(Bir Kısım) Alevilerin AKP açılımı

(Bir Kısım) Alevilerin AKP açılımı

(Bir Kısım) Alevilerin AKP açılımıAKP'ye düşen görev; Alevilerin 9 Kasım 2008 Sıhhiye Meydanı'nda dillendirdikleri, taleplerini...

A+A-

(Bir Kısım) Alevilerin AKP açılımı(Bir Kısım) Alevilerin AKP açılımı

AKP'ye düşen görev; Alevilerin 9 Kasım 2008 Sıhhiye Meydanı'nda dillendirdikleri, taleplerini içtenlikle ele alıp, gerçek muhataplarıyla görüşerek, çözüm bulmaktır. Alevilerin AKP'ye oy vermiş-vermemiş olmaları veya gelecekte oy verecek-vermeyecek olmaları olasılığı asla bir ölçü değil

ALİ BALKIZ / RADİKAL

Aleviler, kendi tarihlerinde ilk kez, yine kendi iradeleriyle Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) öncülüğünde; ‘Eşit Yurttaşlık Hakkı’ talebiyle sokağa çıktılar. Yüz bini aşkın yurttaşı, 9 Kasım 2008 ‘de Sıhhiye Meydanı’na toplandılar. İçeriden dışarıdan onca karalamaya, provokasyon girişimlerine karşın barışın diliyle konuştular. Özet olarak laiklik ve demokrasi istediler.

Hükümet tarafı artık tüm kamuoyunun ezbere bildiği bu istemleri ‘Uç Fikir’ diye nitelerken, Cem Vakfı Başkanı, bu mitingi düzenleyenlerin Alevi olmadıklarını idda etti.

Aleviler haklıydı, ses de çok güçlü çıkmıştı. Hükümet üzerinde de yoğun bir baskı oluşmuştu. AKP bu sese kayıtsız kalamazdı. Kalmadı da... Ancak  kendi anlayışına uygun bir muhatap bularak.

AKP ile Cem Vakfı (Asıl adı: Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı. Kuruluş senedinde, Alevi inancına, kültürüne dair bir tek sözcük dahi yoktur.) arasındaki tabir yerinde ise eğer, ‘flört’ bu koşullarda başladı.

Önce Dolmabahçe Sarayı’nda buluştular, sonra Bostancı Gösteri Merkezi’nde, devamında ‘Muharrem Orucu İftarında.’ Dolmabahçe Sarayı’nda ne görüştüklerini 26.04.2009 tarihli bir gazetede İzzettin Doğan’ın anlatımlarından örgendik. Öbür görüşmeler CEM TV’de naklen yayınlanmıştı. AKP ve CEM Vakfı temsilcilerinin bu toplantılarda, birbirlerinin devamıymış gibi olan konuşmalarının ortak özelliği Aleviliğin tarifi üzerine kurulmuştu. Her iki taraf da kendilerince bir Alevilik tarifi yapıyorlar ve Alevilerin bunu kabul etmesini istiyorlardı. Ortak noktaları buydu. Tanımda anlaşınca Cem Vakfı Başkanı’nın; “Gazi’yi ve Sivas’ı yakanlar şimdi Sıhhiye Meydanı’nda” diye karalamanın da ötesinde suçlayarak itham ettiği ABF’yi devre dışı bırakmak kolaylaştı.

AKP, para işinin netameli bir iş olduğunu biliyor. O nedenle; “Alevi Dedelerine maaş vereceğim” dedi. Alevileri böldü. Yetinmedi; ‘Alevilik İslam içidir, dışıdır’ tartışmasını körükledi. İkinci kez böldü. Aslında bölmedi, bölemedi. ‘Kendine uygun bir muhatap’ yarattı. Bu yapay muhatap üzerinden işleri şimdilik götürüyor.

Bu iş götürme öyle bir noktaya geldi ki; AKP’nın Alevi Açılımı, bir kısım Alevilerin AKP Açılımı  şekline dönüştü.

Aleviler, çok partili sisteme geçildiğinde bugüne; sağcı, dinci, muhafazakâr partilere yüz vermemişlerdir. Tutucu, despot, Köy Enstitüleri’ni kapatan, imam hatip okullarını, kuran kurslarını ihya eden, müfrezelerle cem ayinlerini basan CHP yerine, “yeter artık söz milletin” diyen DP’ye oy vermelerinin, giderek pişman olup 1960 sonrası CHP’ye yönelmelerinin nedeni de budur.

