Ankara'da "1. ABDALLAR FESTİVALİ" yapılıyor!
Ankara'da "1. ABDALLAR FESTİVALİ" yapılıyor! 11 Temmuz 2010, 14:00 / 23:00Hüseyin Gazi Türbesi, Mamak / ANKARAAnkara Kültür...
Ankara'da "1. ABDALLAR FESTİVALİ" yapılıyor!
11 Temmuz 2010, 14:00 / 23:00
Hüseyin Gazi Türbesi, Mamak / ANKARA
Ankara Kültür Merkezi ve Hüseyin Gazi Dergâhı, yok sayılan, kendi haline terk edilen bir kültürel grubu, Abdalları, hem kendi içinde yeniden hareketlendirmek, hem de diğer toplumsal kesimlerle ve genel olarak Ankara’lılarla yeniden buluşturmak için “1. Abdallar Festivali”ni düzenliyor.
“Abdal”, dervişlere verilen bir isim ve tasavvuf terimi olarak 9. Yüzyıldan beri kullanılmaktadır. Abdallar, 15. Yüzyıldan itibaren Bektaşilikten etkilenmişlerdir.
Anadolu’daki en büyük merkezi Seyit Gazi Tekkesi olan Abdalların İç Anadolu’daki en önemli merkezi de Ankara Mamak’ta bulunan Hüseyin Gazi Türbesi’dir. Bugün Orta Anadolu coğrafyasında; ağırlıklı Kırşehir olmak üzere, Kırşehir, Kırıkkale, Keskin, Ankara, Yozgat, Antalya gibi illerde yaşayan Abdalların, asıl uğraş alanları ve geçim kaynakları müzisyenliktir. Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş ve Hacı Taşan bu alanın sembol isimleridir.
Festival programında neler var?
11 Temmuz’da yapılacak “1. Abdallar Festivali”nin programında bir çok sanatçı, bilim adamı yer alacak, abdallarla ilgili belgesel bir film de gösterilecek.
11 Temmuz Pazar günü saat 16:00’da Ankara Hüseyin Gazi Türbesi’nde başlayacak festivalin kültür programına Ankaralı Coşkun, Tufan Atlaş, Aydın Öztürk, Mehmet Kayalar, Yusuf Harman, Gülşen Kutlu ve Emel Taşçı gibi bir çok sanatçı katılacak. Abdalları sembolize eden davul zurna ekibi gösteri yapacak.
Abdallar ile ilgili yapılacak ve Gülağ Öz’ün yöneteceği panele ise, araştırmacı ve yazar Piri Er, Hasan Harmancı, Ali Aksüt ve Hayrettin İvgin katılacak.
Binlerce kişinin katılımının beklendiği “1. Abdallar Festivali”nde belgesel bir film gösterilecek, çeşitli standlar açılacak.
Festivale katılım ücretsizdir...
Abdallar kimdir? Nereden gelirler, nerelerde yaşarlar?
Sersem, ahmak, budala anlamlarına gelen abdal kelimesi bir kısım dilenci dervişlere verilen bir isim ve tasavvuf terimi olarak IX. Yüzyıldan beri kullanılan abdalın XII. Yüzyılda derviş karşılığı, XV. Yüzyılda ise Rum Abdalları adını taşıyan dervişler topluluğu aracılığı ile yaşatıldığı görülüyor. XV. yüzyılda inanç ve uygulamalar bakımından Bektaşilikten ayrı olan Abdallar arasında XVI. Yüzyılda Bektaşiliğin etkili olmaya başladığı görülür.
Abdalların en büyük merkezi Seyit Gazi Tekkesidir. Aynı zamanda Sultan Süca’yı yol uluları sayarlar. Ayrıca Ankara Kayaş’taki Hüseyin Gazi Tekkesi ve Yakup Tekkesinin Abdallara mahsus olduğunu Evliya Çelebi ifade eder. Aşık Çelebi, Seyit Gazi Dergahının Kanuni’nin emirleri ile Işıklardan (bu dönemde Işık kelimesi Abdalları da ifade ediyordu. 1556-1558) temizlendiğini ifade eder.
Fuat Köprülü, “ Yeniçeri Ocağının büyük nüfusuna dayanan Bektaşiliğin başka tarikatları temsil siyaseti XVII ve XVIII asırlarda Abdal tekkelerinin zümrelerini ve Ananelerini de Bektaşilik- büyük ihtimalle Bektaşiliğin mücerrede ikrar vermiş şubesi içersinde eritti. Ancak bazı Abdal zümrelerinin doğrudan doğruya şehir Bektaşiliğine karışmayarak köylerde yaşayan heteredoks Alevi zümreleri ile birleştiği veyahut mücerred kalma prensibinden ayrılarak sair Kızılbaş zümreleri kabilinden bir “secte” halinde Türkiye’nin muhtelif sahalarında köyler kurup yerleştiği ve dördüncü bir kısmında göçebe Kızılbaş abdalları tarzında göçebe hayatı geçirdiği tahmin edilebilir” diyor.
Anadolu’nun pek çok yerinde Abdal adını taşıyan zümrelere tesadüf edilir ki; bunlar halk arasında “çingene” addolundukları halde kendileri bu isnadı asla kabul etmez. .... Bugün Anadolu’da gördüğümüz bir takım yer isimlerinin ve hatta Abdal ismini taşıyan bazı zümrelerin, dini bir zümre olan Rum Abdallarının bakiyesi olduğu –a priori- bir düşünüşle bile) kolaylıkla kabul olunabilir.
