Çalıştay karanlığa ışık tutamayacaktır
Çalıştay karanlığa ışık tutamayacaktır HÜSNİYE TAKMAZ - Alevi-Bektaşi Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı3-4 Haziran 2009 tarihlerinde...
Çalıştay karanlığa ışık tutamayacaktır
HÜSNİYE TAKMAZ - Alevi-Bektaşi Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı
3-4 Haziran 2009 tarihlerinde yapılan Alevi Çalıştayı’nın kısa bir değerlendirmesini yaparsak, bu çalıştay, Alevilerin bu yüzyılda hâlâ sorunlarının bu kadar geniş ölçüde olduğunun kanıtıdır.
3-4 Haziran 2009 tarihlerinde yapılan Alevi Çalıştayı’nın kısa bir değerlendirmesini yaparsak, bu çalıştay, Alevilerin bu yüzyılda hâlâ sorunlarının bu kadar geniş ölçüde olduğunun kanıtıdır. Alevilerin yaşadıkları bütün bu olumsuzlukların ana nedeni, bu ülkede yasaların Anayasa’da olduğu gibi uygulanmaması, devletin bütün yurttaşlarına karşı eşit mesafede durmaması. Anayasa’nın 10. maddesi; “Herkes dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep vb. sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir” der. Bugün ülkede sadece Aleviler değil yurttaşlarımızın büyük bir çoğunluğu bu maddenin sadece yazılı metin olarak kaldığını, uygulamanın böyle olmadığını biliyor. Buradan yola çıkarsak ülkenin laik, demokratik bir hukuk devleti olduğunu sorgulamamız gerekir. Bir devlet, yurttaşlarının nasıl inanacağına karar verirse bunu çok geniş bir devlet okullarıyla beslerse (imam hatipler ve ilahiyat fakülteleri) sonra bütçesi birkaç bakanlığa eşit bir Diyanet İşleri Başkanlığı görevini sürdürürse, bütün bu ayrımcılığı devletin bütün kurumlarına yansıtırsa, işte orada Anayasa’nın 10. maddesinin rafta tozlanmaya bırakıldığını söyleyebiliriz.
Yine Anayasa’nın 42. maddesi 3. fıkrasında der ki; “Eğitim ve öğretim çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılır.” Peki biz bugün okullarımızda ki mevcut eğitim ve öğretimin bilimselliğinden söz edebilir miyiz? Kesinlikle hayır! Hızla gerici bir eğitim sisteminin zemininin oluşturulduğunu ve uygulamasının yapıldığını görüyoruz. Okullarda felsefe, sosyoloji, mantık derslerinin zorunlu ders olarak okutulmasının mutlak yeniden sağlanmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz.
15 yaşından önce çocuğa hiçbir şekilde din eğitimi verilmemeli. Okullarda verilecek din eğitimi de; dinler tarihi ve kısa olarak inanış biçimleri olarak verilmeli, bu bütün dinler için geçerli olmalı. Kuran kursları verilecekse 12 yaşından önce verilmemeli ve ehl olan çağdaş eğitim sistemine inanan kişiler tarafından verilmeli.
Yukarıda konuştuğumuz sorunlar giderildikten sonra ülkede ne Aleviler ne Sünniler ne de diğer yurttaşların yaşama biçimlerinden dolayı sıkıntıları kalır. Alevilerin yaşamış olduğu sıkıntıların benzerlerini aydın Sünni yurttaşlarımız da yaşamaktadır. Eğer Sünniliğin daha hoşgörülü ve sevecen bir inanış biçiminden, giderek hızla uzaklaşmasının önüne geçemezsek korkarım yapılacak hiçbir çalıştay bu ülkenin karanlık günlerinin aydınlatılmasına ışık tutamayacaktır.
Bütün bu belirttiğim olumsuz tabloya rağmen geç kalınmış olsa da bir şeylerin konuşuluyor olmasını da önemsiyoruz. Sonucunu bekleyeceğiz.
Yapılacak diğer oturumların da önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle bu sorunların çözümü noktasında Sünni yurttaşlarımızın daha çok katkı sunması gerektiğine inanıyorum. Birbirimize tepkilerimizi demokratik ölçüler içerisinde vermeliyiz. Alışkanlıkların değişmesi zaman alacaktır. Herkes birbirini ötekileştirmeden yaşamayı amaçlamalı, ancak o zaman daha yaşanılır bir ülke, hatta dünya olur.
EVRENSEL - 18.06.2009
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.