AKP'nin zihniyetine de, uygulamalarına da hayır!
AKP'nin zihniyetine de, uygulamalarına da hayır!Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (EDP) Merkez Yürütme Kurulu Üyeleri Kazım Genç,...
AKP'nin zihniyetine de, uygulamalarına da hayır!
Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (EDP) Merkez Yürütme Kurulu Üyeleri Kazım Genç, Muhterem Aktaş, Necdet Saraç ve Servet Demir yaptıkları ortak açıklama ile Referandum'da "AKP'nin zihniyetine de, uygulamalarına da hayır!" deme çağrısı yaptılar. Açıklama da şu görüşlere yer verildi:
Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz!
AKP’nin zihniyetine de, uygulamalarına da hayır!
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan referandum kampanyasının son günlerinde Alevilere yönelik ayrımcılığı ve saldırganlığı giderek artırıyor. 19 Ağustos’ta Çorum’da Yavuz’un Şeyhülislam’ı olan ve “Kızılbaşların katli vaciptir” fetvalarıyla ünlü Ebu Suud Efendiyi övmesiyle başlayan kampanya Alevi ve Dede olan Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik “soy sop” tartışmasıyla büyüdü, 20 Ağustos’ta Sincan mitinginde Adalet eski Bakanı Seyfi Oktay şahsında “Dedelerden talimat alarak atamalar yapma dönemi bitiyor” söylemi ile Alevilere karşı tam anlamıyla bir ayrımcılık kampanyasına dönüştü...
Erdoğan, bütün ülkenin başbakanı olduğu gerçeğini unutarak, bu söylemleriyle alanlarda açıkça ayrımcılık yapıyor, ötekileştirmeyi artırıyor, insan haklarını ihlal ediyor. Farklı kimliklere, kültürlere, inançlara saldırarak açıkça suç işliyor.
Erdoğan, Alevi öğretisinin en önemli makamlarından biri olan “Dedelik Makamını” ağzına dolayarak, rencide ediyor, kışkırtıcılık yapıyor.
Erdoğan, soy sop tartışmasıyla açıkça ırkçılık da yapıyor.
Bir parti genel başkanı değil, bir Başbakan olarak söylediklerinden dolayı Alevi toplumundan özür dilemesi gereken Recep Tayyip Erdoğan, o kadar rahat ki, özür dilemeyi düşünmek bir yana, Alevi toplumuna yönelik hakaretlerini ve aşağılamalarını artırıyor…
AKP, Alevileri dışlayıcı Sünni refleksinden kurtulamaz…
Ebu Suud’la övünen bir başbakanın aslında Kemal Kılıçdaroğlu’nun “soyu” ile, Seyfi Oktay’ın “dedeliği” ile uğraşması sürpriz değildir.
Aleviler açısından sürpriz olmayan bu söylemlerin aslında kamuoyunun tümü için de sürpriz olmaması gerekir, ama ne hikmetse sürpriz olabiliyor. Her konuda fikir sahibi olan medya mensupları, gazete ve televizyon yorumcuları "Alevilerin, canları, malları, namusları size helaldir" diyen Ebu Suud Efendiyi sanki ilk kez duymuş gibi davranıyorlar…
Oysa “üç maymunu oynayan” herkes çok iyi biliyor ki bu zihniyet yalnızca Recep Tayyip Erdoğan’la sınırlı değildir. Erdoğan yalnızca bir sonuçtur.
Çünkü bu zihniyet yüzyıllardır var. Bu zihniyet Muaviye’den Yezid’e, Yavuz Sultan Selim’den 2. Mahmud’a hep varola gelmiş bir zihniyettir. Bu zihniyet 12 Eylül 1980 darbesi ile doruğa çıkmış, “3K” söylemi ile yani “Kızılbaş, Kürt, Komünist” söylemiyle zirve yapmıştır. Bir ”Türk İslam Sentezi” olan 12 Eylül darbesi ve generaller eli ile yeniden parlatılan siyasal İslam bugün kendisini AKP kimliğinde iktidara taşımıştır.
12 Eylül ve sonrasında, Alevi çocukları işkencelerden geçirilirken, “zorunlu Sünni din derslerine” sokulurken, Alevi köylerine zorla cami yaptırılırken, Suudi’nin sermayesini ve Rabıtası’nı da arkasına alan generaller eliyle siyasal İslam el bebek gül bebek büyütülmüştür.
Siyasal İslam’a teslim olmayan, asimile olmayı reddeden Alevilerin “ikna olmadığı” görülünce klasik düşmanlık yeniden hortluyor. Belediye Başkanlığı sırasında Karacahmet Dergahı’nı yıkan, İstanbul il binasını Karaağaç Dergahı’nın üzerine diken Recep Tayyip Erdoğan, bir süre bastırdığı, bilinçaltına ittiği “Alevi düşmanlığı”nı son söylemleriyle yenden gündeme taşımıştır. Sünni refleks yeniden öne çıkmıştır. Olan budur!
Bu nedenle “çakma demokrasi kahramanı” olan Erdoğan, Batı’da ayrı, Doğu’da ayrı konuşsa da sıra Alevilere gelince, neresi olursa olsun Alevilere saldırmaktan, rencide etmekten, aşağılamaktan ve suç işlemekten kaçınmıyor.
