Adil Okay : Mahalle Baskısıymış... Günaydın...

Adil Okay : Mahalle Baskısıymış... Günaydın...

Adil Okay : Mahalle Baskısıymış... Günaydın...Vurun Alevi’ye Kürt’e Gayr-ı Müslime KomünisteZorunlu ‘Sünni İslam’...

A+A-

Adil Okay : Mahalle Baskısıymış... Günaydın...Adil Okay : Mahalle Baskısıymış... Günaydın...

Vurun Alevi’ye Kürt’e Gayr-ı Müslime Komüniste

Zorunlu ‘Sünni İslam’ derslerinin, alevi kökenli çocuklarda yarattığı travmanın -yani mahalle baskısının- cumhuriyetin kuruluşundan beri değişik biçimlerde, gerek Kürt, gerek gayr-ı Müslim yurttaşların üzerinde olduğu bilinmiyor mu? ‘Kürtlerden özür diliyorum’ başlıklı makalemde bu sorunlara yıllar önce değinmiştim. Hrant Dink’in katledilmesi üzerine yazdığım ‘Ermenilerden özür diliyorum’ başlıklı makalemde de tanıdığım bir Ermeni arkadaşımın, dini inançlarına ters olduğu halde babası tarafından, askerde ‘mahalle baskısı görmesin’ diye sünnet ettirildiğini yazmıştım....

 

Mahalle Baskısıymış... Günaydın...

Adil Okay

Kapalı kapılar ardında, ‘çok hassas dengeler’ gözetilerek bir anayasa hazırlanıyor. Dağ fare doğuracak yakında. AKP’yi çok demokrat bulan kimi ‘yazarlar’ Özal döneminde olduğu gibi yine saçlarını başlarını yolacak, ‘aldatılmış eş’ halet-i ruhiyesinde ağlaşacaklar. Öyle ya 12 Eylül ‘ürünü’ Özal iktidara gelince aynı yazarlar bayram yapmışlardı. Türkiye alıp başını gidiyordu. ‘Muasır’ medeniyetler seviyesine ulaşmamıza çeyrek kalmıştı. Ekonomi tıkırındaydı. Ama çok değil beş yıl geçince bırakın bilim insanlarını, okuma yazma bilmeyen insanlarımız bile şikâyete başlamıştı. Özal ‘parası olanı severim’ diyor ve hırsız zenginler yaratıyordu. Yolsuzluklar dosyası kabına sığmayıp, mizah konusu oluyordu. Özal döneminde trajikomik bir vecize doğmuştu: ‘Türkiye’de her şey olunur, namussuz olunmaz.’ Yani zengin olmak için her şey mübahtır. Ahlaksal çöküntünün özlü ifadesiydi bu. Gün oldu devran döndü bu kez AKP, Özal’ın ANAP’ının yerine alkışlarla iktidara geldi. AKP’ye alternatif gösteremeyip darbe çığırtkanlığı yapanlar, kendi saltanatları sarsılacak korkusuyla bugün ‘mahalle baskısı‘nı keşfettiler. AKP’ye oy verenlere diyeceğim yok. Bilgi kirliliğinin had safhada olduğu, at izi ile it izinin birbirine karıştırıldığı postmodern dünyada halkımızın talihsiz ‘tercihinin’ analizi başka bir yazı konusu. Ama AKP yalakaları ile darbe yanlısı ‘sahte demokratlara’, her iki kesimin ikiyüzlü cambazlarına bir çift sözüm var: Günaydın, anayasamızın 12 Eylül faşizminin mirası olduğunu yeni mi anımsadınız. Günaydın, mahalle baskısını yeni mi keşfettiniz.

Anayasa Tartışmaları

Anayasa tartışmaları türbana odaklandı. Hep söylediğim gibi, türban cankurtaran simidi sanki. Bizim ‘sahte demokratlarımız’, anayasa üzerinde tartışırken ne işçi haklarından, ne memurlara sendika haklarından, ne darbecilerin yargılanmasından, ne örgütlenme ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasından, ne de Kürt sorunundan söz ediyorlar. Arasıra, bozuk saatin günde iki kez doğruyu göstermesi gibi, bir iki bilinen doğruya işaret ediyorlar. Zorunlu din derslerinin kaldırılması gibi. TÜSİAD sözcüleri de Avrupalı iş ortaklarıyla özel yemeklerde mahcup olmamak için 301 kaldırılsın falan diyorlar. Oysa aynı iş dünyası 12 Eylül faşist darbesini alkışlamış, bu gün hâlâ yürürlükte olan Kenan Evren anayasasını savunmuşlardı. İşçi temsilcileri idamla yargılanır, gencecik çocuklar darağacında, işkencehanelerde can verirken onlar, ‘hep işçiler güldü şimdi sıra bizde’ diye, göbek atıp oynamışlardı. Bu gün AKP yanlısı olan burjuvalar, yarın aynı koşullar olsun yine darbecilere yalakalık için sıraya girerler.
          