Cem Vakfı başkanı, 1950-1960 arasını referans alarak Alevilerin AKP’ye de oy verebileceklerini söylüyor 29 Mart 2009 yerel seçimleri, öncesi “Neden bir partiyi işaret etmediniz?” sorusuna , “ Erdoğan ile vardığı mutabakatı bozmamak için” mealinde açıklamalar yapıyor. “Söz kestik” diyor. Yani Anayasa Mahkemesi’nin, “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmuş” diye hüküm verdiği bir partiyi, 341 milletvekili içinde sadece nazar boncuğu kabilinden iki Alevi Milletvekili bulunduran, yaptığı atamalarda, hiçbir Alevi vali, genel müdür, müşteşar, belediye başkanı, rektör, dekan, müdür, kapıcı, odacı, çaycı bulundurmayan, aksine olanları temizleyen, yetinmeyip cem ve kültür evlerini ‘Cümbüş evi’ diye niteleyen, kaç yüzyıllık Sütlüce-Karaağaç Alevi Bektaşi Tekkesi’nin arazisini gasp ederek yerine AKP İstanbul il binası yapan, Ümraniye Kazım Karabekir Cem ve Kültür evi’ni yıkmaya teşebbüs eden, Alevi köylerine rüşvetle cami yapan, ‘Çağdaş Yaşam’ın sembolü olmuş kurum ve yöneticilerini Ergenekon soruştuması kapsamına alan, ramazan ayında oruç tutmadı diye horlanan, cezalandırılan Alevi öğrencilerin feryatlarını duymayan, her vesileyle kendisi gibi giyinmeyen, düşünmeyen, yemeyen, içmeyen herkesi cezalandırmaya kalkışan bir anlayışa, partiye Alevilerin de oy verebileceklerini söylüyor. Üstelik bunu, “Yirmi yıldan beri bir hareketin temsilci” diyerek kendine vehmettiği bir sıfatla yapıyor. Güneri Civaoğlu’na göre de; Hz. Muhammedin soyundan olan ‘seyit’ sıfatıyla...

Başbakan Erdoğan, yine 26.04.2009 tarihli AKP yanlısı gazetenin yazdığına göre, Din derslerinde Alevilikle ilgili bölümü ; “Hocam sen yaz” demiş. O da Sünni-Alevi din adamlarını toplamış “yazın” demiş.

Ne yazacaklarını biliyoruz. Hz. Ali’nin atı Düldül’e ‘katır’ demekten, Muaviye ve Yezit’e ‘Hz’ demekten belki vazgeçeceklerdir. Gerisi aynen kalacaktır.

Cem Vakfı Başkanı, söz açılmışken keşke, Anayasanın Diyanet İşleri Başkanlığı ve Zorunlu Din Dersleri’ni düzenleyen maddelerini de yazayım deseydi. İbadethane sayılan ‘cami, havra, kilise’ maddesinin yanına ‘cemevi’ ekleme yetkisini de isteseydi.

Böyle bir şeyi ister miydi?...

“Madımak Müze Olsun” der miydi?....

TRT’ye, RTÜK’e, YÖK’e, TÜBİTAK’a değinir miydi?... 

AİHM; Danıştay, Yargıtay kararlarını anımsar mıydı?....

Aleviler, şu olup bitenleri kendi tarihlerinde çokça yaşadılar.

Ama bilinsin ki; şu çağda, bunca örgütlenmiş ve bilinçlenmişlerken bir Hızır Paşa Olayına daha tahammül edemezler.

Demokratik yol ise eğer kendilerini anlatmanın tek çaresi, Sıhhiye veya Çağlayan Meydanı’nda 135 bin kişi değil, üç-beş misliyle yine çıkarlar yola.

Zira yollar aşındırmak için vardır. ‘Alevi Açılımı’mı, ‘AKP Açılımı’mı anlarız böylece.

AKP’ye düşen görev; Alevilerin 9 Kasım 2008 Sıhhiye Meydanı’nda dillendirdikleri, taleplerini içtenlikle ele alıp, gerçek muhataplarıyla görüşerek, çözüm bulmaktır. Alevilerin AKP’ye oy vermiş-vermemiş olmaları veya gelecekte oy  verecek-vermeyecek olmaları olasılığı asla bir ölçü değildir. Hükümet herkesin, her kesimin hükümetidir. Öyle olmalıdır. Sn Erdoğan, 22 Temmuz 2007 seçimi sonrası, AKP Genel Merkezi balkonundan böyle seslenmemiş miydi?...

RADİKAL - Alevihaber.com - 02.05.2009

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.