Aleviliği seven güzel sünniler de var
Aleviliği Seven Güzel Sünniler de VarFehmi SALIKHaziran 23 tarihli BirGün’de, Ünal Özmen’in, “Alevilik Din Dersi Gibi...
Aleviliği Seven Güzel Sünniler de Var
Fehmi SALIK
Haziran 23 tarihli BirGün’de, Ünal Özmen’in, “Alevilik Din Dersi Gibi Öğretilebilir mi?” başlıklı yazısı, anılarımı depreştirdi benim.
“Alevilik, ilericilik, devrimciliktir” demiştim bir yazımda. Sınıf bilincine erişmiş Sünni bir arkadaşım, incinmişti bu söylemimden; “Sadece Aleviler mi ilericidir?” diye serzenişte bulunmuştu; sonraları benim diğer yazılarımı da okuyunca, sanırım rahatlamıştı.
Bugünkü örgütlü duruma gelmeden önce, benim yaşta bulunan özellikle Alevi öğretmenler, çok sıkıntılar yaşadı geçmişte. Bugün öyle bol keseden öğüt dağıtanlar, bizim çektiklerimizi yaşamamışlardır. Çünkü o günlerde gerçek kimliğiyle görünüm sergileyen çok az kişi vardı benim gibi. Bu yiğitlik de, hem kişi olarak bizlere; hem de toplumsal açıdan ülkemize çok zarar verdi: Dövüldük, sürüldük, yüzümüze ustura atıldı, yolumuz kesildi, boynumuza yular geçirilip gezdirildik, köy köy/ kent kent dolaştırıldık, adı sanı olmayan yerlere atamamız yapıldı, vurulduk, öldürüldük. Sağ kalanlarımızın çoğu, ya meslekten men, ya da zorla emekli edildi. O zaman da yerimizi ‘sahte’ler doldurdu.
Suçumuz çoktu; bunlardan biri de ‘Alevilik’ti.
Abece’nin ‘K’ harfi revaçtaydı o yıllar. Alnımıza ‘K’ harfi kazınmıştı. Bu harfler, kimi alınlarda üçe kadar çıkıyordu. Örneğin benim alnımda üç ‘K’ vardı: “Kürt, Kızılbaş, Komünist”. Yani en son aşamaya ulaşmıştım ben; işim tamamdı artık; defterim dürülebilirdi.
Ünal Özmen, Tokat’ın Niksar İlçesi’nin bir köyüne öğretmen olarak atanan bir dostunun anlattıklarını bize yansıtıyor. Tutulan bu aynada Sünni öğretmenin ilericiliğini/devrimciliğini, sınıf bilincine kavuşmuşluğunu, çağa yakışırlığını; aynı yerde görev yapan Alevi öğretmeninse namaz kıldığını, oruç tuttuğunu, abdest aldığını görüyoruz. Şimdi bağnaz kafalılar, şunu söyleyecek hemen: “Ne var yani; bir Alevi öğretmen, oruç tutup namaz kılamaz mı?” Evet, bunları yapamaz. Ramazan orucu tutup, Cuma namazına giden biri, Alevi olamaz.
Arkadaşım, kardeşim gibi sevdiğim, ışık içinde yatan Mahzuni’nin, o dizesi geliyor dilimin ucuna:
“Nice Ali’ler gördüm Osman çıktılar…”
İşte Niksar’ın o köyünde öğretmenlik yapan o Sünni arkadaş, tam bir Alevi; Alevi kökenden geldiği söylenen o öğretmen de, Mahzuni’nin tanımladığı tam o ‘Osman’dır.
Şimdi de, bazı ‘saksı kafalı’lar, “Osman’a saldırdı” diyebilirler.
Hekimhan Lisesi Müdürü’ydüm; salt bu üç ‘K’ damgası yüzünden sürüldüm. Beni gammazlayan ‘dini bütün’ bir cumhuriyet savcısıydı. Tam da benim ardımdan Malatya’da ‘Kemal Abbas Olayı’nı yaşattı yobazlar. Kemal Abbas Alevi, namuslu bir öğretmendi. Sevgili arkadaşlarım Lütfü Kaleli’yle Nedim Şahhüseyinoğlu bu olayın yakın tanığıdırlar.
