Bir Anayasa Hareketi Oluşturulabilir mi?

Bir Anayasa Hareketi Oluşturulabilir mi?

Bir Anayasa Hareketi Oluşturulabilir mi?Prof. Dr. İrfan Açıkgöz*        İzninizle Ocak ayındaki gelişmeler ve anmalarla...

A+A-

Bir Anayasa Hareketi Oluşturulabilir mi?Bir Anayasa Hareketi Oluşturulabilir mi?

Prof. Dr. İrfan Açıkgöz*
      
İzninizle Ocak ayındaki gelişmeler ve anmalarla başlamak istiyorum. Bu ay içinde büyük ozan Nazım Hikmet Ran’ın doğumunun 109.yıldönümü idi. “Yaşamak bir ağaç gibi tek başına/Ve bir orman gibi kardeşçesine” ‘nin yazarını saygıyla anıyorum. 16 Ocak’ta Büyük Alevi Kurultayı yapıldı Ankara’da. Onlarca Alevi örgütünün temsilcileri ve üyeleri taleplerini güncellediler bir kez daha. Verilen mesajlar iyi idi. Özellikle ezilenlerin sorunlarının ortaklaşılmasına yönelik çabalar ve “eşit yurttaşlık” talebinin öne çıkarılması anlamlıydı bence. 19 Ocak’ta Hrant Dink dostumuzu andık, davanın seyrine ve tüm çabalara karşılık çok az yol gidilebildiğine üzüldük hep birlikte. 24 Ocakta Sayın Uğur Mumcu ve kadim şehrimiz Diyarbekir’in eski Emniyet Müdürü Sayın Ali Gaffar Okkan ’ı  hüzün içinde  andık. Her ne kadar ortada sanıklar var ise de bu cinayetler aydınlatılmamıştır. Kamuoyunun vicdanı bu ve benzeri cinayetler konusunda yaralıdır. 24 Ocak 1980 aynı zamanda sendikal hakların yitirildiği, yoksullaşmanın tavan yaptığı ünlü “kararlar”ın da adı ve tarihidir. Bilindiği üzere bu kararlar görece serbest ortamda hayata geçirilmeyince 12 Eylül 1980 Faşist Askeri Darbesinin temel sebeplerinden birini oluşturmuştur. 28-29 Ocak 1921 yine kara lekelerden birini işaret etmektedir: Mustafa Suphi ve arkadaşları Karadeniz açıklarında öldürülerek denize atılmışlardır. Bu vahşi cinayet de aydınlatılmayı beklemektedir.

Yapılan Anayasa Referandumunun ardından Anayasanın geçici 15.maddesinin kaldırılmış olması sebebiyle darbeyi yapan generaller hakkında dava açılması bekleniyordu. Anlaşılan bir başka bahara kaldı. Bazı partilerin, grupların ve bireylerin çabası yetersiz kaldı. Taleplerimizde ısrarcı olmazsak, ısrarcı olanlara destek olmazsak sonuç alamayacağımızı bir kez daha gördük. Söz konusu referandumda “evet”, “yetmez ama evet”, “AKP’ye rağmen evet”, “AKP’ye hayır, referanduma evet”, “boykot” ve “hayır” diyen kesimlerin tartışmaları gündemdeydi. Çok şey söylendi bu tartışmalarda ve beklentiler ifade edildi. Her zaman olduğu gibi gerçekleşenler beklentilerin çok altında kaldı. Bir kırılma daha yaşandı.
      
Genel Seçimler Haziran 2011’de yapılacak. Hala %10 barajı ve Siyasi Partiler ve Seçim Yasasındaki anti-demokratiklikler yerinde duruyor. Anadilde eğitim gibi en temel bir hak bile çok görülüyor hala. Yoksullaştırılan insanların sayısı çığ gibi artıyor. Üniversiteler artık sıradan birer devlet dairesi haline getirildi. Yıllardır uygulanagelen ötekileştirme, asimile etme ve yabancılaştırma politikaları hız kesmeden sürdürülüyor. Toplumsal yaşamımızın bazı alanlarına yönelik müdahaleler daha da görünür hale geldi: İçki ve Tütünle ilgili düzenlemeler, “ucube”leştirme çabaları, Alevi öğrencileri zorla camiye götürüp namaz kıldırma girişimleri, Kürt Meselesinin çözümüne yönelik önerilere gayrı ciddi yaklaşımlar, vb. En küçük demokratik talepler bile orantısız güç kullanılarak bastırılmaya çalışılıyor. Bazı hareketlenmeler yaşanmakla birlikte henüz güçlü bir Anayasa Hareketi oluşturulabilmiş değiliz.
      