Bu gurupların dili Türkçedir, kendi aralarında yetişmiş dedeleri vardır. Anadolu’ya Horasan’dan geldiklerini, o zaman Kara Yağmur Dede adlı bir başları olduğunu ve bu dedenin Konya’da türbesi bulunduğunu söylerler. (Kırşehir’e ilk gelen Abdalların yerleştikleri köyün adı da Yağmurlu Büyükoba’dır-H. ÇALIŞIR
Bir kısım Abdalların kazancılık, demircilik, elekçilik, sepetçilik gibi işlerle uğraşması ve bu gibi sanatların bazı çingene zümreleri arasında yayılmış olması da Abdalların Çingeneliği hakkında bir delil olamaz.
Anadolu’daki diğer Heteredox taifelerden Kızılbaşlar, Tahtacılar vs. farksız bir suretle Alevi oldukları; Dedelerin diğer zümrelerin dedeleri gibi Hacı Bektaş merkezindeki Çelebilerle alakaları açıkça görülmektedir ki ayin ve akiyde bakımından Abdalların Türklüklerinden en ufak bir şüphe bile olmayan ve eski Anadolu Türk Şamanizm’inin izlerini hala saklayan Anadolu Alevi Türklerinden ayırmaya imkan yoktur.
Bugün Orta Anadolu coğrafyasında; ağırlıklı Kırşehir olmak üzere, Kırıkkale-Keskin, Ankara, illerinde mahalle olarak veya köylerde yaşayan Abdallar, diğer illerde ise küçük guruplar halinde dağınık olarak yaşamaktadırlar.
Asıl uğraş alanları ve geçim kaynakları müzisyenlik olan Abdallar, günümüzde geleneksel düğünlerin azalması ve düğünlerin daha çok salonlarda yapılıyor olması nedeni ile iş alanlarının daralması dolayısıyla farklı arayışlara girmiş ve bugün Kırşehir’de yaşayan Abdallar çocuklarını, kaportacılık, taşçılık gibi meslek alanlarına yönlendirmişlerdir.
Orta Anadolu müzik zenginliğine katkıları küçümsenmeyecek olan Abdallar; Muharrem ERTAŞ, Neşet ERTAŞ, Hacı TAŞAN ve daha ismini sayamadığımız nice değerli sanatçıyı aralarından yetiştirmişlerdir. Bugün Kırşehir’de ve Keskin’de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak Abdallardan oluşan Ustalar Müzik Toplulukları Kurulu bulunmaktadır.
Günümüzde Abdallar arasında Alevi-Bektaşi geleneğine özgü adet ve inanmalar canlılığını korumasına rağmen, ibadetin aynı ölçüde canlı tutulamadığı görülmektedir.
Anadolu Abdalları dendiğinde karşımıza duru, bozulmamış, bakir bir topluluk olarak Kırşehir Abdalları başta olmak üzere, Ankara Çinçin, Kaman, Keskin, Yozgat, Hacıbektaş, Avanos ve Ortaköy Abdalları çıkmaktadır. Bulduk ve Yusuf ustalardan Muharrem Ertaş’a, Hacı Taşan’dan Çekiç Ali’ye, intikal eden bu gelenek, günümüzde Neşet Ertaş’la devam etmektedir. İç Anadolu’da ciddi bir nüfusa sahip Abdallar, bugün unutulmaya yüz tutmuş bir kültürel grup olmalarının yanı sıra, yer yer itilip kakılan, potansiyel suçlu olarak gösterilerek, dışlanmaya çalışılan bir toplumsal grup olma özellikleriyle de dikkat çekmektedirler. Kentlerin farklı kimlikleri barındıran yapısı, yoksulluk, itilmişlik, dengesiz “kentsel dönüşümler”, kentin en yoksullarını barındıran semtlerin yalnızca Romanlara ve Abdallar’a kalmış olması, biriken sosyo ekonomik sorunlarla birlikte, buraları neredeyse “tecrit edilmiş semtlere” dönüştürmektedir. Ankara Çinçin Mahallesi bunun tipik bir örneğidir. Kimilerine göre Abdalların yaşadığı Ankara Altındağ Çinçin Mahallesi şöyle tarif edilir: ”Çinçin serserilerin cirit attığı bir yerdir. Polis bile girmeye çekinir. Ankara’nın Teksası’dır. Yüz metre yakınına bile yaklaşılmaması gereken semttir. Zira bir anda çevrenizi saran mahalleliler tarafından don gömlek bırakılabilirsiniz. Kavgaları boldur, polis giremez, herhangi bir olay olduğunda jandarma giriş-çıkışları tutup kimlik kontrolü yapar. Arabayla geçilecekse, mümkün olduğu kadar hızlı olunmalıdır yoksa bir anda arabanın kapısı açılır ve cüzdan, telefon vs. zerzevat bir anda yok olur.”
Ankara Kültür Merkezi ve Hüseyin Gazi Dergâhı, yok sayılan, kendi haline terk edilen bir kültürel grubu hem kendi içinde yeniden hareketlendirmek, hem de diğer toplumsal kesimlerle ve genel olarak Ankara’lılarla yeniden buluşturmak için “1. Abdallar Festivali”ni düzenliyor.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.