Alevilerin ortak talepleri bir kez daha iletildi
Alevilerin ortak talepleri Faruk Çelik'e bir kez daha iletildiÖKER : "Türkiye'de ki Müsahibimiz Alevi Bektaşi Federasyonu’nun...
Alevilerin ortak talepleri Faruk Çelik'e bir kez daha iletildi
ÖKER : "Türkiye'de ki Müsahibimiz Alevi Bektaşi Federasyonu’nun talepleri bizim de taleplerimizdir. Bu taleplerin bir an önce yerine getirilmesini istiyoruz"
Türkiye’nin 2009 yılı siyasi gündeminin öncelikli konularından birisi olan Alevi açılımı kapsamında yapılan çalışmalar hükümetin yurt içi ve yurt dışında yaptığı görüşmelerle devam ediyor.
Bu çalışmalar kapsamında geçtiğimiz Pazartesi günü (22.02.2010) Diyanet İşleri Başkanlığı ve Dış Türkler'den sorumlu Devlet Bakanı Faruk Çelik, AKP Parti Dış İlişkiler Başkanı Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen ve Avrupa Aleviler Birlikleri Konfederasyonu temsilcileri Almanya’nın Köln şehrinde biraraya gelerek açılımın içeriğini tartıştılar.
Toplantıda konuşan Avrupa Aleviler Birliği Konfederasyonu Başkanı Turgut Öker Çalıştay önraporunu incelediklerini ve yetersiz bulduklarını ifade ederek "Aleviler Avrupa’da hiç bir sorun yaşamadan inançlarını yaşamaktalar. Gerek duyulan her şehirde cemevi açabilmekteler. Yetkililer buna itiraz etmedikleri gibi bunu bir zenginlik olarak değerlendirip teşvik etmektedir. Almanya, Danimarka ve Hollanda okullarında Alevilik dersleri bile başlamıştır. Bu hakların tartışma konusu yapılmadan Türkiye’de de uygulanmaya başlaması gerekmektedir. Avrupa Birliği’ne üye olmak isteyen bir Türkiye’nin bunları zaten yapması gerekir. Ayrıca Madımak Oteli'nin müze olması için gereken adımlar bir an önce atılmalıdır. Bu uygulamanın Almanya’nın Solingen şehrinde örneği vardır. Solingen şehrinde ırkçılar tarafından yakılarak öldürülen Bir Türk Ailesinin kaldığı ev müze haline getirilmiştir. Bu ev Türk yetkilileri tarafından da 3500 km uzakta olmasına rağmen her yıl ziyaret edilmektedir. Oysa Sivas Ankara’ya 450 km mesafededir ve 17 yıldır tek bir yetkili 2 Temmuz’da yapılan anmalara katılmamıştır." dedi. Alevilerin Avrupa’da ve tüm dünyada örgütlü olduğunu vurgulayan Öker ‘Türkiye'de ki Müsahibimiz Alevi Bektaşi Federasyonu’nun talepleri bizim de taleplerimizdir. Bu taleplerin bir an önce yerine getirilmesini istiyoruz" diye konuştu.
Federasyon temsilcilerinin görüşlerini dinledikten sonra söz alan Devlet Bakanı Faruk Çelik ise Çalıştaylarda devlet olarak kendilerinin hiç bir şekilde görüş belirtmediklerini, sadece katılımcıların görüşlerine başvurdukalarını ifade etti. Türkiye’de 72 milyon insan yaşadığını ve alınacak tüm kararlarda bütün kesimlerin görüşlerine yer verilmesi gerektiğini söyleyen devlet Bakanı Çelik, Madımak’la ilgili olarak Sivas’taki sivil toplum örgütleriyle görüştükten sonra ortaya çıkacak tabloya göre karar alacaklarını belirtti. Konuşmasında zorunlu din derslerine de değinen Devlet Bakanı Faruk Çelik "Zorunlu din derslerini kaldırmak çocuğuna din bilgisi vermek isteyen aileleri karşımıza almak olur. Ayrıca her iki tarafta olan önyargıların giderilmesi gerekmektedir. Örneğin Sünni toplumu Alevinin yaptığı ve kestiği yenmez derken Alevi toplumu da her Sünniyi Yezit’in amcasının oğlu ya da yakını gibi düşünmektedir" diye konuştu.