Var olan seçim sistemiyle vicdanları rahatlatacak demokratik bir siyasi yapının oluşamayacağı çok açıktır. Yapılması gereken, aşağıdan yukarıya doğru örülecek güçlü bir Yeni Anayasa Hareketi oluşturmaktır. Bu konudaki tüm çabalar değerlidir ve önemsenmek zorundadır. En son 23 Ocak 2011’de Diyarbakır’da Yeni Anayasa Platformu tarafından düzenlenen toplantıyı hatırlatmak istiyorum. Konunun uzmanı kişilerin konuşmalarının ardından salondaki izleyiciler görüşlerini ve taleplerini dillendirdiler. Katılımcı sayısı çok olmakla birlikte Diyarbakır’ı kucaklayan tüm kurumların katıldığını söylemek güçtür. Referandumda yaşanan kırılmanın etkisini bu toplantıda da gördüğümü söylemeliyim. Var olan Anayasa ile sorunu olan, çözüm isteyen her kesimin yöneticilerini ve üyelerini Yeni Anayasa Hareketine katmak ve bu hareketin olmazsa olmaz bileşeni yapmak zorundayız. Aksi durumda başarılı olma şansımız yoktur.
      
Salonda dile getirdiğim önerimi burada da tekrarlamak istiyorum: Yeni Bir Anayasa, temel sorunlarını çözme aşamasına gelmiş Demokratik Türkiye, yoksulluğun ve işsizliğin asgariye düşürüldüğü bir ülke, üniversitelerinin ve diğer eğitim-öğretim-araştırma kurumlarının özerkliğe kavuşturulduğu bir yapı isteyen tüm partiler ve Sivil Toplum Kuruluşlarının yöneticileri ve üyeleri Yeni Anayasayı sokaklardan- mahallelere ve köylere, semtlerden-ilçelere ve şehirlere her aşamada tartışmak ve sonuçlarını ortak havuzda toplamak durumundadır.  Bu, ülkemizde ilk kez yaşanacak bir durumdur. Bu sebeple en küçük bir öneri kırıntısını bile atlamadan, tüm iletişim araçlarını kullanmak yoluyla ulaşılmadık yer, kişi ve kurum bırakmadan ama zaman yitirmeden bu hareketin oluşturulmasını sağlamalıyız.
      
Yoksulluk ve işsizlik, eğitim ve öğretimdeki yozlaşma konusundaki veriler bile böyle bir hareketin oluşmasında ivmelendirici etki yapabilir. Her seçmenin birer öğrenci velisi, birer çalışan/işsiz/yoksul/yurttaş olduğunu unutmayalım derim. İstenirse bu konudaki verilere ve istatistiksel sonuçlara kolayca ulaşılabilir. Yeter ki bir ortak irade ortaya çıkarılabilsin. Bu ortak iradenin aynı zamanda bir kurucu irade olacağının altı çizilmelidir.
      
Çözümsüzlük, sürekli bir çatışma ortamı, yoksulluk ve işsizlikle karartılan yaşam, bitmez tükenmez sınavlarla içi boşaltılan eğitim sistemi, yandaşların istihdam edildiği ve araştırma yapmanın, çözüm üretmenin unutulduğu üniversiteler, temel insan haklarının bile çok görüldüğü ötekiler, toplu mezarlara dönüştürülmüş ülke toprakları, çarpıtılmış gerçekler, ters-yüz edilmiş bir tarih, yaşamımızın her anında hazır ve nazır olan vesayet biçimleri ile birlikte mi yaşayacağız yoksa her şeye bir anlamda yeniden başlayıp Yeni, Demokratik ve Sivil Anayasada maddeleşecek Toplumsal Sözleşmemizi yaparak Demokratik Türkiye Cumhuriyetini mi inşa edeceğiz? Şarkı dinlemeye devam mı edeceğiz yoksa kendi şarkımızı mı söyleyeceğiz? Yaşamın nesnesi olmaya devam mı edeceğiz yoksa yaşamın öznesi mi olacağız?
 
Şimdi karar verip hareket geçme zamanıdır.

*PSAKD GYK Üyesi

Alevi Haber - Diyarbakır - 02.02.2011 

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.