Alevi aşuresi
Alevi aşuresiÖzlem Albayrak / YENİ ŞAFAKAlevi mitinginin bendenizi en şaşırtan detayı; Erdoğan'ı başörtülü resmeden ve resmin...
Alevi aşuresi
Özlem Albayrak / YENİ ŞAFAK
Alevi mitinginin bendenizi en şaşırtan detayı; Erdoğan'ı başörtülü resmeden ve resmin altında “türban dedin önce sen gir” yazılı olan pankarttı. Doğrusu, o pankartı taşıyan ya da o ifadeye katılan eşhasın örtüyle kişisel bir derdi olmadığını, bunu hükümetin politikalarından duyulan rahatsızlığı dile getirecek bir metafor, bir eğretileme unsuru olarak tercih ettiklerini düşünmeyi yeğlerdim.
Ama insan şaşırıyor. İnançları yoksayılmış, iman ettiklerinin tüm gösterenlerini daima görünmez kılmak zorunda kalmış bir dini topluluğun itiraz/talep retoriği nasıl olur da, sırf bir inancın tezahürüdür diye benzer sürgünleri gören bir sembolle lafa başlardı. Bu kendi ayağına tekzip anlamına gelmez mi?
Gerçi “hükümetin politikalarından duyulan rahatsızlık” teması da netameli. Senin Cumhuriyet tarihi boyunca, hatta tarihi tarihince 1924'teki Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Hakkındaki Kanun'dan bu yana resmi ideolojinin tanıdığı bir ibadet mekanın bulunmasın, kimliğini her daim saklamak gibi bir korunma kalkanı geliştirmek zorunda kal, ama ilk çıktığın meydanda, ilk politikleşme manevranda yine Cumhuriyet tarihi boyunca, mensubiyet kesbettiğin o topluluğa 'açılım' vadeden (AK Parti yaptı bunu, başkası da yapabilirdi, yine iyi bir şey yapmış olurdu) en azından sözünü ilk kez eden hükümete giydir.
Doğrudur, geçtiğimiz yıl Reha Çamuroğlu'na fırsat tanımayan, alevi vekile görevi bıraktıracak ölçüde mukavemet gösteren AKP'li katı sünni blok ve Diyanet bugün Aleviler konusunda başlangıçta öngörülen hedeflerin gerisine düşülmesi hususunda, sorumludur. Çamuroğlu'nun görevden el çekmesiyle “cemevlerinin ibadethane olarak tanınması ve dedelere maaş bağlanması” önerileri suya düşmüştür. Bugünkü öneri listesinde ise; “Aleviliğin devlette temsilinin bir genel müdürlük vasıtasıyla mümkün olması, cemevlerine ibadethane statüsü verilmemesi ama cemevlerine yönelik engel çıkartmaktan da kaçınılması, dedelere maaş bağlanmaması ama Alevilik konusunda bir enstitü kurulması” şeklinde Sünni kesimi daha az rahatsız edecek maddeler vardır.
Ama bu sorumluluğun büyük ortağı Sünni blok değil, geçtiğimiz yıl Çamuroğlu'nu yuhalayan, Alevi açılımında bir mihenk olabilecek o iftara katılmayan, katılmak ne demek iştirak edenleri 'düşkün' ilan eden ve bu uğurda cürümlerinin yettiği patırtıyı çıkaran Alevi dernekleridir. Kimse kusura bakmasın.
85 yıldır dergahlarının kapatılmasına, kimliğinin görmezden gelinmesine, defaatle katliamlara uğramaya, bir başağrısı olarak görülmeye ses çıkarma, ama birisi çıkıp 'açılım' dediği anda yaygarayı bas. Doğrusu Çamuroğlu'na yapılan şeyin, 9 Kasım'daki mitinge katılmayan ve “Alevilik İslam dışıdır diyenler zır cahildir” gibi açıklamaları olan İzzettin Doğan'a da yapılıyor olması ilginç. Çünkü Doğan, bir mezhep çatışmasının en çok Batı'nın işine geleceğini söylüyor. En büyük tepkiyi alıyor.
Bugün Alevilerin, başörtüsüne ve Sünni inanışının pek çok gösterenine karşı konumlanması; Sünni-dindar oyları her daim rakiplerine kaptırmış olan CHP'nin ve alevi oyları avlamaya soyunan DTP'nin işine geliyor olabilir. Ama bu demek değildir ki, Kemalist rejim Alevilerin dini inanç ve ibadetlerine hep şefkatle muamele etmiştir ve demek değildir ki DTP son derece barışçıl olan “seni inciteni sen incitme” diyen Alevi inancını “aldım kabul ettim” filan diyecektir. Bir de şu var tabi; Ulusalcı Kemalizm'in Kürt meselesi hakkındaki görüşü “kart-kurt” kademesinde seyrediyorken; daima Kemalist olduğunu deklare eden Aleviler'in DTP'yle yakınlaşması da bir paradoks gibi durmuyor değil.
Velhasılı kelam; Alevilerle ilgili tenakuzlardan yola çıkarak, Kemalist ideolojinin “madem bu ülkede dindarlık olgusu eprimedi, bari suya sabuna dokunmayan bir din ikame edelim” gibi bir tez güdebileceği, PKK'nın Marksist/ateist yapılanmasına Sünni inançtan daha uygun olduğu için Alevileri ve Aleviliği markaja aldığı, hiçbir din ve hiçbir dindarla hiçbir işi olmadığı görülen CHP'nin, iddiasız inançları nedeniyle oy deposu olarak onyıllardır Alevilerin peşinde olduğu, Avrupa'nın Türkiye'de bir mezhepsel/toplumsal ayrışma ihtimali daha oluşturduğu için Alevileri gündemine aldığı gibi tezler ileri sürülebilir. Bunların Aleviler için özgürlük ya da daha iyi hayat şartları değil, kullanılmış bir mendil gibi kenara atılmak olacağı da öngörülebilir.
Ama bu tezler asla, bu meselenin “çuvaldız” kalemini teslim etmemizi engellemez. O da tıpkı devlet gibi, Türkiye'deki sünni kesiminin de yüzyüze ilişkiler başta olmak üzere hemen her alanda, Alevilere karşı önyargılı bir dil geliştirmesi ve sapkın bir inanış olarak görmesidir. Alevileri itikatlarına ters düşmek pahasına marjinal uçlara kaymaya, radikalleşmeye iten biraz da bu, “bizden değilsin” muamelesidir. Teolojik bir mesele olan ve öyle de kalması gereken Aleviliğin, tarihi boyunca kendisine zulmetmiş Kemalizm'e eklenmesinde, akidesinin asla tasvip etmeyeceği şiddet eylemlerini kınamamayı bir tür politika haline getirmiş DTP ile anılır olmasında, hasılı aleviliğin politik sulara savrulmasında yani, 'Sünni'lerin “Ay alevi komşudan aşure gelmiş, hemen dökeyim” yönelimlerinin katkısı hiç yok değildir. Hatta, Aleviler nezdinde, cemevlerinin ibadethane sayılmasından daha önde, Sünnilerin aşurelerini “pistir” deyip dökmemesi gelebilir. İddia ederim.
Özlem Albayrak
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy96422 = 'albayrakozlem' + '@';
addy96422 = addy96422 + 'yahoo' + '.' + 'com';
var addy_text96422 = 'albayrakozlem' + '@' + 'yahoo' + '.' + 'com';
( '' );
96422 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
YENİ ŞAFAK - 18 Kasım 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.