Ali Çağan: Linç Girişimi Abdullah Gül'ün Stockholm'deki 2003 Toplantısında da olmustu.

Ali Çağan: Linç Girişimi Abdullah Gül'ün Stockholm'deki 2003 Toplantısında da olmustu.

Ali Çağan: Linç Girişimi Abdullah Gül'ün Stockholm'deki 2003 Toplantısında da olmustu. O Duyguyu Çok İyi AnlıyorumAli Çağan'ın Dışişleri Bakanı...

A+A-

Ali Çağan: Linç Girişimi Abdullah Gül'ün Stockholm'deki 2003 Toplantısında da olmustu. O Duyguyu Çok İyi Anlıyorum

Ali Çağan'ın Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e Soruları

18 Kasım 2003 tarihinde Stockholm’e resmi bir ziyarette bulunan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Türkiye kökenli örgütlerle bir toplantı yaptı. Davette toplantıya her dernekten iki yönetici katılacağı ve sorunları dile getireceği bildirilmişti. Yaklaşık 250 kişilik olan toplantı salonu dolu idi. Aşağıda bulunan konuşma metnini bir kopyasını bakana da verdim. Konuşmam yarısında dinleyicilerin müdahalesi ile kesildi. Daha sonra konuşmamı tamalıyamadan bir iki soru daha sorabildim. Konuşmam bittikten sonra toplantıyı yöneten Türk İşçi Dernekleri Federasyon başkanı Osman Özkanat’ın ’konuşmacılara müdahale edilmemesi ve eğer konuşmalardan rahatsızlık duyanlar var ise gidebilecekleri konusunda’ bir uyarısı oldu. Bakan sorulan sorularımın hiç birine cevap vermedi.

Stockholm 18-11-2003

Sayın bakan  Stockholm’e hoş geldiniz!

Öncelikle, İstanbul’da sinagoglara yapılan saldırıları nefretle kınıyor, saldırı da hayatlarını kaybedenleri saygıyla anıyoruz. Bu saldırı başka inançlara karşı hoşgörüsü olmayan bu zihniyetin Türkiye ve dünya için ne kadar büyük tehlike olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Ben Ali Çağan, Halk Ozanı, İsveç Alevi Kültür Merkezi Başkanı’yım. Avrupa’da dokuz ülkede kurulu 172 kültür merkezinin bir araya gelmesiyle kurulmuş Avrupa Alevi Konfederasyonu Yönetim Kurulu üyesiyim.

