Alevi Açılımı: Dinî ve seküler kodlar
Alevi Açılımı: Dinî ve seküler kodlar Alevi Açılımı Genel Koordinatörü ve Çalıştaylar Moderatörü...
Alevi Açılımı: Dinî ve seküler kodlar
Alevi Açılımı Genel Koordinatörü ve Çalıştaylar Moderatörü Necdet Subaşı, şimdiye kadar gerçekleştirilen çalıştaylardan elde edilen sonuçları ve Alevi kesimlerinin sürece katkılarını Açık Görüş için yazdı. Subaşı, çalıştayların aynı zamanda bir ‘yüzleşme’ işlevi gördüğünü söylüyor.
NECDET SUBAŞI
Alevi sorunu her geçen gün yeni bir mecrada ele alınıyor. Artık konu sadece Alevi muhitlerinde değil bütün bir toplumda dikkatle izleniyor ve konuşuluyor. Bu süreç, yeni tartışmaları başlatıyor, Aleviler her geçen gün yeni bir dikkatle anlaşılmaya çalışılıyor. İhtiyat yerini meraka, korku yerini ilgiye bırakıyor. Beklenmedik, öngörülmemiş gelişmeler oluyor. Aleviler kendi sorunlarının çözümünde Sünnilerin azımsanmayacak katkıları olabileceğini görüyor, aynı şeyi Sünniler de Aleviler için hissediyor, kabul ediyor ve artık bütün bunları seslendirmekten çekinmiyorlar. Böylece Alevi Açılımı hiç beklenmedik bir şekilde toplumda farklı beklentilerin çoğalmasına yol açıyor.
Şimdiye kadar gerçekleştirilen çalıştaylardan elde edilen sonuçlar Alevilerin belli başlı sorunlarının tüm toplum katmanlarında hissedilir bir düzeyde karşılık bulmasının önünü açtı. Giderek Alevi ve Sünniler başka başka yapılardan çok birbirlerinin garantörü olduklarını fark ediyorlar, birbirlerine karşı duydukları önyargıları tatlı bir rekabet alanına dönüştürmenin kazanımları üzerinde kafa yoruyorlar.
Yol haritasına az kaldı
Alevi açılımı çerçevesinde gerçekleştirilen çalıştaylar kamuoyunda hatırı sayılır bir ilgiye mazhar oldu. Bir öğrenme, anlama ve müzakere çabası olarak değerlendirilebilecek çalıştaylarda başta Aleviler olmak üzere sorunun belli başlı taraf(tar)larıyla söylem temsiline ağırlık veren bir konsept eşliğinde bir araya gelindi. Halen gerçekleştirilmemiş iki çalıştayla birlikte toplam yedi çalıştayı müteakiben tüm bu sürecin sonuçları bir rapor halinde yol haritasına dönüştürülecek.
Çalıştayların gördüğü ilgi pek çok açıdan önem kazanmaktadır. Her şeyden önce sorunları hakim bir dil ve yaygın ilişki kodları üzerinden çözmek yerine farklı ses ve önerilere açık olmayı önceleyen bu toplantılar, gelenekte içkin alan danışma ve müşavere uygulamalarını hatırlatmaktadır.
Müzakere sürecini genişletmeyi ve tarafları elden geldiğince çeşitlendirerek soruna dahil etmeyi amaçlayan çalıştaylarda asıl beklenti, konunun hem bilgi hem de duygu temelinde ele alınmasına imkan vermektir.
Sürecin görece uzadığına ilişkin kimi eleştiriler, Alevi sorununun birkaç kalemlik iş olduğu kanaatinden yola çıkılarak dillendirilmektedir. İddiaya göre Alevilerin talepleri bellidir ve pek çok Alevi örgüt ve kuruluşu daha başından beri bu konudaki istekleri konusunda tam bir açıklık ve uzlaşı içindedirler.
