Ali Balkız dan Sıcacık Öyküler
Ali Balkız’dan Sıcacık Öyküler Şiar Can ŞenerYazar Ali Balkız’ın kaleminden çıkan ‘Yüzüstü Düşler’...
Ali Balkız’dan Sıcacık Öyküler
Şiar Can Şener
Yazar Ali Balkız’ın kaleminden çıkan ‘Yüzüstü Düşler’ ve ‘Giz Üstü Mektup’ adlı kitaplar, okuyucuları sıcacık halk kahramanlarıyla buluşturuyor
Yazar, öykücü Ali Balkız’ın son öyküleri, iki kitapta toplandı. “Yüzüstü Düşler” ve “Giz Üstü Mektup” adını taşıyan kitaplarda, Ankara sokakları, mahalleleri, Anadolu köyleri, içinde yaşayan insanlarıyla birlikte betimleniyor. Balkız, kahramanlarının düşüncelerini, isteklerini, hayallerini işlemiş öykülerinde. Pehlivan olmaya karar veren, bir türlü güçlenemediği için pehlivanlıktan vazgeçen çocuk, fırıncı babasına ekmek dağıtarak ve fırının hesabını yaparak yardım eden fırıncının oğlu, yeni bir ayakkabıya kavuşan adamın sevincini dile getirişi, iki aşığı takip eden hayalci ve daha birçok tip üzerinden halk yaşamından kesitler sunmuş Ali Balkız.
Üç arkadaşın paylaşımları
“Yüzüstü Düşler”de okur, önce üç arkadaş, üç bacıyla karşılaşıyor. Üçü de evlere temizliğe giden, aynı mahalleli kadınlar, sık sık kahve içmek için buluşurlar. Yaldızlı Yeliz, Kırktarak Nurgül ve Yaylı Yatak Meryem’in yaşamlarında keyif alarak yaptıkları belki de tek iş budur. Balkız, kadınların yaşamlarına, hayallerine, isteklerine ayna tutuyor öyküsünde. Diğer öykülerde de karşımıza birbirini seven iki genç çıkıyor, amcası ve babasının ortak olduğu fırında çalışan çocuk, bakıma muhtaç ihtiyarla kızı ve daha niceleri beliriyor.
Tüm yaş gruplarından insanların, geleceğe yönelik kurduğu hayallare tanık oluyoruz “Yüzüstü Düşler”de. İmkansızlıklar, açlık, yokluk kahramanların önünü kesse de hayal kurmak için paraya gerek olmadığını bilen kahramanlar, doyasıya düşlüyorlar. Kimi sevdiğiyle evlenmeyi, kimi güçlenip pehlivan olmayı, geçmişine, gençlik günlerine dönmeyi istiyor.
Yeni ayakkabı
“Giz Üstü Mektup” isimli kitabının bazı öykülerinde ise Balkız, nesneleri kişileştirerek, hayatın içindeki değerlerini sorguluyor. “Köstekli Saat”, “Sokağımız”, “Takunya”, “Yevmiye”, “Yeni Ayakkabım”da nesnelerin darıldığına, küstüğüne tanık oluyoruz. Canlı bir organizmayı andıran “Sokağımız” öyküsünün sokağı, her sabah uyanıyor, kalkıyor, gün içinde birçok şey yaşıyor, içinde barındırıyor, ardından yine gün bitiminde uykuya dalıyor, tıpkı bir insan gibi. “Yeni Ayakkabım”da, yeni aldığı ayakkabıyı kendi dünyasıyla tanıştıran adamla karşılaşıyoruz. Ayakkabının ‘gelişi’ öykünün kahramanını o kadar sevindirmiştir ki, uzak bir ülkeden yıllardır görmediği kardeşi gelmişçesine seviniyor. Kitaba adını veren “Giz Üstü Mektup” öyküsünde ise tanımadığı insanların davranışlarını izleyerek, hayatlarını hakkında tahminler yürüten, hayatın ‘giz’ini çözmeye çalışan birini dinliyoruz.
Balkız’ın öyküleri bir nedenle Anadolu’nun bir köyünden, ilçesinden kente göçmüş, ancak birden çok nedenle geri dönmek isteyenleri yakalıyor. Öyküler, geçmişin unutulmaya yüz tutmuş insani hasletlerini ve çıkar güdülmeden varolagelen insani ilişkilerini arayanlara ister istemez hitap ediyor. Ali Balkız, öyküleriyle edebiyatın sade, sıcacık haline çağırıyor okuru.
(Ankara / EVRENSEL) - 13 ARALIK 2007
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.