Akvaryumdaki balık ve Aleviler
Akvaryumdaki balık ve AlevilerHACI BEKTAŞ TÖRENLERİNİN ARDINDAN CHP’den kimse törenlere itibar etmeyince Alevi seçmenlerine otobüs...
Akvaryumdaki balık ve Aleviler
HACI BEKTAŞ TÖRENLERİNİN ARDINDAN
CHP’den kimse törenlere itibar etmeyince Alevi seçmenlerine otobüs ve çadır temin eden AKP’li belediyeler kurdukları bu diyaloğa güvenerek Hacı Bektaş törenlerine gelmeye başladılar. İlk zamanlar yadırganan bu duruma da alıştı Aleviler...
Yarım yüzyıla yakın zamandır gerçekleştirilen “Hacı Bektaş Anma Törenleri”nden birini daha geride bıraktık. İlk yıllarda yapılan törenlerle son yıllardaki törenleri karşılaştırdığımızda hem nitelik hem de nicelik açısından önemli farklılıklar olduğunu görüyoruz. Çocukluğumuzda yapılan törenlerde nicelikten çok nitelik ön plandaydı. Sayıca az, ama ne amaçla geldiğini bilen bir topluluk vardı. Birkaç bin kişilik Alevi topluluğu, evlerde kalır, sabahlara kadar dedelerin, babaların ve kamillerin muhabbetde birbirlerini aydınlatır ve aydınlanırlardı. Binlerce can cem olur, ozanlar, zakirler aşk ile sazın döşüne vurduğunda, turnalar gibi kollarını açıp semah dönerdi.
Törenlerin açılış seramonisi ise son derece yalındı. Malum o yıllarda siyasetçiler, seçmenlerin çoğunluğunu oluşturan Sünni kesimin tepkisini çekmekten korkup Hacıbektaş’a ayak basmazdı. Alevi örgütleri ise o yıllarda bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaydı.
Nitelik niceliğe kurban edildi
Türkiye’deki sosyal ve siyasal alanda yaşanan evrim Hacı Bektaş törenlerine de yansıdı. 1970’li yılların sonunda ilk kez CHP’li Alevi Bakanlardan Mahmut Türkmenoğlu ile Mahmut Özdemir törenlere katılması olay oldu. Aleviler için kendilerinden de olsa iki bakanın Hacıbektaş’a gelmesi, devletin kendilerini yurttaş olarak tanıması demekti. 1980 darbesiyle törenler de kesintiye uğradı. 1980’lerin sonunda SHP’nin hem yerel hem merkezi iktidarda söz sahibi olmasıyla birlikte törenler sol siyasetçi akınına uğradı. Bu dönem, Alevilerin de hızla toparlandığı ve örgütlendiği yıllardı. Aleviler örgütlendikçe Hacı Bektaş törenleri de kitleselleşti. Örgütlülük ve kitlesellik 1993 Sivas katliamı ile doruğa çıktı. Bu kitlesellik doğallıkla siyasetçilerin ve basının da ilgisini çekti. Artık sadece soldan değil, merkez ve radikal sağdan da siyasetçiler törenlerde boy gösterir oldular. İlk zamanlar yadırgandılar, hatta alternatif törenler düzenlendi. Ancak zamanla Aleviler, bu tabloya alıştı. Zaten bu süreçte hızla siyasallaşan Aleviler de, siyasi şovları teşvik eder oldu.
Öyle bir noktaya gelindi ki, cemlerin ve muhabbetlerin yerini, sabaha kadar süren konserler, yol ile ilgili tartışmaların yerini de siyasal polemikler aldı. Eski zamanlarda Aleviler, kendilerine ve inançlarına yönelik en küçük eleştiri ve siteme bile sert tepkiler verirken, sonraki yıllarda kendi inançları ve kutsal saydıkları bütün değerleri aşağılayan, yerden yere vuran konuşmaları ve konuşmacıları kürsüden dinlemek zorunda kaldılar. Ne bir tepki ne bir refleks. Aleviler farkında olmadan başkalaşmış, kendilerine ve değerlerine yabancılaşmıştı. Bir yanda inancını katı bir şekilciliğe büründürüp içini boşaltan Aleviler, öte yanda inançlarını ve dünyada eşi bulunmaz felsefelerini siyasasetin kısır ve anlamsız gölgesine hapsetmiş...
Açılış törenlerinde alandaki kitleye bakıp “törenlere az kişi katıldı” yorumunu yapanlar, eğer akşam saatlerinde aynı alana uğramıyorsa yanılgıya düşebiliyor. Zira gündüz tören alanında beş bin kişiyi bile bulamayan kalabalık, akşam konser saati yaklaştığında bir anda 50-60 bin kişiye ulaşıyor. Bu durum da gösteriyor ki, Aleviler açılış törenindeki nutukları dinlemek istemiyorlar. Haksız da sayılmazlar. Yıllardan beri o kürsüden Aleviler adına konuşan ister belediye başkanı, ister örgüt temsilcisi olsun hep aynı yakınmaları ve talepleri dile getirirken, devlet erkânı ve siyasetçiler de aynı gönül okşayıcı sözleri ve gerçekleşmeyen vaatleri sıralayıp durdu.
Mihman mihmanlığını bilirse
Aleviler ya sessiz izleyici olmayı ya da tören alanı yerine kutsal mekânları ziyaret etmyi yeğliyor. Ama çoksesli bir toplum olma özelliği de yok olmuyor. Protesto eylemleri de Hacı Bektaş törenlerinin olmazsa olmazlarından. Bu durum da doğal karşılanması gereken demokratik bir toplumun olmazsa olmazlarından. Mihman, Alevi felsefesinde önemli yer tutar. Alevilikte geçerli olan “Evinize mihman olan İbn-i Mülcem dahi olsa Ali gibi karşılayınız” sözü, Hacıbektaş Meydanı’nda pek kabul görmüyor. Kabahat kimde acaba, Alevide mi, yoksa protestolara hedef olan siyasetçilerde mi? Bilinen o ki; Hz. Ali’yi öldüren İbn-i Mülcem, takıyye yapmadan suçunu üstlenmiş ve cezasına razı olduğunu bildirmişti. Bu durumda, Alevilerin gözünde o meydana gelen takıyyecilerin İbn-i Mülcem kadar değerinin olmadığı anlaşılıyor. Ancak bu tavrın uzun süreli olup olmadığını bugünden kestirmek zor.
CHP Genel Merkezi’nin Belediye Başkanı Selmanpakoğlu ile arası limoni olduğu için törenlere katılmıyor.“Siyaset boşluk kaldırmaz” sözünün ne kadar doğru olduğunu Hacı Bektaş törenlerinde görmek mümkün. CHP’den kimse törenlere itibar etmeyince Alevi seçmenlerine otobüs ve çadır temin eden AKP’li belediyeler kurdukları bu diyaloğa güvenerek Hacı Bektaş törenlerine gelmeye başladılar. İlk zamanlar yadırganan bu duruma da alıştı Aleviler. Demek ki, akvaryumdaki balık misali, değişen iklime uyum sağlamakta zorlanmıyor Aleviler.
MİYASE İLKNUR
Cumhuriyet - 19.08.2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.