Bahadın Anısı

Bahadın Anısı

Bahadın AnısıHıdır ÇAMToplam on beş kişiydik; Onlar kahvede çay içerken ben, Belediye Başkanı’na bir merhaba diyeyim dedim.Odası...

A+A-

Bahadın AnısıBahadın Anısı

Hıdır ÇAM

Toplam on beş kişiydik; Onlar kahvede çay içerken ben, Belediye Başkanı’na bir merhaba diyeyim dedim.

Odası çok kalabalıktı Başkanın; O akşam Cem Töreni, bir gün sonra da Şenlikler başlayacaktı.

Bahadın’ın bir şeylere gebe olduğu kahvelerinde, sokaklarında, insanların nur yüzlerinden belliydi.

Bu büyük mutluluk, Başkanın gözlerine de yansımıştı.

Birlikte geldiğimiz diğer konukların kahvede olduğunu duyunca Belediye Binası içinde uygun bir yer ayarlayıp, tüm dostları olanaklar ölçüsünde, büyük bir dostluk örneğiyle ağırladı.

Daha önce tanıştığım birkaç dostu aradı gözlerim.

Kimi gelemeyecek, kimi de henüz Bahadın için yollara koyulmamışlardı.

Yusuf Ziya Hocamız, erken gelmişti Bahadın’a.

Yaklaşık on yıl olmuştu görüşmeyeli. Sadece bozuk düzene değil, yıllara da isyan edercesine genç ve dinamik görünüyordu.

Kendi adına yaptırdığı Kültür Merkezini gezdirirken Bahadın ismi bir kez daha büyüyordu yorgun ve uykusuz gözlerimizde.

Bodrum da birlikte yola çıktığımız dostların yarıya yakını Alevi kökenli değildi. Hacıbektaş ve Munzur Şenlikleri sonunda yeteri kadar farklı kültürle yoğrulduklarından Bahadın, bir ara duraktı on günlük yolculuğumuzda.

Bugün de burada kalalım” demek bana düşmezdi.

Duygularımı okurcasına “Akşam Cem Törenine katılalım mı?” önerisi dostlardan geldi.

Adını sık duyduğum aydın, demokrat Mehmet TURAN Dedemizle yeni tanışıyorduk.

Kitleyle Dede tek ruh olmuştu. Dedemizin dilinde dökülen her söz, gördüğüm her görüntü, Beni günümüzde ki takım elbiseli, kravatlı Dedelerden, örtülü kadınlarımızdan, Arapçası bol cemlerden çıkarıp, çocukluk yıllarımda ki gizli cemlerimize taşıyordu.

Bodrum da ikinci gün işbaşı yapacak bir dosttan dolayı Mehmet TURAN Dedemizle ve Başkanımızla helalleşemeden geç vakitlerde yollara koyulduk.

Her şey bir düş gibiydi.

Yolumuz uzun, beyinler ak, gece karanlıktı. Arabamız Yozgat’a yaklaşırken konuklar, büyük bir mutluluk içinde yaşadıklarını yorumluyordu.

Ben, Belediye Başkanımız ve Dedemizle görüşemeden ayrılmanın acısını yaşarken, yanımda ki emekli öğretmenin, “ Bu gördüklerim, bu konuşmalar, bu yaşananlar dini bir tören olamaz; İnsanın aklanması, kapitalist düzende ruhların, duyguların paklanmasıydı… ” sözleri yüreğime su serpiyordu.
 
Alevihaber.com - 22.08.2010

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.