İlerde çalıştay zabıtları kamuoyuna deklare edildiğinde de açıkça görüleceği gibi bu tutanakların ortaya çıkardığı en bariz gerçek, Alevilerin gerekçesi ne olursa olsun genel geçer bir söylem bütünlüğü içinde olmadıklarıdır. Tüm inanç grupları gibi Aleviler için de farklı eğilimler ve yönelimler içinde olmanın hiçbir tartışılacak yönü bulunmamaktadır. Alevi taleplerinin karşılanmasında, öteden beri bir zaaf ya da kusur gibi algılanan bu farklılıklar gerçekte tartışılmaması gereken noktalardır.
Asıl sorun kendileri için asıl gerekli olanın ne olduğu tartışıldığında ortaya çıkmaktadır. Kendi ararlında çoğalan tartışmalar farklı Aleviliklerin bir zenginlik olarak okunmasını zorlaştıran ciddi eksen kaymalarını gündeme getirmektedir. Bir sabite sorunu bugün yeterince kavranmamış olsa da uzun vadede Alevileri en çok rahatsız edecek konunun bu olduğunda hiç kuşku yoktur. Aleviliğin pür dini bir organizasyon olarak temellendirilmesini arzulayanlar kadar onu bütünüyle seküler bir yapılanmaya dönüştürmek isteyenler de mevcuttur.
Aleviler yekpare değil
Sonuçta Aleviliği dini, kültürel, etnik ya da etno-dini kültürel bir yapılanma olarak görenlerin arasındaki farklılaşma dikkat çekicidir.
Tartışma öncelikle Aleviliğin gerçekte ne olduğu sorusuyla başlamaktadır. Tanımlanma konusunda ortaya çıkan hassasiyet bir hayli derindir ve bu duyarlılık, farkında olmadan Aleviliği ve Alevileri kalıcı bir belirsizlikle karşı karşıya getirmektedir. Alevilerin her zaman bir erime, kaybolma ya da asimile olma korkusuyla birlikte dile geliştirdikleri taleplerinin hangi toplumsallıklar içinde kendine bir yer bulacağı ve karşılanacağı konusundaki beklentiler de muğlâktır.
İhtimam ve hoşgörü
Aleviliği bir cemaat içinde tutma ya da onu bir siyasi geleneğin arka bahçesi olarak görme çabalarında somutlaşan bu durum, popüler Alevi söylemlerinde karşılığını bulan laikleşme, bireyselleşme ve özgürlük kavramlarıyla hiçbir şekilde buluşmamaktadır. Alevilerin, asırları kuşatan sorunlarıyla tamamen kendi çabalarıyla baş etmek zorunda oldukları doğrudur.
Maalesef topluluğun hiçbir talebi bugüne kadar farklı inanç grupları tarafından anlaşılmış, kavranılmış ve çözümlenmiş değildir. Alevileri kendi inanç kodları içinde değerlendirenlerin topluluğa atfettikleri isimlendirmeler de bu üstenci yaklaşımın ürünleridir. Alevileri “rafizi”, “sapkın”, “heretik” görmekte ısrar eden dini yapılanmalar sonuçta kendilerini “ortodoks”, onları da “hetereodoks” görme eğiliminden hiçbir şekilde vazgeçmemişlerdir.
Öte yandan Alevilerin de aynı şekilde kendilerini her zaman hakim inanç kodlarının kıyısında tanımladıklarını da unutmamak gerekir. Bugün rekabet ve gerilimin gün yüzüne çıkardığı yeni bir duyarlılık ortamında, oldukça aceleci bir şekilde Aleviliği yeniden biçimlendirme talepleri ne gelenekle ne de modernlikle sağlıklı bir yüzleşme ve buluşma olanağı yaratmamaktadır. Aceleci çözüm arayışları, birkaç temel talebin hızla gerçekleştirilmesi konusundaki coşku, duygusal açıdan pekâlâ olumlu karşılanabilir. Ancak Aleviliğin geleceği söz konusu olduğunda bu aceleciliğin bir inanç yapılanmasının belki de en önemli adımlarını daha baştan kusurlu hale getireceğini de unutmamak gerekir.