Bu yaklaşım “doğal olarak” her yere sirayet ediyor. Nitekim bu zihniyetin önemli kalemşörlerinden biri olan Abdurrahman Dilipak Vakit Gazetesi’ndeki köşesinde “düşünebiliyor musunuz Arap asıllı bir Dede, Mustafa Kemal’in partisine genel başkan oluyor” diye dalga geçerek kışkırtıcılık yapıyor…
Aleviler katliamlara da, asimilasyona da teslim olmayınca “Türk İslam Sentezcileri” küplere biniyorlar, saldırganlaşıyorlar. Bugün kendisini AKP’de somutlaştıran bu zihniyet, dün Alevileri yok sayıyor, Aleviliği İslam dışı sapkın bir mezhep olarak görüyor, Ebu Suud gibi Şeyhülislamların, El Hamza gibi müftülerin eliyle Alevi katliamları meşru hale getiriyordu. Katliamlar sonuç vermeyince, son iki yüzyılda yöntem asimilasyona doğru döndü. Bu nedenle aynı zihniyet bugün Aleviliği İslam içinde göstermek, Aleviliği Sünnileştirmek için özel bir çaba sarfediyor. Alevi açılımları ile Alevilere şirin gözükme çabası artıyor. Alevilere bütçeden pay ayırmaktan ısrarla kaçınanlar, dedelere maaş teklif ederek, zorla yok edilemeyen Alevi dedelerini parayla siyasal iktidarın hizmetine, Sünni İslam hattına sokulmaya çalışıyorlar.
Alevi ayrımcılığı ile yargı demokratikleşmez!
AKP ve Erdoğan’ın Alevi tahammülsüzlüğü inanılmaz boyutlara varmış durumda. Yargıda ve ordu da bırakın Alevi hakimiyetini, birkaç Alevi kökenli kişinin bulunması bile AKP’yi olağanüstü rahatsız ediyor.
“Yüksek yargıya Aleviler dolduruldu’ diyen Başbakanı, devletin mahkemeleri cemevleri yada zorunlu din dersi ile ilgili davalarda Diyanet İşleri Başkanlığı”nı konu ile ilgili “bilirkişi” olarak kabul ederek yalanlıyor! Alevilerin hakim olduğu söylenen yargıda her ne hikmetse Aleviler yararlanamıyor. Milyonlarca Alevi çocuğunu asimile etmeye hizmet eden zorunlu din dersleri okutulmaya, bırakınız Cemevlerini inanç merkezi olarak tanımayı, mevcut Cemevleri bile yasalar karşısında “yasadışı” olmaya devam ediyor. Cemevlerinin inanç merkezi olarak kabul edilmesi “Alevilerin hakim olduğu” söylenen yüksek yargıdan dönüyor!
Alevilerin kontrolünde olduğu söylenen yargı ilginçtir, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi katliamları başta olmak üzere Alevi katliamlarının asıl suçluları üzerine gidemiyor!
Başbakan, ‘Yüksek yargıya Aleviler dolduruldu’ biçimindeki söylemlerle dikkatleri Alevilere çevirerek, eğitim, polis ve yargı başta olmak üzere kamudaki inanılmaz kadrolaşmayı, Sünni İslamcı, tarikatçı yapılanmayı gizlemeye çalışıyor.
AKP de, Recep Tayyip Erdoğan da, siyasal İslam’ın temsilcilerinin hiç biri bu ülkeye asla demokrasi getiremezler.
Çünkü bunların “demokratlığı” yalnızca kendi cemaatleri ile sınırlıdır.
Çünkü bunların demokratlığı yalnızca “türban” ile sınırlıdır. Onlar inançta, kültürde, kimlikte Alevilerin yaşadığı derin ayrımcılığı asla görmezler. Onlar hukuğun herkese eşit olarak uygulanmasını değil, imamların hakim olduğu bir hukuğu isterler.
Çünkü bunların hukuklarında “anayasal vatandaşlık” yoktur.
Çünkü bunların hukukunda “tek millet, tek inanç” vardır.
Çünkü bunların hukukunda herkesi kendilerine benzetme çabası vardır.
Çünkü bunların hukuku ile 12 Eylül hukuku aynıdır: Tekçidir, dayatmacıdır, zorlayıcıdır…
Bu zihniyetin bu ülkeye demokrasi getirmeyeceği, ne kadar zorlanırsa zorlansın, eğri cetvelden doğru çizgi çıkmayacağı aşikardır.
AKP’nin zihniyetine de, uygulamalarına da hayır!
Kimliklerin ve kültürlerin kendilerini rahatça ifade ettiği, kimsenin “dede-imam” veya “soy-sop ve boy” olarak ayrılmadığı, yasama, yürütme ve yargı arasında kuvvetler ayrılığının olduğu bir Türkiye özlemi gerçek anlamda laik ve demokratik bir iktidardan geçer. Referandum kampanyası bir kez daha göstermiştir ki; AKP, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünde, en az diğer statükocu güçler kadar engeldir. Mensubu olduğumuz ve hassasiyetlerini çok iyi bildiğimiz Alevi toplumuna yönelik AKP’nin, saldırılarının tahammül sınırlarını çoktan aşması da bunun önemli bir göstergesidir.
Bizler; Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin Merkez Yürütme Kurulu üyeleri olarak AKP zihniyetine de, uygulamalarına da hayır diyor, bütün demokrasi güçlerini de bu doğrultuda ortak tavır almaya, eşit, adil ve özgür bir Türkiye için hep beraber bir adım öne çıkmaya davet ediyoruz.
AKP’nin başta Aleviler olmak üzere farklı inanç ve kimlik mensuplarını dışlayıcı tavrına sessiz kalmayacağız. Nereden ve kimden gelirse gelsin her türlü haksızlığa karşı durmaya, her platformda bu tavrımızı açıkça dile getirmeye devam edeceğiz.
Ankara, 8 Eylül 2010
(Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin Merkez Yürütme Kurulu Üyeleri)
Kazım Genç
Muhterem Aktaş
Necdet Saraç
Servet Demir
Alevihaber.com - 09.09.2010
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.