Çalıştayın arkasından bizleri üzen bir çapanoğlu çıkmasın
Çalıştayın arkasından bizleri üzen bir çapanoğlu çıkmasın TEKİN ÖZDİL (Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı)Çalıştayı...
Çalıştayın arkasından bizleri üzen bir çapanoğlu çıkmasın
TEKİN ÖZDİL (Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı)
Çalıştayı bir başlangıç olarak görüyoruz. Umuyoruz ki bu çalıştayın arkasından bizleri üzen bir çapanoğlu çıkmaz.
3-4 Haziran’da Devlet Bakanı Sayın Faruk Çelik’in de iki gün boyunca katıldığı ve basında “Alevi Çalıştayı” olarak bilinen toplantının ilk etabı sonuçlandı. Çalıştayın 1. etabı için söylenen ve bize de yapılan çağrılarda belirtilen; “Alevi kurum-örgüt ile kanaat ve inanç önderleri” çağrılacaktı. Fakat toplantıya ilahiyatçıların da çağrılması ve hiç tanımadığımız bazı yazarların varlığı, siyasi kimliği olanların bulunması tarafımızdan anlaşılamadı ve bizi rahatsız etti.
Bu rahatsızlığımızı daha toplantı başlar başlamaz “usule ilişkin” yaptığım konuşmada dile getirdim. Bu çalıştayın koordinatörlüğünü yapan Yrd. Doç. Necdet Subaşı, “Farklı söylemleri bir araya getirdik” diyerek durumu kurtarmaya çalıştı. Fakat bu cevap da sorunluydu, çünkü çağrılı kimselerin bir kısmının adeta aynı şeyleri söyleyen bir dil kullanmaları ilginçti. Yani farklı söylemlerden ziyade aynı söylemi kullananların yaptığı bir lobinin etkisi vardı. Ya da en safiyane yaklaşımla özensiz ve taraflı bir çağrıcı listesi oluşmuştu. Ağırlıklı olarak güney bölgelerimizde olan “Nusayri”lerin çağrılmaması ve Sayın Subaşı’nın bu konudaki gerekçesi ise kabul edilir değildi.
Aslında bu toplantıda bilinenin dışında bir şey söylemedik. Hem kamuoyu hem de devletin her birimi Alevilerin ve ayırımcılığa tabi tutulan bütün toplumsal kesimlerin neler istediğini zaten biliyor. Aslında sorunun adı ve çözümü bilinmez değil. Bu toplantı bir kez daha, bilinen sorunların ve çözüm önerilerinin dinlenmesi oldu.
Bu toplantı ile sanki hükümetin Alevileri bir araya getirdiği, bizi bazı sorunların tespit ve çözüm önermesinde ortaklaştırdığı ve hiçbir işe yaramasa dahi bunun bile önemli olduğu gibi bir hava estirildi. Bu doğru değil. Biz Alevi örgütleri ve yöneticileri, gerektiğinde bir araya geliriz ve gerektiği zaman zaten konuşuyoruz. Bu toplantıda ortaklaştığı söylenen konularda zaten kısmi bir mutabakat eskiden beri var. Bütün Alevi örgütlenmeleri ta başından beri “cemevleri Alevilerin inanç merkezidir” diyordu zaten. “Alevi köylerine zorla cami yaptırılmasın” da deniliyordu.
Bizim, çalıştay boyunca da üzerinde ısrarla durduğumuz şey; ‘Alevi talepleri’nin laiklik, demokrasi ve insan hakları temelinde ele alınmasının gerektiği idi. Ve ısrarla ve her defasında vurgulayarak şunu belirttik: Burada dile getirilen sorunlar, Alevilerin yarattığı sorunlar olmayıp “devletten kaynaklı Alevi sorunlarıdır”.
Bizler, Alevi sorununun “Alevilerin sorunları” olarak okunmasına ve bu okumadan hareketle çözüm önerileri ortaya atılmasına şiddetle karşı çıkıyoruz. Bu anlamda Alevi sorunu, ülkemizdeki baskın inanç grubunun, yani hakim durumdaki Sünniliğin dışında kalan tüm inançların sorunlarıyla koşutluk gösterir. Ve bu nedenle de bu sorunların hâlâ konuşuluyor olmasının “siyasal bir ayıp” olduğunu ifade ettik.
Çalıştayın başlangıcında sorunların konuşulması ve çözüm önermelerinin yapılması yerine, Aleviliğin tanımlanmasının istenmesi bizi rahatsız etti ve bu nedenle çok sert tepki gösterdik. “Biz buraya Aleviliğin tanımı için değil sorunların konuşulup çözümlenmesi için geldik” dedik ve Sayın Subaşı, uyarı ve tepkimizin ciddiyetini anlamış olmalı ki, daha sonra istenen “tanımlama” taleplerini kabul etmedi.
Çalıştaya Alevi Kültür Dernekleri ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı olarak ortak yaptığımız 64 sayfalık bir “değerlendirme istem ve öneri raporu” sunduk. Bu çalışmada oldukça kapsamlı bir şekilde bütün sorunların tanımı-teşhisi ve çözüm önerileri yer aldı. Bu çalışma bugüne kadar yapılmış en kapsamlı ve derinlikli çalışma idi. Umuyoruz ki hükümet, bu çalışmanın içeriğini satır satır inceler ve değerlendirir.
Aslında Alevilerin temel talepleri olarak bilinen talepler; tek başına Alevilerin değil, temel hak ve özgürlükler açısından ülkemizde yaşayan her yurttaşın temel talebidir.
Ve diyoruz ki devlet kör olsun. Yani görmesin. Nasıl mı?
Devlet vatandaşının; Alevi mi, Sünni mi, Keldani mi, Süryani mi, Ateist mi olduğunu görmesin. Devlet vatandaşının; Türk mü, Kürt mü, Ermeni mi, Boşnak mı olduğunu görmesin. Devlet vatandaşının; kadın mı, erkek mi, Doğulu mu, Batılı mı olduğunu görmesin. Devlet; vatandaşlık bağı ile kendisine bağlı olan her kişiyi “eşit ve saygın yurttaş” olarak görsün ve herkese eşit mesafede dursun.
Bütün olumsuz yönler bir yana, çalıştayı bir başlangıç olarak görüyoruz. Biz Alevilerin yükselen örgütlü mücadelesi, Avrupa Birliği’nin reform süreci konusundaki baskısı, AKP’nin oy kaybı vs. hükümeti bu konuda adım atmaya zorlamıştır. Fakat devletin çok uzun yıllardır süren Türk-İslamcı anlayışından, yok saymacı politikasından, asimilasyondan, yani geleneksel refleksinden ne kadar ve nasıl vazgeçeceğini de hep beraber göreceğiz. Umuyoruz ki bu çalıştayın arkasından bizleri üzen bir çapanoğlu çıkmaz.
Bizler gerekli gördüğümüz her zeminde, demokratik düzen çerçevesinde ve buna uygun araçlarla mücadele edeceğimizi, mücadele sürecinde sorunun doğrudan tarafı olan devlet ve hükümet ile çeşitli siyasal aktörlerle diyalogu kesinlikle dışlamadığımızı da ifade etmek istiyoruz.
EVRENSEL - 11 Haziran 2009
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.