Çalıştaylar, bu dağınıklığı, parçalanmışlığı dikkate alarak, mevcut zaaf ve kısıtlamaları Alevilerin aleyhine bir durum olarak değerlendirme yanlışına düşmeksizin kendilerini anlama konusunda esaslı bir katkı özelliği taşıyor. Yer yer geleneksel kalıpları yer yer modern kalıpları seferber ederek ciddi bir eksen kaymasını Aleviliğin ana teması olarak lanse edenlerin bu durumu göz ardı etmeleri ciddi bir sorumluluk ihlalidir.
Toplumun tüm kesimlerinin kabulünü kolaylaştıracak, ciddi empati süreçlerinin gerçekleşmesini hızlandıracak bir girişim olarak çalıştaylar, bugün her hanede Aleviliğin konuşulmasını, toplumun geleneksel kodlarındaki merhamet, ihtimam ve hoşgörü iklimin gelişmesine yol açmaktadır.
Kendileriyle yüzleşiyorlar
Alevilerin pek çok talebi sadece kendi aralarında değil tüm kamuoyunda haklı bir beklenti olarak değerlendirilmeye başlamıştır.
İhmal ve göz ardı etmelerle şekillenmiş bir geleneğin bugün kendiyle yüzleşme fırsatları arıyor olması umut vericidir. Laiklik ve insan hakları temelinde dile getirilen sorunların çözümünde toplumsal gerginliğe yol açmaksızın, mevcut yakınlığı daha da derinleştirerek artırmak konusunda eldeki müktesebatın açtığı imkânları küçümsememek gerekir.
Cemaat dillerinin sınırlarına hapsolmuş bir itikat dili bugün farklı dilleri, imkân ve fırsatları kullanma gücüne sahip çıkılmasını gerektiriyor. Belli bir dil dünyası içinde kapalı bir tarihselliğe mahkûm olarak sorunu çerçevelendirmek zorunda kalan Aleviler bugün artık diğer temsil gruplarının görüşlerine de açık bir şekilde kendilerini yeniden değerlendiriyorlar.
Tarihin dışına çıkmak
Sorunların çözümlenmesi konusunda iyimser olmak için pek çok neden var. Her şeyden önce belki de ilk kez Aleviler, kendi özel tarihlerinin dışına çıkmayı deniyorlar. Tarihsel Aleviliğin mağduriyet, mahrumiyet ve mazlumlukla iç içe geçmiş tabiatı, bugün yeni yaşama desen ve kalıplarının açtığı yolda yeni bir tarihe dönüşüyor. Aleviler kendi tarihlerinden taşı(nı)yorlar, başkalarının tarihiyle buluşma zemini arıyorlar. Her buluşma yeni bir gerilim, çekişme ve münakaşanın, resmi ve egemen bir tarihin içinde yer bulma çabasına yöneldi. Alevilerin içine sıkıştırıldıkları tarihin ürettiği kendine özgü dil ve söylem, şimdi ülke genelinde yaygınlık kazanan bir hesaplaşma ve yüzleşmeyle gelişiyor, güçleniyor.
Hiç kuşkusuz yeni süreçte, Alevilerin belli başlı kabullerinin, örgütsel yapılarının, inanç ve bağlılıklarının kendi aralarında daha sıkı ve hissedilir tartışmalara yol açacak şekilde evirileceğini tahmin etmek güç değildir.
Bu nedenle Alevilerin, yeni koşullarda varlıklarını nasıl deruhte edecekleri, içinde yaşadıkları dünyanın diliyle kurdukları ilişkiyi kendi gerçekliklerini yok etmeden ve sarsmadan nasıl sürdürecekleri konusunda soğukkanlı müzakerelere, esaslı münakaşalara açık olmak gerekir.
NECDET SUBAŞI
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy35260 = 'necdet' + '@';
addy35260 = addy35260 + 'mu' + '.' + 'edu' + '.' + 'tr';
var addy_text35260 = 'necdet' + '@' + 'mu' + '.' + 'edu' + '.' + 'tr';
( '' );
35260 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
STAR - 30 Kasım 2009
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.