Aynı zamanda, Sivas Madımak otelinde mahsur kalan, sekiz saat o cehennemi yaşayan, bu katliamdan tesadüfen sağ kurtulan ve o cehennemde 33 canını,  yoldaşını kaybeden birisiyim. Otel önünde yakılan ve parçalanan arabalardan biri ile sokakta yerlerde sürünen afişler de benimdir. Yedi yıllık uzun mahkeme sürecini canlı yaşayanlardanım. Almanya’da Solingen’de Türk’leri yakarak katledilenler anısına her yıl Alman Cumhurbaşkanı bizzat katılarak, çiçek koyuyor, ölenleri saygıyla anıyor ve katilleri lanetliyor. Oysa benim ülkemde on yıl geçmesine rağmen hiçbir devlet görevlisi çıkıp açıkça katliamı lanetlemediği gibi, adeta katilleri cesaretlendirecek demeçler veriyorlar. İstanbul’da sınagoglara yapılan saldırılarda da yönetimlerin bu katillere tutumlarının yeri büyüktür. Dünyada insan haklarına sahip çıkan ülkelerde katliamların yapıldığı yerler müze olarak korunmaktadır. Oysa Sivas katliamının yapıldığı yer kebapçı olarak işletiliyor. Mahkeme tarafından cezaları kesinleşmiş Sivas katillerinden Mehmet Yılmaz, Sedat Yıldırım, Adem Ağbektaş, Hayrettin Gül, Adem Bayrat ve Etem Ceylan’ın Avrupa’da olduğu, hatta bazılarının iltica izni aldıkları bilinmektedir. Bunlardan Adem Ağbektaş’ın Milli Görüş camisinde imamlık yaptığı Hürriyet gazetesi tarafından tesbit edildi ve resimleri ile yayınlandı. Bunların Türkiyeye iadesini istediniz mi, şu andaki durum hakkında bilgi verirmisiniz? Sivas katliamının geride bıraktığı yaraları sarmada hiç bir zaman samimi olunmadı, hep bizden unutmamız istendi. Bu toplu katliamın Sivas üzerinde kötü imaj bıraktığı ve Sivas’ta yaşayan insanların da bundan rahatsızlık duydugu bir gerçek. Bir önerim var. Elbirliği ile Sivas üzerinde ki bu kötü imajı kaldıralım. On yıldır madımak oteli önünde şehitlerimiz anısına bizler karanfil koyuyoruz. Bu yıl hep beraber önce katilleri ve katliamı lanetliyelim, sonra 2 Temmuz’da Madımak oteli önüne birlikte karanfil koyalım, o gün Alibaba mahallesine bir cemevi temeli atalım, o akşam da Sivas stadyumunda herkesin katılacaği bir konserle Sivas’lıları birbirleri ile barıştıralım.  Bu organizasyonu Sivas’taki yerel örgütler ve yerel idare başta olmak üzere, valilik, hükümet yetkilileri, alevi dernekleri ve şehit aileleri olarak hep beraber yapalım. Sayın Bakan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan yardımcısı olarak Sivas katliamını ve Sivas katillerini kınıyormusunuz? Sivas’ta barışın tesis edilmesi için yapılacak  böyle bir organizasyonda yer alır mısınız?

Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya’da bir toplantıda Alevilik ve cemevleri konusunda yaptığı değerlendirme alevileri derinden yaralamıştır. Başbakan’a göre “Cem evleri ibadet yeri değildir.” Halbuki;  Alevilik, alevilere göre bir inançtır ve cem evleri de ibadet yerleridir. Nasıl bir inanç olduğunu tanımlama hakkı da ona inanan insanların hakkıdır. Herkes en az kendi inancına başkalarından beklediği saygı kadar başkalarının inançlarına saygı duymak zorundadır. Burada şunu sormak istiyorum Başbakan ”Cemevleri ibadethane değilidir”i derken, bu konuda her hangi bir uzmanlık ve araştırması mevcut olduğu için mi bu tesbitleri yapmıştır, yoksa başbakan olmanın vermiş olduğu güce dayanarak, ben ne dersem o olur mantığı ilemi yapmıştır? Eskiye göre değiştiği söylenen başbakanın bu çıkışı, Aleviler tarafından yapıda değişiklik olmadığı şeklinde algılanmıştır. Böyle değil ise başbakanın bu ifadesini geri almasını ve Alevilerden özür dilemesini bekliyoruz. Siz de başbakanla aynı düşüncede misiniz, diğer bir deyişle aleviliği bir inanç ve cemevlerini de ibadethane olarak görüyor musunuz?

Avrupa Birliği ilerleme raporundada yer verilen, okullarda okutulan zorunlu din dersleri, anayasanın değişmez maddeleri olan demokrasi ve laiklik ilkesine aykırıdır. Okullarda yer yer din dersi öğretmenlerinin alevilere açıkça hakaret ettiğini ve alevi öğrencileri aşağıladığını görüyoruz. Biz aleviler açısından ailede çocuklarımıza öğrettiğimiz inanç ile okulda öğretilen Sünni inancın farklı olması öğrencilerimizi bunalıma sokuyor. Hiç kimsenin bu genç beyinlere bu çelişkiyi yaşatmaya hakkının olmadığına inanıyoruz. Bu bakımdan din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılmasını talep ediyoruz. Siz de din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılmasından yanamısınız, partinizin mecliste anayasayı değiştirecek gücü mevcut bu konuda bir çalışmanız var mı veya yapmayı düşünüyor musunuz? 