Toplantıya İngiltere Alevi Kültür Merkezi de katılarak görüşlerini bir rapor olarak yetkililere sundu. On dört ülkenin Alevi Federasyon Başkanlarının katıldığı toplantıda İAKM ve Cemevi’ni temsil eden Yönetim Kurulu Başkanı İsrafil Erbil, görüşmeler sonucunda bakanlara sunulan rapora İAKM ve Cemevi’nin Çalıştaylarla ilgili görüşlerinin de eklendiğini belirtti.
Toplantıda bakanlara sunulan raporda İAKM ve Cemevi’nin şu görüşleri şu şekilde yer aldı.
Çalıştay raporlarına İAKM ve Cemevi’nin yanıtı
• Çalıştaylar Alevilerden oluşmalı ve Alevilerin görüşlerini yansıtmalıdır.
Bakanlığın hazırlamış olduğu Alevi Çalıştayları Önraporunu dikkatle inceledik. Çalıştaylara Alevileri temsil etmeyen tarafların görüşlerinin daha etkili ve belirleyici olarak yansıdığını gördük. Siyasal sosyal ve inançsal olarak yeni bir yapılanma içerisinde olan Türkiye’de, Aleviler için de gerekli düzenlemelerin yapılması kaçınılmazdır. Bu düzenlemeler yapılırken Alevileri ilgilendiren konularla ilgili olarak sadece Alevilerin görüşleri alınmalıdır.
• Cemevleri yasal ibadethaneler olmalıdır
Cemevleri yasal ibadethaneler olmalıdır çünkü hiç bir cami ya da başka bir ibadethane Alevi-Kızılbaş ve Bektaşilerin manevi ihtiyaçlarına yanıt olamayacaktır. Cemevleri camilerin veya başka bir ibadathanenin karşıtı ya da alternatifi değildir. Londra İAKM ve Cemevi cemevlerinin Aleviler için vazgeçilmezliğine dair en güzel örneklerden biridir. İAKM-Cemevi aktif olarak faaliyetlerine başlamadan önce Londra’da 15 yıl içerisinde yaşları 18 ile 25 arasında olan 20 gencimiz intihar etti. Alevi toplumu içinde 70’in üzerinde cinayet işlendi, yüzlerce kavga, yaralama olayı yaşandı. Bunun sonucu olarak 3000’in üzerinde insanımız hapishanelere girdi. Ne zaman ki İAKM-Cemevi son altı ayda aktif olarak faaliyete başladı bu olayların sayısı çevre belediyelerinin ve polisin dikkatini çekecek kadar azaldı. Çünkü İAKM-Cemevi’nde 20’nin üzerinde kurs başlattık ve 500’ün üzerinde gencimiz bu kurslara katılıyor. En geç iki ayda bir yapılan cemlerimizde yaşları 16 ile 25 arasında 300’e yakın genç oluyor. Gençlik gecelerinde yüzlerce genç türküler söyleyip halay çekiyorlar. Kısacası hiç bir cami ya da başka bir ibadathane Alevi-Kızılbaş-Bektaşi’lere bu hizmetleri veremez. Cemevleri’nin Alevi toplumu içerisinde hem güvenlik hem de sosyal olarak yararlı bireyler yetiştirmede büyük rolü vardır. Cemevleri Aleviler için gereklidir ve vazgeçilmezdir. Alevilerin olduğu her yerde Cemevi’ne ihtiyaç vardır. İngiltere ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde olduğu gibi Cemevleri Türkiyede’de yasal statüye kavuşturulmalıdır. Şu anki Türkiye’de uygulama içler acısıdır. Alevi köylerine cami yaptıran devlet Alevilerin kendi imkanlarıyla yaptıkları cemevlerini kabul etmemekte hatta Sultanbeyli örneğinde olduğu gibi 58 defa dava açarak yıkmaya çalışmaktadır. Hatta cemevinin bulunduğu mahalleye hayatı boyunca Alevi düşmanlığı ve katliamları yapan Yavuz Sultan Selim’in ismini vermiştir. Buradan da anlaşıldığı gibi eşitlikten bahsetmek mümkün değildir.
