"Aleviler tehdit" midir?
"Aleviler tehdit" midir? Kemal BÜLBÜLDiyanet İşleri Başkanlığı (DİB) “2008 Yılında, 2009 – 2013 Yılları arasındaki faaliyet...
"Aleviler tehdit" midir?
Kemal BÜLBÜL
Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) “2008 Yılında, 2009 – 2013 Yılları arasındaki faaliyet ve hedeflerini belirlemek amacıyla bir stratejik plan” hazırlamış! “Güçlü Alanlar, Zayıflıklar, Fırsatlar ve Tehditler” başlıklı “130 sayfalık” bölümde “Kimi çevrelerin zorunlu din öğretiminin kaldırılması taleplerinin olması tehdit olarak” algılanmış!
Dikkat ederseniz “Aleviler” denmiyor, “Kimi çevreler” deniyor. Yani DİB’e göre Aleviler “Kimi çevreler” oluyor.
Peki, Aleviler DİB için tehdit midir?
Ya da DİB nedir? Aleviler DİB’i neden “Tehdit” eder?...
DİB kısaltmasını (D)evlet (İ)manı (B)akanlığı diye açımlamak pek de abes olmaz. Zira DİB İslamiyet’i veya İslamiyet’in mezheplerini (Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli) değil devletin resmi İslam anlayışını temsil eden bir kurumdur. Üstelik DİB’e göre “Şafii, Maliki, Hambeli” diye bir “Mezhep yoktur.” “Hanefi Mezhebi” ise “Memlekete Komünizm gerekliyse onu da biz getiririz!” mantığı ile “Getirilmiştir.” “Hanefi Mezhebi” DİB laboratuarında “Alim- i ala müfessirler” tarafından yeniden “Tefsir edilmiş” ve “Devlet Mezhebi” kılınmıştır.
Laik, demokratik bir ülkede DİB gibi bir kurumun olamayacağı gerçeği bir yana, DİB mevcut hali ile devletin derin ve Türk/ İslamcı aklından talimat almadan hareket etmeyen bir kurumdur. Ve Aleviler “Laik, Demokratik bir devlette DİB gibi bir kurum olmamalı, Zorunlu Din Dersi Kaldırılmalı” diyorlar. İşte “Tehdit” budur! “Laik, Demokratik bir devlet istemek” DİB için “Tehdit” anlamına geliyor.
DİB’le birlikte hareket etmek ve DİB’in derin fikirlerinden her vakit nasiplenerek eğitim programı ve din dersi oluşturmak alışkanlığını vazife bilen MEB (Milli Eğitim Bakanı) bakın ne diyor? “Alevilik önümüzdeki yıl tasavvufi akım olarak öğretilecek(miş.)” Ama dikkat buyurunuz “Tasavvufi akım” derken “İslam içi tasavvufi akım” demek istiyor Milli Eğitim Bakanı! Yani Bakan Hanım’a göre “Alevilik İslam İçinin de içinde bir akımcık.” “İslam içi” olsa yine neyse! “İslam içi” bile değil, “Olsa olsa İslam içinde bir akım.”
Öte yandan DİB’den sorumlu Devlet Bakanı Faruk Çelik ve “Alevi Çalıştayı Koordinatörü” Nejdet Subaşı “Alevilerin talepleri için kamuoyunun ikna edilmesi gerekir! Bu konuda bir anket yapacağız.” diyorlar.
Tüm bunlara bir de Türk/ Alevi/ İslamcı CEM (Cumhuriyet Eğitim Merkezi) Vakfı’nın “Alevi İslam Din Hizmetleri” ve “DİB içinde Aleviliğe de yer bulmak, dedelere maaş vermek” projesi de eklenince tablo tamamlanıyor. Ha bir de sair kurumlar var. Devlet ve DİB adına “Bilimsel çalışmalar(!)” yapan üniversiteler, üniversitelere bağlı ilahiyat fakülteleri, adına “kürsü” bile diyemedikleri “Alevilik araştırma birimleri(!)”
Saydığım bu kurumlar DİB’in himayesinde çalışma yürütür ve Türk, İslamcı zihniyetin oluşmasını sağlarlar. Bütün bu zihniyet ise gücünü “Ordu, Millet el ele” mantığından alır.
Şimdi AKP iktidarı “Ordu Millet el ele” düsturunu “Ordu AKP el ele” düsturuna çevirmiş, yukarıda saydığım kurumlar aracılığı ile “Açılım da açılım” diyerek Neo Türk, İslamcılık yaratma kaygısı ile çok inceden politikalar yürütmektedir.
Bu “ince politikalar” için “Alevilik bir tehdittir.” Sadece Alevilik değil, devletin “Türk, İslam” anlayışı dışında farklı olan ne var ise “Tehdittir.”
Aslında DİB “Kimi çevreler” diyerek adını anmaktan dahi “imtina ettiği” Aleviliği “Tehdit” kabul ederek Alevileri tehdit ediyor.
“Demokrasi ve küffar icadı laülük istemek zinhar tehlükedür! Mecburi din derslerinin ilgasını istemek!... Zinhar tehlükedür! Hele de DİB gibi muvafık bir müessesenin ilgasını istemek mülhidliktür!
Enel Hak diyen Hallacı Mansur, Fazlulahı Hurüfi ve Hallacı Mansur’un yolundan giden Seyit Nesimi, Yarin yanağından gayri her şeyde hakça diyen Şeyh Bedrettin, İnsandan yola çıktım, insanı buldum diyen Yunus Emre, Cümlenin muradı dünyada cennet diyen Pir Sultan Abdal… da mülhid değül müydü? Atamız Muaviyeden, Selçuklu ve Düveli Muazzama Ali Osmaniye kadar mülhidlerin kellesi vuruldu.”
Ee şimdi devir değişti, artık kelle vurmak yerine aklı, duyguyu ve bilinci vurmak daha muteber bir adet AKP için. Muviye soylu Yezit de İmam Hüseyin’in başını vurdu ama bu ona yetmedi. Aklı, duyguyu ve bilinci kurutmak için elinden geleni yaptı ve kendi iktidarı için Muaviye soylu İslam’ı oluşturdu.
Aleviliği “Tehlike olarak görenler” kime benziyorlar dersiniz?...
Alevi Haber - 19.01.2011
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.