Ahmet Haşim
(1887 - 4 Haziran 1933): Şair, yazar. Bağdat'ta doğdu. Mutasarrıf Ârif Hikmet Bey'in oğludur. 1896'da İstanbul'a geldi. Özel Türkçe dersleri aldı ve Numûne-i...
(1887 - 4 Haziran 1933): Şair, yazar. Bağdat'ta doğdu. Mutasarrıf Ârif Hikmet Bey'in oğludur. 1896'da İstanbul'a geldi. Özel Türkçe dersleri aldı ve Numûne-i Terakkî Mektebinde okudu. Galatasaray Sultanîsine girdi. Bu okulu bitirdikten sonra (1907) Reji memuru oldu. Bir müddet Hukuk Mektebine devam etti. Bu okulu bırakıp İzmir'e giderek İzmir Sultanîsinde Fransızca ve edebiyat öğretmenliği yaptı (1910). Birinci Dünya Savaşı sırasında yedek subay olarak askere gitti ve Anadolu'nun birçok yerini görme fırsatını buldu. Savaştan sonra Düyûn-ı Umumiyede çalıştı. Bu arada Sanayi-i Nefîse Mektebinde mitoloji dersleri verdi. 1924'te Düyûn-ı Umûmiyeden aldığı ikramiye ile Fransa'ya gitti ve yaz boyunca orada kaldı. 1928'de ikinci defa tedavi için Paris'e giden Ahmed Hâşim, son olarak gittiği Frankfurt'tan iyileşemeden döndü. Kadıköy'deki evinde öldü. Eyüp Mezarlığında gömülüdür.
Ahmed Hâşim, sanat ve edebiyat meseleleriyle Galatasaray'daki öğrencilik yıllarında ilgilenmeye başladı. Burada devrin ünlü isimleri Arapça muallimi Zihni Efendi, Farsça muallimi Acem Feyzi, edebiyat muallimleri Tevfik Fikret ve Müftüoğlu Ahmed Hikmet beylerden faydalandı. Yine burada isimlerini edebiyat dünyasında duyuracak olan Hamdullah Suphi, İzzet Melih, Emin Bülend ve Abdülhak Şinasi ile okul arkadaşı idi. Hâşim'in ilk manzumesi "Hayâl-i Aşkım", 7 Mart 1901 tarihli Mecmua-i Edebiye'de yayınlandı. İlk şiirlerinde Muallim Naci ve Abdülhak Hâmid, daha çok Tevfik Fikret ve Cenab Şahabeddin'in tesirleri görülür.
Ahmed Hâşim Galatasaray Sultanîsinde okuduğu son dönemlerde Fransız ve Belçikalı sembolistleri tanımaya çalıştı. 1906'da sultanînin son sınıfında iken tamamlayıp 1908-1909 yıllarında yayınladığı "Şi'r-i Kamer"lerde şahsiyetini bulduğu görülür.
1909'da Fecr-i Âtî çevresine katılmıştır. Bu çevrenin yayın organı Servet-i Fünûn'da 15 kadar şiiri ve Edebiyat-ı Cedidecileri tenkit eden yazıları yayınlanmıştır.
Hâşim, 1921'de Dergâh mecmuasında çıkan 'Bir Günün Sonunda Arzu' adlı şiirinin fazla mübhem bulunarak tenkit edilmesi üzerine "Şiirde Mâna ve Vuzuh" adlı makalesini yazdı. Bu makalenin edebiyatımızda ayrı bir yeri vardır. Bu yazı daha sonra Piyale'nin mukaddimesi olarak "Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar" adıyla yayınlandı. Hâşim şiirde mana ve anlaşılabilirlik aramaz. Şiirin didaktik, fikrî ve belâgatçı değil, "Resullerin sözleri gibi" çeşitli yorumlara müsait, sözden çok musikiye yakın ifade sanatı olması gerekir. Buradan hareketle Prof. Dr. Orhan Okay Hâşim'in şiirlerini şöyle değerlendirir: "Genellikle bu tarife uygun olarak, Batılı sembolist-empresyonist akımın tesiri altında, netlikleri silinmiş, gölgelenmiş, karartılmış tablolar gibidir. Hemen hepsinde derin bir melankoli, müphemlik, uzak ve meçhul diyarlara duyulan nostalji ve çok defa psiko-analitik yorumlara muhtaç renkler ve musiki hissedilir."
Hâşim, 95 şiir bırakmıştır. Ayrıca, fıkralar, edebî tenkitler ve seyahat notları da yazmıştır. Nesir yazıları her zaman beğenilerek okunmuştur. Hâşim nesrinde şiirinin aksine açık, nükteli bir üslûp kullanır. Kelime seçiminde son derece titizdir.
Şiirleri: Göl Saatleri (1921; tenkitli basımı, Nuri Sağlam-M. Fatih Andı, 2005), Piyale (1926). Nesirleri: Bize Göre (1928), Gurebahane-i Laklakan (1928). Nesirlerinin tamamını 1969 yılında Mehmet Kaplan yayınlamıştır. Daha sonra bütün eserleri İnci Enginün-Zeynep Kerman tarafından yayına hazırlanarak Dergâh Yayınları arasından çıkmıştır.
Ahmed Hâşim hakkında Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1934), Şerif Hulûsi (1947), Yaşar Nabi Nayır (1954), Rıfat Necdet Evrimer (1959), Abdulhak Şinasi Hisar (1963), Asım Bezirci (1979) müstakil kitaplar yazmışlardır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.