgilenme biçimleri de yurttaşlarımızı bilinçlendirici doğrultuda değildir; Bakan, vali vb konumdaki yöneticilerin açıklamaları ise çoğunlukla yanıltıcıdır.

Bu koşullarda, ülkemizde, her yıl ortalama iki bin orman yangınının çıkması, 50-60 bin dönüm ormanın yanması ya da bu yıl olduğu gibi yazın ilk yarısında bin dolayında yangının çıkabilmesi ve yaklaşık 30 bin hektar ormanın yanabilmesi, bir bakıma olağandır. Olağan olmayan ise;

- orman yangınların nedenlerinin ve sonuçlarının tartışılma biçimidir,
- sonuç vermediği her zaman kanıtlanan orman yangını önleme ve söndürme stratejilerinin, uygulamalarının ısrarla sürdürülmesidir,
- çıkan yangınların sayısının, şiddetinin, yayılma hızının ve yol açtığı yıkımların ekolojik koşullar ile ekonomik, toplumsal ve kültürel yapıların son derece farklı olduğu başka ülkelerdekilerle ve dönemlerdekilerle karşılaştırılmasıdır,
- Bakan, genel müdür, vali vb. konumdaki yetkililerin yangınların ve yanan alanların azaltılamamasının sorumluluğunu "yavuz hırsız" tutumuyla başkalarına yıkabilmeye kalkışabilmeleridir,
- meslek odası, sendika, kooperatif, birlik, gönüllü kuruluşlar vb demokratik kitle örgütlerinin, yurttaşlarımızı bilgilendirici ve bilinçlendirici çabalara yeterince girmemeleridir,
- yangınlar gündeme geldiğinde, deyiş yerindeyse üzüntüden yanıp tutuşan yurttaşlarımızın çoğunluğunun yangınlarla ilgili en temel bilgileri edinmemeleri, gerçeklikleri öğrenmemeleri ve gereken tepkiyi göstermemeleridir.

Bu nedenledir ki, ülkemizde bundan sonra da orman yangını çıkabilecek ve ormanlarımız yanabilecektir; sorun, bu noktada, yangınların çıkması ve ormanlarımızın yanması değildir; sorun, yangın sayısının ve yanan ormanların en aza indirilmesidir. Bu da, ancak ekolojik, teknik ve teknolojik, ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal süreçlerin birlikte, bütünleşik bir yaklaşımla ele alınıp yönlendirilmesiyle başarılabilecek bir durumdur.

Bu gereği kimler, ne zaman, nasıl ve hangi olanaklarla yerine getirebilecektir ve bu gereğin yerine getirilmesi için gerektiğince kararlı ve özverili savaşımları kimler göze alabilecektir? Bu aşamada yanıtlanması ertelenemeyecek temel soru da budur.

Ülkemizde orman yangınlarına yönelik önlemler, hala yangından sonra söndürmeye yönelik önlemlerle sınırlı kalmaktadır. (yangın söndürme çalışmalarında kullanılacak uçak, helikopter, arasöz ve işçi sayılarındaki artışlar vb.) Bu, orman yangını çıkma olasılığının en aza indirilebilmesini ve en az zararla söndürülebilmesini bu yıl da rastlantılara bırakabilecek, dolayısıyla ormanlarımızın azalmasına ve kısıtlı kaynakların savurganlığına yol açabilecek bir iş bilmezliktir. Bu nedenle, ülkemizde orman yangını çıkma olasılığının en aza indirilmesi ve en az zararla söndürülmesi, ilgili kuruluşun üst düzey yöneticilerinin aymazlıklarına ve rastlantılara bırakılmamalıdır.

Hele hele kenelerin yok olduğuna sevinen Genel Müdür Yardımcılarına, hiçbir bilimsel, teknik, yönetimsel yaklaşım sunamayan konuyu sadece "Allah"a havale eden Genel Müdürlere asla !

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu
7 Ağustos 2008

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.