Abbas TAN : İftar mı, İftira mı?

Abbas TAN : İftar mı, İftira mı?

Abbas TAN : İftar mı, İftira mı?AKP, Alevi açılımında sınıfta kaldı. Kimin organize ettiği bir türlü açıklanmayan,kimlerin katılacağı...

A+A-

Abbas TAN : İftar mı, İftira mı?Abbas TAN : İftar mı, İftira mı?

AKP, Alevi açılımında sınıfta kaldı.

Kimin organize ettiği bir türlü açıklanmayan,kimlerin katılacağı kesin olarak bilinmeyen iftar yemeği nihayet bir fiyaskoyla sonuçlandı ama bir yerde işe yaramış oldu.

Ak ve Kara belli oldu.

İftar yemeğini hazırlayan, organize eden Reha Çamuroğlu ve onun yanında destekçisi olan Alevi örgütlülüğünde gitmediği yer kalmayan, bu yüzden de Alevi örgütlerini çok iyi bilen Ertuğrul Aslan bütün çabalarına rağmen sadece birkaç tane zavallı Alevi dışında kimseyi kendilerine göre isimlendirdikleri İftar yemeğine getiremediler.

Bu yüzden de AKP, Alevi açılımında sınıfta kaldı.

Ellerinde 3000 dede kadrosuyla yola çıkan ve her türlü imkanların sağlanacağı söylenen toplantının yada yemeğin sonucu ortadaydı.

Reha Çamuroğlu, bu güne kadar hep irticaen konuştuğunu ama bu yemekte yazılı konuşacağını söyleyerek konuşmasına başladı.

Yazılı konuştu, konuştuğunu da en büyük konukları, yani mihmanları Recep Tayyip Erdoğan da anlayamadı. Anlayamazdı da çünkü Çamuroğlu konuşmasında ne Alevilikten, ne Alevi sorunlarından bahsetti nede Aşurenin önemini anlattı.

Anlattığı bir şey vardı, o da Başbakanı ve onu Milletvekili yapan Recep Tayyip Erdoğan’a yağ çekmekti. Sadece sözleriyle değil, verdiği şiltle de yağcılığın en büyüğünü yerine getirmenin mutluluğunu yaşadı

Reha Çamuroğlu sadece salonu doldurmanın mutluluğu içerisindeydi ama salondakilerin Alevilerle ve Alevilikle ilgileri olmayan sadece Başbakanla aynı mekanda yemek yeme ya da aynı karede gözükmeye çalışan AKP zihniyetlilerden başka kimse değillerdi.

Bu kadar uğraşıdan sonra bakalım Reha Çamuroğlu’na bir komisyon başkanlığı ve kırmızı plakalı bir araba tahsis edilecek mi edilmeyecek mi?

Ertuğrul Aslan’a Ulaştırma Bakanlığında Ulaştırma Bölge Müdürlüğünden daha yukarıda bir görev verilecek mi verilmeyecek mi? Bunu da yakında göreceğiz.

Başbakan konuşmasında nelerden bahsetti.

Konuşmaları dikkatle incelendiğinde tam bir bölücülük yaptığı ortaya çıktı.

Başbakan sadece Alevilere hitabetti.

Sünnilerin toplantılarında hitap ederken Sünni kardeşlerim diye mi hitap ediyordu da Alevilere hitabederken Alevi kardeşlerim diye başladı söze.

Bu bir bölücülük, bir ayrımcılık değil mi?  

Alman ARD Televizyonunun Tatort adlı dizisi ile ilgili açıklamasında da Alevi kardeşlerimizi rencide etmiştir dedikten sonra ağız değiştirerek hepimizi sözcüğünü ilave etmiştir ama önceki söylediğinde kendilerini değil sadece Alevilerden bahsetmişti.

Bu konuda DİB ve Dışişleri Bakanlığı gerekli girişimlerde bulunmuşlardır ve bunlara da teşekkür ediyorum dedi. Bu iki kurum da ne zaman ve nasıl bir çalışma başlatmıştır. Almanya’da ki Alevi kurumlarının AABF ve AABK ile bir görüşmelerde bulunmuşlar mı dır.

Almanya’da yapılan ciddi, tutarlı ve onurlu mücadele de (Mitingde) DİB ve Dışişleri Bakanlığı temsilcileri var mıydı? 

Diyanet İşleri Başkanı yemeğe cüppesiyle geldi.

Ne anlama geldiğini de açıklamaları gerekirdi.

