ABF: AİHM TÜRKİYEYE DERS VERDİ
AİHM TÜRKİYE’YE DERS VERDİ. EĞİTİMDE DİNCİ ASİMİLASYONA VE İSLAMİYAZASYONA HAYIR• AİHM ANLADI, BİZİMKİLER ANLAMADI• AKP...
AİHM TÜRKİYE’YE DERS VERDİ.
EĞİTİMDE DİNCİ ASİMİLASYONA VE İSLAMİYAZASYONA HAYIR
- • AİHM ANLADI, BİZİMKİLER ANLAMADI
- • AKP EĞİTİMDE İSLAMİZASYONA SON VERMELİDİR.
- • DÜN SESİMİZİ DUYMAYANLARIN, PASLANMIŞ KULAKLARINI BUGÜN AİHM AÇTI
- • ÖTEKİLEŞTİREN VE ÜMMETLEŞTİREN DEĞİL, ÇAĞDAĞ, BİLİMSEL VE LAİK EĞİTİM ZORUNLUDUR!
Hukukun evrensel ilkelerini referans alan AİHM’in bugünkü kararı bizleri sevindirmiştir. AİHM Alevi ailenin, kızlarinı zorunlu din dersine koymama talebini haklı bularak, gerekçeli kararında, ''eğitim sırasında, devletin, ebeveynlerin dini inançlarına saygı göstermesi gerektiği''ni, zorunlu din dersinin laiklik uygulamalarını ve özgürlüğü sınırladığını ve bu uygulama ile Türkiye’nin farklı dinler ve inançlar karşısında eşit mesafede durmadığını hatırlatıp, Türkiye’yi haksız bulduğunu karara bağladı. Buna göre Türkiye’de 25 yıldır uygulanan asimilasyon aracı zorunlu din dersi ile AİHM, 1. ek protokolün 2. maddesinin ihlal edildiğini belirtti.
BİZ BUNU YILLARDIR İFADE ETTİK
ABF ve AABK yıllardır zorunlu din dersi uygulamalarının, din, vicdan ve inanç özgürlüğünü güvence altına alan anayasanın 24. maddesine, evrensel hukuk değerlerine, çocuk haklarına ve laiklik anlayışına aykırı olduğunu anlatmaya çalıştı. 2005 yılında yaklaşık “Zorunlu din dersi kaldırılsın” kampanyasına 1 milyon insan imza vererek katıldı. Her yıl AB ilerleme raporunda, Türkiye’de uygulanan zorunlu din dersi ay gerekçelerler eleştirilerek, hatta ayrımcılık yönünde vurgu yapılarak gündeme geldi.
Çünkü Türkiye’de resmi zihniyet algısı, evrensel olanla buluşma konusunda oldukça tutucu ve muhafazakar bir ideolojiyi tercih etmiştir. Din ve vicdan özgürlüğü, inanma hakkı kadar, insanların dindışı kalabilme hakkını da kapsar. İnsanların dini öğrenme, öğrenmeme, öğreneceklerse de kendi inançlarınıda öğrenme hakkını kapsar. Böyle bakıldığında "Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır" biçimindeki kural, aynı maddede düzenlenen din ve vicdan özgürlüğü prensibine aykırıdır. Aynı zamanda, "kimse dini inançlarını ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, kınanamaz" biçimindeki güvenceye de aykırılık teşkil ediyor.
AİHM ANLADI, BİZİMKİLER ANLAMADI
Dün bizim sesimize ve talebimize kulak tıkıyanların, paslanmış kulaklarını şimdi hukukun evrensel değerlerine dayanan AİHM kararı açıyor. Alevilerin laiklik ekseninde verdiği mücadelenin haklılığını Hans anladı ama Osman halen anlamadı. Bugünkü AİHM kararı 12 eylül Anayasasının arkasına sığınanlara, anlamaları açısından önemli bir ders vermiştir. Aynı zamanda AKP hükümetinin bugüne kadar, konuya ilişkin savunduğu düşünsel ve hukuksal ve Anayasa tartışmalarındaki argümanlarını yerle bir etmiştir. Sadece AKP hükümetini değil, bugüne kadar bu konuya ilişkin zorunlu din derslerini savunanların da zihniyet algılamalarını değiştirmelerine ve hukukun evrensel yüzü ile tanışmasına da fırsat vermiştir. Bu karar aynı zaman da "cumhuriyetin kazanımlarını" zorunlu din dersi ve Diyanetin varlığı ile savunan "sosyal demokratlar"ada da bir mesaj göndermiş olmalıdır. Oy kaygısı ile "hassasiyet" politikasını ilke edinenlerin, özgürlükçü, laik ve demokratik bir Türkiye ilkelerini, "hassasiyet" dengelerine endeksli siyasi çizgilerine nasıl kurban ettiklerine dair yaklaşımlarında bir ölçüde cevap niteliği taşımaktadır. Aynı zamanda resmi görüşün hipnoz sınırları içerisinde yer alanlara ve egemen zihniyet kurgularının zorunlu değişimine ilişkin "artık değişin" mesajı vermiştir. Çünkü 21. yüzyılın siyaset kültürü, kendini, iktidarını korumak ve savunmak adına karşı olduğunuz zihniyet kalıplarına sığınmayı kabul etmemelidir. Karşı olduğunuz argümanların parçası olmamak için, siyasi irade değişim ister.
AKP EĞİTİMDE İSLAMİZASYONA SON VERMELİDİR.
AKP, son beş yıllık hükümeti boyunca, muhafazakar ve siyasal islamcı kimliği ile eğitim sisteminin yeşilleştirilmesi konusunda radikal değişimlere imza atıyor. AKP hükümeti eğitim sistemini iki yoldan hegemonyası altına almaua başlıyor. Birinci yol dinci kadrolaşma ile yapılırken, ikinci yol olarakta eğtimin daha dinci bir içeriğe sokuyor.
