ÇARŞI kendine de karşıymış meğer...

ÇARŞI kendine de karşıymış meğer...

ÇARŞI kendine de karşıymış meğer...İnönü Stadı’nın kapalısını 25 yıldır mekân edinen Çarşı’nın kurucuları,...

A+A-

ÇARŞI kendine de karşıymış meğer...ÇARŞI kendine de karşıymış meğer...

İnönü Stadı’nın kapalısını 25 yıldır mekân edinen Çarşı’nın kurucuları, grubu feshetti. Beşiktaş tutkusuyla yaşayan, hayattaki yanlışlara da duyarsız kalmayan oluşumdan geriye asi ruhunu belgeleyen filmi kaldı.

Bazıları için haber değeri bile taşımayan bir konu Çarşı’nın kendini feshetmesi. Niye bir taraftar grubu kendini fesheder ki? Sonuçta bir araya gelme amaçları, tuttukları takımı desteklemek değil midir? Ancak Çarşı’nın hikâyesi, biraz da hayatta iki kere ikisi hiç dört etmeyenlerin hikâyesi. Verdiği sosyal mesajlarla futbol tutkunlarının hayata duyarsız olmadığını gösteren bir oluşumdu Çarşı. Kendine yanlış gelen her şeye bazen “kendine de” karşıydı. Kurucuları artık Çarşı yok diyordu, ama hafta içinde basın toplantısı yapan bir grup taraftar, kurucular kenara çekilse de Çarşı’nın devam edeceğini açıkladılar. Çarşı’nın “kemik” tayfasına da ulaşmaya çalıştık. Ancak bugüne kadar kimsenin kendi dertlerine yer vermediğini, bu yüzden konuşmayacaklarını söylediler ve eklediler, “Herkes zehrini akıtsın”.

Pankart Film’den Hakan Akal bir zehri akıtmıyor, onun yaptığı Çarşı’nın filmini çekmek! Bir buçuk yılını Çarşı’yla birlikte geçiren Akal’la 15 Haziran’da piyasaya çıkacak filmini “Asi Ruh”u konuştuk, ancak konu doğal olarak dönüp dolaşıp Çarşı’nın feshedilmesine geldi.

- Film çekiminden önce Çarşı ile bağlantınız ne boyuttaydı?

Tribünden tanışıklığımız vardı, ekibin bir kısmı sürekli maçlara gider. Bizim düşüncemiz eğlenceli, belgesel formatını zorlayan bir iş yapmaktı. Çekimi bir sezonda bitirmeyi düşünüyorduk, bir buçuk sezona çıktı. Ekim 2006’da, el kameralarıyla çekimlere başladık. Tribünün önde gelen isimleriyle yola çıkmak istemiştik, ama film duyuldukça, tribünden de yardımlar gelmeye başladı. Kimi çektiği fotoğrafları, videoları kimi anılarını yolladı.

- Karardan, filmin galasından birkaç saat önce haberiniz olmuş.

Aslında konuşuluyordu, ama kesin bir şey yoktu. İnsanlar, Olayı Pankart Film’in organize ettiğini ya da Çarşı’nın reklam olsun diye yaptığını düşünüyor. Böyle bir şey şeytanın aklına gelmez. Çarşı’ya projeyi kabul ettirene kadar canımız çıktı. Semt ve tribün dışında zaten çok fazla tanınmak istemiyorlar. Bazı çekimleri tribünün ileri gelenlerinden birinin evinde yaptık. Bodrum katta, nemli, küçücük iki odalı bir ev. Tribünden rant elde eden bir insan o evde oturmaz. Bir kadını da, bir takımı da karşılıksız sevdiğiniz zaman, “kesin bir numara vardır” deniliyor. Çıkarını düşünmeyen insanlar, tehdit gibi görülüyor. Yapılacak ilk şey de karalamak. İnsanlar, karaborsa biletlerin nasıl satıldığını öğrenmek istiyorsa gidip statlara baksınlar, sponsorların bedelsiz biletleri satılıyor ama oralara dil uzatmak zordur.

ÇARŞI kendine de karşıymış meğer...- Çekimleriniz sırasında tribünle alakalı bir cinayet işlendi ve emniyetin Çarşı üzerindeki baskısı arttı. Bu olay filme nasıl yansıdı?

Çekimleri durdurduk. Bir insan ölmüştü, birkaç kişi aranıyordu. Ailelerin acı çektiği dönemde filmin derdine düşmek hoş olmazdı. Optik’in cenazesinde bile “belki yanlıştı ama” çekim yapmadık. Sonra basından aldık görüntüleri. Çarşı’nın başka bir yüzünü anlatmak ve Optik’e de yer vermek istiyorduk. Optik, çekim yapacağımız günün bir gün öncesinde vefat etti.

- “Beşiktaş’ı Çarşı mı yönetiyor” diye bir soru ortaya atıldı. Oysa dünyanın en büyük kulüplerinden Barcelona’yı taraftarlar yönetiyor. Başkanlar oylama sonucu belirleniyor ve üyelik için hiçbir kısıtlama yok.

Tabii ki. Bir kulübü taraftar, bir ülkeyi de halk yönetir. Ancak bizde işler böyle yürümüyor.

- Sizce Çarşı’nın kendini feshetme kararı doğru mu?

