'Aileye mahsus' ülke!
'Aileye mahsus' ülke!L. Doğan TILIÇ / BirgünTaşra lokantalarında, çay bahçelerinde o özel bölümlerle karşılaşmışsınızdır....
'Aileye mahsus' ülke!
L. Doğan TILIÇ / Birgün
Taşra lokantalarında, çay bahçelerinde o özel bölümlerle karşılaşmışsınızdır. “Aileye mahsus” mekanlarda çizginin dışına çıkamazsınız. İçki yoktur. Sadece içki meselesi değil; eşiniz, kızınız varsa yanınızda, onlarla herkesin oturduğu yerde oturamazsanız. Oturursanız, herkesin farklı bakışına, müdahalesine, dokunmasına, laf atmasına açık hale gelirsiniz! Kafa budur!
Eğer dokunulmak, rahatsız edilmek istemiyorsanız, gönüllü bir teslimiyetle, o “özel” mekanlara hapsetmelisiniz kendinizi. Muhafazakarlık ve onun katmerleşmiş hali taassup bunu ister sizden.
Memleketin gün be gün nasıl muhafazakarlaştığını, “aileye mahsus” hale gelen taşranın dışındaki pek çok yerde sıradan ve olağan bulunacak bir hayatı yaşamanın nasıl da olanaksız olmaya başladığını söyleyip duranlara dudak büken metropol liberallerimiz vardı. Ve sözde solcu kankaları... Birlikte, AKP iktidarında memleketin ha babam demokratikleştiğine ikna etmeye çalışıyorlar bizi.
Demokratikleşiyor, özgürleşiyoruz… “Evet” de dedik ya referandumda, şimdi gelsin tam gaz demokratikleşme, özgürleşme.
Taşrada eteği birazcık dizinin üstünde bir kadının, oruç tutmayan bir öğrencinin, solcu bilinen bir öğretmenin hep yaşadığı dehşeti Beyoğlu da yaşadı geçen gün. O Beyoğlu ki, taşrada yaşananları ayda yaşanıyormuş gibi izlerdi.
Otuz kadar elli sopalı, coplu adam Tophane Boğazkesen caddesinde 4 galerideki sergi açılışına aşağıdan ve yukarıdan gelerek bodoslama saldırdılar. İnsanları zorla bir galeriye sokup üzerlerine biber gazı sıktılar. “Allahü ekber” nidaları eşliğinde, “dağılın burada içki içemezsiniz” dediler. Rastgele veya kendiliğinden değil, örgütlü olarak; başka tür bir hayat tarzına ve sanata karşı saldırıya geçtiler. Yaraladılar.
Saldırganların, “Burası aile mahallesi, içki içmeyin” diye bağırması ve bütün bunların Beyoğlu’nda olması bazıları için bir uyarı fişeği olur mu, yoksa buna da “münferit” der geçerler mi bilmiyorum.
Dikkat edin; artık taşra lokantaları değil, İstanbul’un mahalleleri bile “aileye mahsus” diye işaretlenmeye başlandı.
O işaretleme, “burada izin verilenin dışında şeyler yapamazsınız” anlamına geliyor ve bu anlayış yukardan aşağı giydiriliyor memlekete.
Medyayı alın. İşte son örneği Bekir Coşkun! Genel Yayın Yönetmeni’nin gazetesinde yazmasından mutlu olduğu, hatta onur duyduğu bir yazar olmasına karşın “bertaraf” edildi. Yazıları birilerinin hoşuna gitmiyor diye.
Farkındaysanız, memleketin medyası da ne zamandır iktidar eli ve baskısıyla “aileye mahsus” bir alana dönüştürülüyor. Orada edepli ve adaplı olacak, büyüklere saygıda kusur etmeyecek, “gürültü” yapmayacaksınız. Yoksa…
İşte, bir gazete daha “aileye mahsus” hale getirilirken, Bekir Coşkun da “gürültü” yaptığı için susturuldu.
Özgürlük ve demokrasi konusunda mangalda kül bırakmayan, “aileye mahsus”luğu tescilli gazete ve televizyonlarda ha babam konuşan demokrasi kahramanlarının çoğu suskun şimdi. Konuşan bir ikisi de, Bekir Coşkun’un aslında konuşturulmasında yarar olmayan bir demokrasi karşıtı olduğunu söylemeye getiriyor.
Ya başka köşelerdekiler, köşeli köşesiz gazeteciler? Sıranın bize gelmesini bekleyen bir boyun eğiş halindeyiz. Yuh bize! Yuh ki ne yuh!
Böyle arkamızı dönmemiş olsaydık örgütlenmeye, birimiz susturulunca hepimiz sussaydık; kalemleri, kameraları bırakıp. Bir kez toplu ses çıkarabilseydik yapılanlara, greve çıkanlarımız bir elin parmaklarıyla sayılır olmasaydı, grevci arkadaşlarımızı desteklemekten korkmasaydık, bu durumda mı olurduk?
İşte, Namık Durukan. PKK yöneticisi Duran Kalkan’ın sözlerini haberleştirdi diye 7.5 yıl hapsi isteniyor. Yazdıkları yüzünden cezaevi kapısı ile tehdit edilen yüzlerce meslektaşımızdan biri de o şimdi.
Önce lokantalar, sonra medya, üniversiteler, bütün kurumları memleketin birer birer “aileye mahsus” hale geldi. Beyoğlu’ndan bakanlar görmedi. Şimdi, eli sopalı, biber gazlı zorbalar “burası aile mahallesi” diyor Beyoğlu için.
Tüm memleket “aileye mahsus”laşıyor, böyle yukardan aşağı demokratikleştirildikçe!
L. Doğan TILIÇ / Birgün - 23 Eylül 2010
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.