Aleviler ve Sünniler
Aleviler ve Sünniler ALİ BULAÇ / ZAMAN Gerçek sorunları devlet ve modern kentle olan Aleviler, kendilerini tanımlar ve kimliklerini inşa...
Aleviler ve Sünniler
ALİ BULAÇ / ZAMAN
Gerçek sorunları devlet ve modern kentle olan Aleviler, kendilerini tanımlar ve kimliklerini inşa ederlerken şu üç hüküm cümlesinden hareket etmektedirler:
1) Alevilik, Sünniliğin dışındadır, 2) Alevilerin tarihte uğradığı büyük mağduriyetin müsebbibi Sünnilik ve onların kitleler halinde katliamlara maruz bırakılmalarına ve kırsal yörelere sürülmelerine imkân veren "Şeriat fetvaları"dır. 3) Sünnilik devletin mezhebidir (Hanefilik ve Maturidilik). Kısaca Aleviler kimliklerini Sünnilik ve Sünni karşıtlığı üzerinden kuruyor, Sünnileri ötekileştirip sosyo-politik sistem içinde kendilerine yer açmaya çalışıyorlar. Alevilerin "öteki"si mezhep olarak Sünnilik; devletin resmi dini olarak Sünnilik ve tarihsel mağduriyetin müsebbibi olarak Sünnilik fonksiyonel bir değer taşımaktadır.
Ben Alevi realitesini ve bir kimlik olma çabasını ne inkâr ediyor ne küçümsüyorum. Ancak kimlik inşaında "ötekileştirme"ye gidilirken bir sorun ortaya çıkıyor. Modern kimlikler, uluslar gibi "hayali cemaatler"dir, kurgusaldır, sonradan ve sentetik olarak üretilmişlerdir. Genellikle tarihi tahrif ve suistimal ederek kurulurlar. Mesela, Ortadoğu'daki bütün ulus devlet söylemlerine bakın, şu sabit önermelerin ortak olduklarını görürsünüz. "Bizim ülkemiz, bölgenin ve dünyanın en stratejik bölgesidir; zengin bir tarihimiz ve gelişmiş bir uygarlığımız vardır; bizi biz yapan özellikler diğerlerine benzemez, biz farklıyız." Bunu bir Ürdünlüden duymanız da mümkündür, bir Tunusludan veya Suriyeliden de.
Kimi Alevilerin Sünniliği ve Sünnileri ötekileştirme çabalarına bu açıdan baktığımızda, eğer Alevilerin kahir ekseriyetinin kabul ettiği üzere Alevilik "İslam içi bir mezhep" ise, bu durumda nasıl Sünnilik, İslam genel şemsiyesi altında Şiilik ve Zeydilik'le bir arada yaşayabiliyorsa, Alevilikle de bir arada yaşayabilir. Alevilik Sünnilik dışı olabilir, ama Sünnilik karşıtı olmak zorunda değildir. Hatta biz modern yayılmacı ve hegemonik yaklaşımları aşarak, bölgenin diğer unsurlarıyla (Ermeni, Yahudi, Maruni, Kıpti vs.) nasıl barış içinde ve bir arada yaşayabiliriz, sorusuna cevap aramak durumundayız. Alevi kanaat önderlerinin, kimliklerini öne çıkarır ve haklı taleplerini dile getirirlerken, bunu Sünniliği ve Sünnileri ötekileştirerek yapmamaları gerekir.
İkinci önerme, Osmanlı-Safevi iktidar kavgasında onbinlerce Alevi "Şeriattan alınan fetva" sonucu katledilmişlerdir iddiasına dayanmaktadır. Bu yüzden bir Alevi'nin Şeriat korkusu, basit bir özgürlük veya yaşama biçimi olgusunun ötesinde can korkusudur. Alevinin modern kimliği ve kolektif hafızası oluşturulurken, Şeriat "katliam"la özdeşleştirilip araçsallaştırılmaktadır.
Fatih, Türkleri askerî ve bürokratik sisteme katmadığı için Türkmenlerin isyanıyla karşılaştığında, süren isyanlar sırasında Türkmenler Anadolu içlerine sürülüp kırlara hapsedildiğinde, zaman içinde Safevilerden yardım alıp da bir miktar etkisi altında kaldıklarında ve özellikle Doğu seferine çıktığında Yavuz Maraş yakınlarında "Alevileri" kılıçtan geçirdiğinde, referans alınan fetvalar İslam Şeriatı'ndan çok Örfi Hukuk'a dayanıyordu.
Tursun Bey'in tanımıyla Örfi hukuk "Yasağı sultani" olup maksadı, hanedanın ve sultanın tahtını korumaktır. Örfi hukukun bugünkü anlamı Örfi idare/sıkıyönetim, OHAL'dır. Burada esas ilke "siyaseten katl"dir. Bu fetvayı verenler şeklen delillerini Şeriat'a dayandırmış olabilirler, ama İslam'ın ruhuna aykırı olarak davranmışlardır. Hiçbir Müslüman fakih, güvenlik ve iktidar uğruna çocukların, kadınların, isyana katılmayan sivil erkeklerin katline cevaz veremez. Bu, bugünkü devletlerin sivillere uyguladığı "devlet terörü"ne denk düşer. Bunun Şeriat'la uzaktan yakından ilgisi yoktur. Alevilerin katline cevaz verenler siyaseten Sünnilerin de katline cevaz vermişlerdir. Maraş'ta öldürülenler ile Kuyucu Murat'ın öldürdükleri -50 binin üstünde insan- aynı kaderi paylaşmışlardır. Üçüncü önermeye cumartesi devam edeceğiz.
ALİ BULAÇ
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy38515 = 'a.bulac' + '@';
addy38515 = addy38515 + 'zaman' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text38515 = 'a.bulac' + '@' + 'zaman' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
38515 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
ZAMAN - 26 Kasım 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.