Tam da bahsettikleri gerekçeler yüzünden daha sıkı örgütlenip devam etmeliydiler.

Gideceklerse, sorunları çözüp gitmeliydiler. Ancak önümüzdeki sezon beşinci ya da onuncu haftada tribünlerin onları çağırdığını ve geri döndüklerini görmek istiyorum. Filmin sonu olsa böyle bitsin isterdim.

Deniz Ülkütekin / Cumhuriyet Dergi - 8 Haziran 2008

Bu ruhu kim feshedecek?

Ahmet Özdemiroğlu, 45 yaşında, mali müşavirlik yapıyor ve İnönü kapalısının otuz yıllık müdavimi.

Bence Çarşı’nın kendini kapatması yanlış. 25. yılını kutlamasına karşın Çarşı’nın bu kadar aktif hale gelmesi, Süleyman Seba’nın başkanlığı bırakmasına denk gelir. Ondan önce diğer gruplardan çok farkı yoktu. O anlamlı pankartlar ve sosyal içerikli mesajlar grubun futbol taraftarından çok kitle hareketine dönüşmesine yol açtı. Belki de haklı bir dayanağı vardı. İnanın Çarşı’daki birliktelik, politik alanda başarılsa, çok iyi muhalefet ortaya çıkar. Çarşı’yı, bu sezonun son maçına kadar yönetimle ortak hareket ediyor diye biliyorduk. O maçta baştan sona kadar Demirören istifa diye bağırdılar. Grubun kendini feshetme gerekçelerinden biri bu olabilir. Polisin baskıları, insanları yıldırmış olabilir. Golden sonra meşale yaktığım için bana da altı ay spor müsabakalarından men cezası geldi. Dışardan bakıldığında teröriste benzemiyorum ama terörist gibi davrandılar. Grubun kurmayları biliyor ki Çarşı kapalıdaki beş bin kişiden ibaret değil. Burada bir ruh var. Otuz yıldır kapalıya giden biri olarak Çarşı’yla kol kola bağım yoktur, ama kendileriyle tanışırız. Rakı içmişliğimiz vardır. Hepsi de düzgün, pırlanta gibi insanlar.

Takım Çarşı’yla birlikte takım da başarılı olsa böyle bir sıkıntı olmazdı. Beşiktaş, Liverpool gibi bir takımı yendiğinde bile basın “Çarşı’nın muhteşem şovu” başlıkları atıyordu. Biliyorsunuz Çarşı amblemindeki A anarşisti, muhalifi anlatır, ama daha çok sosyal demokratlar vardır içinde. Bence Yıldırım Demirören ve arkadaşları, Beşiktaş tarihindeki en başarısız yönetimdir. Beşiktaş’ın milyonlarca dolarını sokağa attılar. Çocuğunun boğazından kesip, bilet alan insanlar var. Kimseyi kandırmaya hakları yok.

Medyanın Çarşı’ya ihtiyacı var...

Radikal gazetesi spor yazarı ve eski Beşiktaş yöneticisi İbrahim Altınsay, Çarşı bitse de yarattığı ruhun aynı şekilde devam edeceğini düşünüyor.

- Çarşı, Türk toplumunun iyi ve kötü anlamda bir yansıması mıydı?

Elbette. Çarşı, Beşiktaşlıların özellikle seksenlerden sonra taraftarlıklarını yaşama ve takıma olan bağlılıklarını ifade etme biçimi. Beşiktaş taraftarı ortadan kalkmayacağına göre bu ifade etme biçimi başka adlarla sürer.

- Çarşı bir yandan hızla popülerleşip, futbolla ilgilenmeyen kesimler için bile bir bayrak haline gelirken öte yandan adı birtakım şiddet olaylarında da yer alıyordu. Bu tip bir popülerleşme feshedilme ile ne kadar bağlantılı?

Çarşının ya da taraftarın medyaya ihtiyacı yok, medyanın taraftara ve Çarşı’ya ihtiyacı var. Popülerleşme elinizde olan bir şey değil. Beşiktaş tribünleri toplumu etkileyecek bir dinamizm taşıyor. Feshedilme olayını ise Çarşı’yı temsil eden kişilerin bu temsil görevini bırakmaları olarak yorumlamak gerek. Temsil görevi onları ve tribünü yıpratmış olmalı

- Çarşı’nın feshedilmesini, hükümetin, polisin ve bunun gibi otorite odaklarının son dönemde “aykırı” olarak mimledikleri topluluklara uyguladığı baskının bir uzantısı olarak görüyor musunuz?

Sanki toplumda linç kültürü ve yargısız infaz kültürü gittikçe egemen olmuyormuş, sanki protokol tribününde oturan futbolun muktedirleri bu kafada değilmiş, sanki valilik başta olmak üzere güvenlik güçleri yurttaşların rahatına ve özgürlüğüne hizmet edecek bir anlayıştaymışlar da bütün sorun tribünlerdeki gençlerden kaynaklanıyormuş. Önce bunlarla ödeşelim de sonra sıra tribün olaylarına gelsin. Çarşı ruhu baskılarla sinmez ama her olayda günah keçisi yapılmak da katlanılacak bir durum olmasa gerek.

Cumhuriyet Dergi - 8 Haziran 2008

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.