Mahalle baskısı

Anayasa tartışmalarının sözüm ona kilitlendiği zorunlu din dersleri, kimi yazarlara mahalle baskısını anımsattı. Kimisi bu baskıyı yeni keşfetti. Kimisi hâlâ utanmadan inkâr etmekle meşgul. Öncelikle ve özellikle vurgulamalı ki, mahalle baskısını yeni keşfedenler de, inkâr edenler de riyakâr, utanmaz ve yüzsüz. Oysa ‘mahalle baskısı’ on yıllardır var. Benim kuşak, çocukluğundan anımsar mahalle baskısını. 1970’li yıllarda din dersi gördüğümüzde sınıfımızın yarısı alevi kökenliydi. Bu alevi kökenli insanların çocukları zorunlu ‘Sünni’ eğitime girerken neler hissediyordu. İtiraz edememenin, mahalle baskısından çekinmenin travmasını yaşayarak mı büyüyorlardı. Hadi doğup büyüdüğüm kent Antakya, hep övündüğümüz gibi ‘mozaik’ti diyelim. Alevi’si, Sünni’si, Arap'ı, Ermeni'si, Yahudi'si, Hristiyan'ı birlikte okuduk. Dolayısıyla biz Türk ve Müslüman olmayan insanların da, bizim gibi ‘normal’ insanlar olduğunu görüp, gözleyip büyüdük. Ancak görece hoşgörü ortamının olduğu bu kentte bile, Alevilerin ‘pis fellahlar’ diye itilip kakıldığına, düşman diye belletildiklerine çocukluğum tanıktır.

12 Eylül faşist darbesi Antakya’daki mozaiği de çatlattı tabi, başka birçok kentte olduğu gibi.

Vurun Alevi’ye Kürt’e Gayr-ı Müslime Komüniste

Zorunlu ‘Sünni İslam’ derslerinin, alevi kökenli çocuklarda yarattığı travmanın -yani mahalle baskısının- cumhuriyetin kuruluşundan beri değişik biçimlerde, gerek Kürt, gerek gayr-ı Müslim yurttaşların üzerinde olduğu bilinmiyor mu? ‘Kürtlerden özür diliyorum’ başlıklı makalemde bu sorunlara yıllar önce değinmiştim. Hrant Dink’in katledilmesi üzerine yazdığım ‘Ermenilerden özür diliyorum’ başlıklı makalemde de tanıdığım bir Ermeni arkadaşımın, dini inançlarına ters olduğu halde babası tarafından, askerde ‘mahalle baskısı görmesin’ diye sünnet ettirildiğini yazmıştım. En son ‘Genelkurmay başkanı yargılanmalıdır’ başlıklı yazımda da, Türkler ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyorsa, Kürtler ‘Ne mutlu Kürt’üm’, Araplar ‘Ne mutlu Arap’ım’ diyebilmeli, diye yazmıştım. Bunu diyememek, aidiyetini gizlemek zorunda kalmak, gizlemediği zaman sopa ile korkutulmak bile ‘mahalle baskısı’nın hep var olduğunun açık göstergesidir.

(Gayr-ı Müslim vatandaşlarımız belki din derslerinden muaf tutulmuştur ama onlar da hükümet destekli 6–7 Eylül yağmasından-katliamından, günlük hayattaki ilişkilere kadar mahalle baskısı görmüşlerdir. )

Sık sık basında yer alan, ‘oruç tutmadığı için vuruldu, dövüldü, öldürüldü, linç edildi’ haberleri mahalle baskısını göstermiyor muydu? Bu sapıkların mahalle baskısı kadınlar üzerinde de sürmüyor mu? Eşcinseller üzerinde? Ve bu ‘baskı’ yeni değildir.

Sivas katliamı da, on yıllardır sürdürülen gizli açık mahalle baskısının bir biçimidir. Gencecik sol görüşlü çocukları sadece bildiri dağıttıkları için, bunlar ‘Kürt’tür’ diye linç etmeye kalkan sapıkların eylemi de mahalle baskısıdır. Dünyada en çok çocuk pornosunun izlendiği ülkelerden birinin neden Türkiye olduğu sorusunun cevabı, çocukları linç etmek ve ellerine geçse tecavüz etmek için sıraya giren bu sapık-faşistlerin giderek çoğalmasında ve bunların kimi ‘devlet büyüklerimizden’ destek görmelerinde aranmalıdır.

Yani kendi gibi olmayan her insanı potansiyel düşman gören, ‘öteki’ni hiçe sayan, ‘mahalle baskısı yok’ diyen yaratıklarla, mahalle baskısını yeni keşfeden, anayasa tartışmasının sadece ‘türban-zorunlu din derslerine’ odaklanmasına hizmet eden ikiyüzlü yazarlar aynı yolun yolcusudur…

Ya komünistler. Ya onların uğradığı ‘mahalle baskısı’. Mustafa Suphi’lerden beri, her hükümet döneminde fişlenen, itilip kakılan, yargısız infazlarda kurban edilen, kaybedilen, zindanlarda çürütülen, işkence gören, sürgüne gönderilen, izlenen, taciz edilen komünistler. Ya onlar, hem mahalle baskısı görüp, hem anayasadaki faşist maddeler nedeniyle devlet baskısı gördüklerinde neredeydiniz.

Adil Okay

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy89806 = 'adilokay' + '@';

addy89806 = addy89806 + 'hotmail' + '.' + 'fr';

var addy_text89806 = 'adilokay' + '@' + 'hotmail' + '.' + 'fr';

( '' );

89806 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


26/09/07
http://www.guneydergisi.com

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.