• Madımak utanç müzesi olmalıdır.
Madımak pazarlık konusu olmamalıdır ve katledilenlerin anılarının yaşadığı bir müze haline getirilmelidir. Bazı Alevi aydınlarının Madımak’la ilgili öne sürdüğü ‘yeşil alan olsun düşüncesi’ bir hatadır ve düzeltilmelidir. Dünyada utanç müzelerinin örnekleri vardır. Örneğin İngilizler Londra’da Önceki yüzyıllarda kendi insanına yaptığı işkence ve zulümleri anlatan bir müze yapmıştır. Dünyanın her yerinden insanlar bu müzeyi ziyaret etmektedir. Bu müzeyi gören insanlar dehşete kapılarak tarihte olanlardan ders çıkartmaktadır. Madımak müze olursa 2 Temmuz 1993 günü başta orada bulunan ve bu katliama katılan insanlar olmak üzere müzeyi ziyaret eden tüm insanlar yapılanın ne kadar yanlış olduğunu farkedecekler ve böyle bir eylemin içinde hiç bir zaman yer almak istemeyeceklerdir. Sadece birilerinin hoşuna gitsin diye taleplerimizi eksiltmek ya da yumuşatmak gibi bir hataya düşemeyiz. Pir Sultan Abdal’ın içinde şah sözü olmayan bir dolu deyişleri ve türküleri vardır ama o inandığı için inadına açılın kapılar şaha gidelim demiştir ve yolundan dönmemiştir. Yolundan dönen bizden değildir.
• Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır
Laik bir Türkiye’de zorla öğretilen bir din dersi olmaz, olmamalıdır da. Hatta yalnızca bir inanç, yani hanefilik ve sunnilik öğretiliyor, Alevilik-Kızılbaşlık- Bektaşilik yasaklanıyor, üstelik dergahları işgal ediliyor ve kapatılıyorsa bunun izahı yoktur. Dinler vicdan ve gönül işidir, yaradanla birlenmedir. Bu gönül işine diyanet gibi bir kurum karışmamalıdır. Ne biz bir başkasının ne de bir başkası bizim dini harcamalarımızı ödememelidir. Dinleri inananlar finanse etmelidir.
• Aleviler bir bütündür
Çalıştay raporlarında dikkatimizi çeken bir başka yanlış da Alevilerin Türk Alevi-Kürt Alevi gibi tanımlamalarla ayrıştırılarak taleplerinin farklılar içerdiğinin iddia edilmesidir. Buradaki amaç Alevilerin çoğunluğunun belli olan talepleri konusunda kafaları karıştırmak ve Alevilerin bütünlüğünü bozmaktır. Aleviler kendilerini farklı etnik kimliklerle ifade edebilirler. Alevilik inancında bu bir sorun teşkil etmez. Örneğin Güneydoğu’da hiç Türkçe bilmeyen bir Alevi-Bektaşi-Kızılbaş, İçanadolu’da yaşayan bir Alevi-Bektaşi-Kızılbaş ya da İstanbul’da holding sahibi bir Alevi-Bektaşi-Kızılbaş’ın Türkiye’de yaşadıkları sorunlar aynıdır. İnançları nedeniyle aynı iftiralara ve ayrımcılığa maruz kalmışlardır. Dolayısıyla Alevileri milliyetlere bölgelere ya da sosyal gruplara ayırma politikalarından vazgeçilmelidir. Türkiye’de Alevilerin hangi etnik ya da sosyal gruptan olursa olsun İnançla ilgili haklarını talep etmesi için Alevi olması yeterlidir. Alevilerin ayrı gruplardan meydana gelmesi Aleviliğin zenginliğidir. Sonuç olarak Alevilerin talepleri bilinmektedir ve uygulanmalıdır. Avrupada yaşayan aleviler olarak kendi ülkemizi Avrupa mahkemelerinde yargılamaktan ve mahkum etmekten çok memnun değiliz. İAKM-Cemevi olarak taleplerimizin yerine getirilmesini istiyoruz.
İsrafil Erbil
İAKM ve Cemevi Yönetim Kurulu Başkanı"
KAYNAK: Alevihaber.com – 23 Şubat 2010
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.