Hilvan Ortaokulu-sonra Lisesi- müdürüydüm. Gözümü budaktan esirgemiyordum hiç. Tabancalı geziyordum ilçede. Öğrencilerim de tabancalı/bıçaklıydı. Kısa zamanda kendimi kabul ettirdim; öğrencilerim bana saygıdan ötürü bıçak ve tabancalarını sıyırıp attılar bellerinden. Ben de öyle yaptım. Alnımdaki ‘K’leri, ya da ‘K’ları hiç gizlemedim.
Bir gün meslektaşlarımdan biri, benim arkamdan benim için “Çok yiğittir, kültürlüdür; ancak Kızılbaş’tır” deyince, yazmanımın elinden zor kurtulmuş. Yazmanım, yerli bir Sünni’ydi.
İzmir Maliye Meslek Lisesi Müdürü’ydüm. Okul yatılıydı. Yakınlarımdan biri de bu okulda görevliydi. Bu kişi Alevi olduğu halde sürekli ramazanı tutar, hiç kaçırmazdı.
Memurlarımdan biri, bir gün ona şunları söylemiş:
“Arkadaş, ramazanı da tutsan, cumaya da gitsen, beş vakit namaz da kılsan yine alnındaki bu ‘Kızılbaş’ yazısını silemezsin. Herkes biliyor ki müdürümüzün yakınısın. O, Aleviliğini yadsımıyor. Alevi olduğu için övünüyor. Biraz da müdürümüzü örnek al…”
Bunları söyleyen memurum, Sünni’ydi.
Bugün ben de günümüz hükümetinin, Alevilikle ilgili ‘açılım’ını, inandırıcılıktan uzak, olabildiğince ‘yapay’ buluyorum.
“Hükümet, kendi Alevi’sini yaratmak istiyor” görüşüne yürekten katılıyorum.
Diyanet’ten maaş almak, Diyanet’te temsil edilmek görüşü, gerçek Aleviler için büyük bir ‘zulüm’dür diye düşünüyorum.
Kişi olarak kim olursa olsun; kurum olarak hangi dernek olursa olsun; bu tür bir görüşü benimseyenlerle aynı arabaya binemem; aynı sofrada oturamam; aynı ‘lokma’yı yiyemem.
Günün hükümeti de, geçmişteki hükümetler gibi Ünal Özmen’in sözünü ettiği o köylü gibi düşünüyor.
‘Açılım’, ‘Çalıştay’, din derslerine bir iki Alevi deyişi serpiştirmek, gerçek Aleviliğin tanımına yetmez. Aleviliğin, yozlaştırılmasıdır bu girişimler.
İçtenlikle inanıyorum: Bu toplantılardan sonra hükümet temsilcileri, birbirlerine göz kırpıp alayımsı bir görünüm sergiliyorlar şimdi.
Ben hep söylüyorum: Diyanet’e girmek değil; Diyanet’i temelinden söküp atmak gerekir. Demokratik bir ülkede Diyanet’in yeri yoktur.
Cemaatse, tarikatsa, neyse artık; herkes kendi yağıyla kavrulmalı. Bu söylemimin içinde Alevilik de var. İnananlar, inanç evlerini; ibadet yerlerini kendi emekleriyle kursunlar; kendi keselerinden beslesinler, yaşatsınlar. Osmanlı Padişahı’nın ikide bir savaşa çıkışına sinirlenen ve savaşta çocuklarını yitiren o köylünün, söyledikleri geliyor aklıma.
Ben, Sünni kardeşlerimizin içinde de, benim gibi düşünen o güzel insanların çokluğuna inanıyorum.
İster Alevi, ister Sünni, ister değişik inanç sahibi, ister inançsız olsun; devrimci, ilerici, eşitlikçi, adaletçi, paylaşımcı, demokrat olan herkesi buradan saygıyla selamlıyorum.
“Hızır Paşa’cı”ların kulaklarına küpe ola...
Fehmi SALIK
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy26624 = 'fehmisalik' + '@';
addy26624 = addy26624 + 'gmail' + '.' + 'com';
var addy_text26624 = 'fehmisalik' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';
( '' );
26624 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
KAYNAK : Alevihaber.com - 25 Haziran 2009
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.