Biz aleviler yüzyıllardır inancımızı ve kültürümüzü devletten bir kuruş yardım almadan bugüne getirdik. Sadece bir kesime hizmet veren Diyanet İşleri başkanlığı, bugün bir çok bakanlıktan daha büyük bütçeye sahip. Alevilerin vergilerinin de içinde bulunduğu devlet bütçesinden yararlanan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın  2. başkanı, aleviliğin bir inanç olmadığını söylerken, işi hakarete vardırarak ”cemevleri cümbüş evleridir” diyebiliyor. Devlet bakanı görevden alıp, vaazlığa atıyor bu zatı. Bizim açımızdan bu çözüm değil, böylesi düşüncedeki bu insan, şimdi alevilere karşı düşmanca fikirler geliştirecek vaazlar verecektir herhalde. Bizce bu zatın hemen iş akdinin feshedilmesi gerekir.  Aksi durumda, isteyen memur kendinde başka inançlara hakaret etme hakkını görebilir. Diyanet İşleri Başkanlığının demokrasi ve laiklikle bağdaşır yanı olmadığına inanıyoruz. Aleviler için Alevi Diyaneti ya da Alevilere Diyanette masa verilmesi gibi düşüncelerin, Alevilerin sorunlarını çözecek yerde, ülkemizin sorunlarını daha da büyüteceğine inanıyoruz. Bu konuda hassas olunmasını öneriyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığının feshedilerek malvarlığının hazineye devredilmesini, bu kuruma ayrılan bütçenin ise en çok halkımızın ihtiyacı olan eğitim ve sağlığa ayrılmasını arzu etmekteyiz. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Arie M. Ooslander’in Avrupa Parlamentosuna sunduğu ve Parlamento tarafından kabul edilen Rapor (A5-0160/2003)’un 41.  maddesinde aynen şunlar yer alıyor “Avrupa Birliği Türkiye’den Alevilere eşit davranılmasını, aleviliğin resmen tanınmasını ve aleviliğin yasal olarak güvence altına alınmasını talep eder.” Raporun gerekçelendirme bölümünde sünni İslamın çok büyük ölçüde önceliklere sahip olduğunu, diğer inançların kabul görmediğini ve inanç özgürlüklerinin sınırlandırıldığı belirtiliyor ve aleviler ile ilgili sorunlar dile getiriliyor. Bu konuda ne gibi bir çalışmanız var?

Alevilerin hava ve su kadar ihtiyaç duyduğu iki şey demokrasi ve laiklik. Anayasanın değişmesi dahi teklif edilemeyen bu maddelerin hayata geçirtilmesi talebimizdir. Türkiye’de yöneticiler demokrasinin sadece kendileri için var olduğunu ve laiklikten ise sadece kendi inançlarının özgür olmasını anlıyorlar. Oysa demokrasi bütün bireyler için geçerli olmalı ve bütün inançlara eşit davranılmalı ve saygı duyulmalıdır. Dil, ırk, mezhep, renk ve inanç farklılığından dolayı halkına zulmeden veya inkar eden hiç bir yönetim başarılı olamamıştır. Bizler toplumsal barış, kardeşlik ve huzur içinde bir toplum yaratma mücadelesi vermekteyiz. Onun için farklılıklarımızı kabul edip, ortak yaşamayı öğrenmek zorundayız.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, sorularıma somut ve net cevaplar rica ediyorum.

Ali Çağan

Halk Ozanı

İsveç Alevi Kültür Merkezi Başkanı ve

Avrupa Alevi Konfederasyonu Yönetim Kurulu Üyesi

Ali Cagan

www.alicagan.net

www.ozanca.net

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.