Eğe bunu rakamlar ile örneklersek; AKP hükümeti 2002 -2007 yılları arasında 7 bin 758 din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni atadı. Buna karşın ise 993 biyoloji, 230 fizik, 231 kimya öğretmeni atadı. Oysa daha önceki hükümetler döneminde yılda 30 ya da 40 din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni atanırdı. Yani AKP hükümeti, kadrolaşmasını İmam Hatipliler ve İlahiyatçılar üzerinden, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri atıyarak yapıyor. 22 Temmuz seçimlerinden % 47 oy alan AKP, bu oy artışını, eğitimdeki dinci kadrolaşmasına da yansıttı. 2007 yılında mesleki ve teknik eğitimin 30 dalı sadece 948 öğretmen atanırken, 12 Eylül darbnesinin ürünü olan zorunlu din dersi için 1825 din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni atamıştır. Rakamların dili ile AKP ve Başbakanın dili arasında bir çelişki var. Biri doğruyu söylemiyor. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerin çoğunun yönetici sıfatı ile okullara atanması ayrı bir sorundur. Eğe bu sorunuda örnek verecek olursak, İzmir'de her 100 din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeninden 27'sinin yönetici olarak atanırken, buna karşın her 100 matematik öğretmeninden sadece 5'i yönetici olarak belirlenmiştir. Yani yönetici olmak için yönetici sıfatına sahip değil, dini bütün hoca olmak lazım!
AKP’nin diğer bir kadrolaşma kaynağı ise Diyanet üzerinde eğitime kadro aktarma yoludur. AKP hükümeti son 5 yılda Diyanet İşleri Başkanlığı kurumunu bir tür transit ve yatay geçişler için ara istasyon olarak kullanmıştır. Örneğiln 1999-2002 yılları arasında Diyanet'ten diğer kamu kurumlarına yalnızca 19 kişi geçerken, AKP hükümetinin görevde olduğu 2003-2006 yılları arasındaki Diyanet'ten diğer kamu kurumlarına geçenlerin sayısı 1850'dir. Bir yandan Diyanet “kadromuz yok” diye feryat edip, 15-20 bin yeni kadro taklep etmesinin anlaşılır ve izah edilir bir tarafı olamaz. İhtiyaç var ise, neden Diyanet transit geçiş merkezleri gibi kullanılmak zorunda bırakılır?
AKP hükümeti açık ve şeffaf değildir. Kadrolaşmasını her alanda, dinci kadrolar üzerinde yaygınlaştırmak olup, herkes bu uygulamaları saderek seyrederek geçirmektedir. Medya, muhalefet ve emek örgütleri bu sorunun ileride doğuracağı felekat karşısında sessizliğini bozmak zorundadır.
Ayrıca İmam Hatip liseli öğrenci sayısı, AKP ile birlikte yaklaşık % 80 oranında artışmıştır. MEB’nın resmi istatistik verilerine göre, 2002-2003 arasında 71.100 IHL öğrenci varken, bu sayı 2006-2007 öğretiim yılında 120,668 öğrenciye çıkmıştır. AKP hükümeti eğitimi bilimsel zeminden uzaklaştırıp dinci bir eksene kaydırmak için islamizasyonu sürecini hızlandırmıştır. Sadece eğitimin içeriğii İHL’li öğreci sayısı artmıyor, aynı zamanda AKP eliyle okula gitmeyen kız çocuklarının kuran kurslarına gidiyor. Işık Evleri, Abi-Abla Evleri gibi tarikat bağlantılı din eğitimi ve kuran kursları giderek yaygınlaşmaktadır. Kuran kursları ve kursşara giden çocukların sayısında artışı özellikle AKP hükümeti döneminde artması bir tesadüf olamaz. Örneğin, 2002-2003 yılları arasında 2600 Kuran kursu ve bu kurslara katılan 78.000 çocuk varken, bu oran 2005-2006 yılları arasında 4880 kuran kursu ve 158.000 kursa katılan çocuk sayısına ulaştı.
ÖTEKİLEŞTİREN VE ÜMMETLEŞTİREN DEĞİL, ÇAĞDAĞ, BİLİMSEL VE LAİK EĞİTİM ZORUNLUDUR!
AİHM bugünkü kararı eğitim alanında yaşadığımız bu sorunu çözmek için fırsat vermiştir. Siyasi iktidar demokratik ve özgürlükçü laiklik tanımına uygun inanç ve vicdan özgürlüğü kayıtsız şartsız güvence altına alacak düzenlemeleri , ilgili toplumsal kesimlerle birlikte derhal hazırlamalıdır. Kimse inancından dolayı, hiz bir alanda ayrımcılığa maruz kalmamalıdır. Devlet her hangi bir din ve inanç grubunu resmi inanç olarak kabul etmemeli ve lehte destek sunmamalıdır. Yani devlet kendisini tüm inanç gruplarından ve dinlerden ayrı tutmalı ve hepsine eşit mesafede durmalıdır. Laiklik tanımı gereği, devlet, kendi okullarında zorunlu din eğitimine derhal son vermelidir. Bu nedenle zorunlu din dersi, Anayasa metninden tamamen çıkarılmalıdır. Nasılki matematik ve fen dersi bir Anayasal zorunluluk değilse, Milli Eğitrim Bakanlığına ait bir konu Anayasa metinlerinde kesinlikle olmamalıdır. Devletin asli görevleri arasında, din propagandası yapmak gibi bir faaliyet asla kabul edilemez. 09.10.2007
ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU
Turan Eser, Genel Sekreter
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.