‘’Cemevlerinin Son Durumu" ve Yasal Statü Üzerine
Saygı değer canlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti başından beri Aleviliği ve Alevileri Türk-İslam Sentezi temel politikası kapsamında asimile planlarını...
Saygı değer canlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti başından beri Aleviliği ve Alevileri Türk-İslam Sentezi temel politikası kapsamında asimile planlarını herkes bilmektedir. AKP Hükümetleri “Alevi Çalıştayları” adı altında bu politikaya hız verdiği, 21 Mart 2016 da devletin Alevilikle ilgili bir karar açıklanacağı Başbakan tarafından duyurulmuştu.
Söz konusu karara ilişkin basın-yayına yansıyan haberlere göre; “Cem Evlerinin su-elektrik giderleri fatura edilmeyecek-miş, kimin dede olacağına devlet karar verecek-miş, Ehl-i Beyt Yolu adı altında okullarda seçmeli ders verilecek-miş, bu kararların uygulanması için de bir kurul oluşturulacak-mış?
Bu kurulda, “Cem Evleri kırmızıçizgimizdir” diyen diyanetin temsilcisi, devletin belirleyeceği İlahiyatçı akademisyenler, Alevi dedeleri (!) ve Alevi örgüt yöneticileri yer alacak-mış? Toplumun inanç merkezinin neresi, inanç önderlerinin kim olacağına devletin karar verdiği olağan üstü bir mucize dünyada gerçekleşmiş olacaktır.
Devletin bu saçma cüretkârlığının sorumlusu, “Elhamdülillah Müslümanım” diyen, İslam’ın kutsallarını kendi kutsalı sanan, kendi inançsal kimliğine, tarihine ve kadim kutsallarına yabancılaşmış Alevi toplumunun bizzat kendisidir. Bu konuda temel politikasını uygulama faaliyeti içinde olan ve işini yapan devlete hiç kimsenin kızma hakkı yoktur. Aleviler muhatabı oldukları sorunların suçlusunu arıyorsa, aynaya bakmalıdır.
Devletin “Cem evleri kırmızıçizgimdir” dayatmasına karşı Aleviler, “Cem evleri bizim de kırmızıçizgimizdir” deme saçmalığından vazgeçmelidir. Zira devletin Cem evlerini inanç merkezi olarak tanımamasına rağmen, Cem evlerinde yürütülen ritüellerin içeriği tartışılır olmasına karşın, Aleviler Cem evlerini istedikleri gibi kullanmaktalar. Bu bağlamda devletin Cem evlerini resmen tanıyıp tanımamasının hiç bir anlamı yoktur.
Alevi örgüt yöneticileri düzenledikleri panel, konferans, miting vb. her toplantıda devletten istedikleri yaklaşık 10 kadar taleplerini ifade ederken, toplumu, bu talepleri devletin vereceği beklentisi içine sokmaktalar. Üstelik bu tür toplantılara herhangi bir siyasi partiden seçilmiş belediye başkanı vb. davet ederek ellerine mikrofon vermeleri, devlete güven ve taleplere ilişkin yarattıkları hayali beklenti toplum zihninde pekişmektedir.
Mevcut Alevi örgüt yöneticilerinin bir kesimi ve erkân yürütmeye ehil olmayan dedeler elinde Aleviliğin sorunları daha da karmaşık hal almakta. Bu ortamda yapılması gereken, Aleviliğin kendi dışında herhangi bir din, mezhep ve milliyetle ilişkisi olmadığına inanan, Alevilik gerçeklerine ilişkin birikimli aydın, sanatçı, araştırmacı yazar, Alevi sırlarına önemli oranda vakıf ve erkan yürütmeye ehil pirlerin katılımıyla Pir Bektaş Veli Dergahında acilen bir toplantı düzenlenmeli.
Bu toplantıda “Pir Bektaş Veli Dergahının müze statüsünün kaldırılması, Bu Dergahın Aleviliğin inanç merkezi olduğu bir yasayla tescil edilmesi, bu beyanın Alevi toplumunun ortak talebi olduğu, bu talebin devletle Aleviler arasında “Kırmızı Çizgi” olduğu içerikte düzenlenecek bir deklarasyonun, Pir Bektaş Veli Dergahı Postnişin Piri’nin de onayıyla kamuoyuna açıklanması bir zorunluluk olduğu kanısındayım. Saygıyla bilgilerinize…
Devrimci Aleviler Birliği DAB / Bekir ÖZGÜR. 27 Mart 2016.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.