Can DÜNDAR : Erdoğan balkondan düşerken
Can DÜNDAR : Erdoğan balkondan düşerken...Liderler, ateşte sınanır. Erdoğan bu sınavda yandı. İlerde siyasi tarihi yazacak olanlar onun devasa...
Can DÜNDAR : Erdoğan balkondan düşerken...
Liderler, ateşte sınanır. Erdoğan bu sınavda yandı. İlerde siyasi tarihi yazacak olanlar onun devasa bir seçim zaferinden 9 ayda nasıl sefil bir ricat doğurabildiğine şaşacaklardır.
Örneği azdır. Ve muhtemelen siyaset kürsülerinde örnek olay diye okutulacaktır.
* * *
22 Temmuz gecesi partisinin balkonunda “Herkesin başbakanı olacağını” ilan ettiğinden beri sürekli “öteki”yle kavga etti Erdoğan...
Oysa kavga edecek bir şey yoktu.
Arkasında kimseye nasip olmamış bir halk desteği vardı.
Reformları durdurmasına rağmen Avrupa arkasındaydı.
Amerika arkasındaydı.
Medya, şu ya da bu nedenle, yine pek az başbakana nasip olan bir ittifakla arkasındaydı.
İş âlemi istikrardan memnundu.
Ortada güçlü bir muhalefet yoktu.
Şimdiye dek “kendi partisi”nden başka kimseye yüz vermeyen Güneydoğu, onda umut görmüş, oy vermişti.
Liberal aydınlar, askeri muhtıraya kafa tuttu diye, AB yolunda yürür diye, “dağdaki çobanın oyu”nun da kıymetli olduğunu kanıtlar, devlete hep mesafeli durmuş kitleleri sisteme katar diye ona destek vermişti.
* * *
O ne yaptı?
Önce çevresindeki mutedil sesleri kovdu; “evet efendimciler”den bir kadro kurdu. İlk döneminde “masa altından ayağına basarak kendisini uyaranlar”ın yokluğu çabuk hissedildi.
Olgunlaşacağı yerde hırçın bir üslup tutturdu.
Köşk seçiminde uzlaşma aramadı.
Arkasındaki desteğin özgüveniyle sendikaları yalancılıkla suçladı; işadamlarıyla dalaştı; medyaya savaş açtı.
9 ay içinde hem sermayeyi, hem emekçileri, üniversiteyi, basını, liberal aydınları karşısına almayı başardı.
AB’ye sırtını döndü. Reform sürecini durdurdu. 301’inci maddeye ilişmedi.
Parti kapatma davalarını sinsice uzaktan izledi. Silahın bir gün kendisine dönebileceğini göremedi.
Kürt sorununu unuttu. Faili meçhullerin, çetelerin üzerine gitmedi. Şemdinli’de çeteyi suçüstü yakalayan savcıya sahip çıkmadı.
Hrant’ın cenazesinde yürümek, bombalandığında Cumhuriyet’i ziyaret etmek çok mu zordu? Yapmadı.
Yeni açılımlarla arkasındaki desteği genişleteceğine, kendine yeni hasımlar yaratarak karşı cepheyi büyüttü, kenetledi, kutuplaştırdı.
Halk, yoksulluk ve işsizliği çözsün diye oy vermişti. O, rövanşist duygularla işe türbandan başladı. Getirdiği teklif, sadece laik çevreleri değil, başörtülü kızları bile isyan ettirdi. Ortamı germekten başka sonuç getirmedi.
Partisinin kapatılacağına dair uyarıları ciddiye almadı. Dava açıldığında da bir gürleyip bir sinerek karizmayı çizdirdi.
* * *
Önceki gün grubunda konuşurken, o her daim öfke rüzgârlarıyla doldurduğu yelkenleri suya inmişti. Mülayim bir üslupla, “önemli bir konuşma yapacağını” söyleyerek, yargının giyotinine başını uzatma kararını açıkladı. Mutabakattan söz etti.
Oysa artık testi çatlamış, kendisiyle mutabık olabilecek kimse kalmamıştı.
Baykal, rakibinin kendi yoluna tuzaklar kurarak çarşafa dolanışını kenardan keyifle izlemişti. Hasta yatağından uzattığı eli itiverdi.
Erdoğan’ın kendi hazırladığı bir sonla 22 Temmuz balkonundan düşerken 301. maddeyi hatırlaması ve denize düşünce AB’ye sarılması ise ibretlikti.
10 yıl önce Erbakan için kurduğum bir cümleyi onun için kurmanın zamanıdır şimdi:
“Yargılayamayanı yargılarlar.”
Can Dündar
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy63691 = 'can.dundar' + '@';
addy63691 = addy63691 + 'e-kolay' + '.' + 'net';
var addy_text63691 = 'can.dundar' + '@' + 'e-kolay' + '.' + 'net';
( '' );
63691 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
MİLLİYET - 10 Nisan 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.