Bu anlayışla sanırım Diyanet İşleri Başkanlığı, yasaların ona verdiği yetkiyle bir süre sonra düğünlere, nişanlara da cübbesiyle giderse şaşmamalıyız. Bunu Dinler arası bir diyalog olarak görüp gittiyse bunu açıklamalıydı. Çünkü Alevilerin inanç merkezini kabul etmeyen DİB farklı bir din yada inanç olarak kabul ettiği bu inanç mensuplarıyla bir arada olmanın huzuru içerisindeyse bu da ayrı bir güzellik olurdu, o da olmadı.
 
Devlet adına yada Hükümet adına açıklama yapar gibi bir açıklama yapan Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay, bu bir açılımdır. Hükümetin iyi niyetli bir yaklaşımıdır, Aleviler bundan kaçınmamalıdırlar diyerek söze başladı.

Protesto dini istismardır ve yemeğe katılmamakla Aleviler bunu yapmışlardır diyor.

Yemeğe katılmamakla kendilerinin hak arama mücadelelerine engel olmalarıdır dedi.

Yemeğe katılanları düşkünlükle suçlamaları Laikliğe aykırı harekettir dedi.

Sanki bu yemek de sorunlar tartışılacaktı da buna engel olundu.

Alevileri inançsal bir topluluk değil siyasal bir topluluk olarak kendilerini tanımladılar diyor.

Konya’dan Ankara’ya çağrılan bu Prof. sanıyorum bunları kamuoyu ile paylaşmalı diye çağırılmış. Aleviler bu konuda yanlış yaptılar diyerek boyunu aşan sözler sarfetti.

Bir bilim adamı konuşmadan önce araştırma yapmalıydı. Başbakanın gerçek düşüncelerini öğrenmeliydi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken Karacaahmet Dergahı'na dozerleri niye gönderdiği öğrenmeliydi.

Alevi örgütlerinin, özellikle ABF nin görüşme taleplerine 2002 yılından bu yana niçin olumlu yada olumsuz cevap vermediğini öğrenip yorum yapmalıydı.

Türkiye’nin en büyük Alevi örgütleri olarak kabul edilen Hacı Bektaş Veli Kültür Dernekleri, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Pir Sultan Abdal Dernekleri ve benzeri derneklerle bu güne kadar görüşmekten kaçınan ama kapalı kapılar arkasında gizli pazarlıklar yapan Başbakanın bunu niçin yaptığını araştırmadan,

2 Temmuz da Madımak önüne gitmezken bir nevi askerleri ile birlikte adeta çıkartma yaptığını sanan Başbakanın ne yapmak istediğini araştırmadan konuşan bir bilim adamı olmaz. Bunu da bilmesi gerekirdi. 

Yemekte 10 Bakan vardı. Buna yemek demek doğru olduğundan yemek diyoruz. 3-5 Bakan daha bu yemeğe katılsalardı belki mini Bakanlar Kurulu toplantısı da gerçekleştirilmiş olurdu.

Bunun adı da ŞOV toplantısı olurdu.

YÖK Başkanı da vardı Bilkent Üniversitesi kampusü içerisindeki yemekte. Bari bu bahane ile gelmişken ve Alevilerin Muharrem orucu  münasebetiyle yapılan yemekli toplantıdan çıkınca Rektörü de ziyaret etseydi. Oda görevine ilave bir hizmet daha vermiş olurdu.  

Toplantı sonrası yapılan açıklamalardan geriye neler kaldı?

Kürt-Türk Sorunu,

Laik-Antilaik

Alevi-Sünni çatışmaları

Ülkenin belli başlı sorunları dendi. Bu ülkede Kürt-Türk kavgası yoktur, Laik-Antilaik çatışması yoktur, Alevi-Sünni kavgası yoktur, ama ülkeyi yönetenlerin yanlış ve taraflı tutumları bu üç sorunu körüklemeye doğru götürüyor, bunu söylemekten kaçındılar.
 
Basın mensuplarının yaptığı röportajlardan birinde çıkan bir açıklama vardı.

Yemeğe katılanlar inananlar, katılmayanlar inançsızdırlar diyorlar.

Sanırım ABF ve bileşenleri dışında kalan diğer Alevi Kurum Başkanları bu konuda kendilerini tanımlama konusunda bir açıklama yapacaklardır.

Bu yemekten geriye kalanlara bakarsak ne görürüz? Tıpkı Fetullah Gülen Hocaefendinin burnunu çeke çeke ağladığı gibi Kültür ve Turizm eski Bakanı Atilla Koç’un duygulanıp ağladığı kaldı.

Abbas TAN
11 Ocak 2008 - ALEVİ HABER AJANSI
www.alevihaber.com

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.