AB, Aleviler için izlemede
AB, Aleviler için izlemedeAleviler, 1999 hariç, AB Komisyonu'nun 1998'den beri yayımladığı her İlerleme Raporu'nda yer aldı. Beklenti,...
AB, Aleviler için izlemede
Aleviler, 1999 hariç, AB Komisyonu'nun 1998'den beri yayımladığı her İlerleme Raporu'nda yer aldı. Beklenti, zorunlu din dersi ve ayrımcılığa son verilmesi, cemevlerinin ibadethane olarak tanınması
Alevileri tanımlama konusunda belgeden belgeye değişen bir söylem benimseyen Avrupa Birliği Komisyonu, bu konuda Türkiye'den beklentilerini her geçen yıl yükseltiyor. Şu aşamada öncelikli beklentilerin başını ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararına paralel olarak zorunlu din dersi ve müfredatla ilgili değişikliğe gidilmesi oluşturuyor.
Aleviler, 1999 yılında yayımlanan belge hariç, AB Komisyonu'nun 1998'den bu yana yayımladığı her İlerleme Raporu'nda yer aldı. Bu konuyu, 1998'de "Alevilerin hükümet tarafından maaş ödenen dini bir liderleri yok" ifadesiyle işlemeye başlayan AB Komisyonu, daha sonraki yıllarda tespitlerindeki eleştiri kalemlerini aşama aşama artırma yoluna gitti.
Tanımlamada değişiklik
2000'deki raporda, "zorunlu din dersinin ve ders kitaplarının Alevi kimliğini yansıtmadığı, hükümetin Alevilere mali kaynak aktarımında bulunmadığı" eleştirilerini dile getiren Komisyon, bir yıl sonraki raporda, bu unsura ek olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı nezdinde temsiliyet sorununun üzerine eğildi. Bu tespitleri cemevlerinin ibadet mekanı olarak tanınmaması, Alevilerin ayrımcı uygulamalarla karşı karşıya kalmaları ve AİHM'nin zorunlu din dersiyle ilgili aldığı karar izledi.
Sorunların yansıtılmasında her yıl bir adım daha ileri giden AB, tanım konusunda ise oldukça bocalayan bir tavır sergiledi. Komisyon, ilk raporlarda Alevileri tanımlama arayışı içinde olmadı.
'Dinlere eşit muamele olmalı'
2004'teki raporda "Sünni Müslüman olmayan azınlıklar" söylemiyle Alevilerin dini topluluk olarak resmen tanınmadıkları vurgusunu yan yana kullanınca büyük tartışmaya neden oldu. Aynı yılki raporda Alevilerin, "Türkiye, laik bir devlet olarak tüm dinlere eşit muamelede bulunmalı ve sadece bir dine destek olmamalı" taleplerinin de yansıtılması dikkat çekti.
2005'te bu tanım "Sünni Müslüman olmayan Alevi toplumu" halini alırken son iki yıldır özel bir tanımlama çabası gözlemlenmedi.
Bu yıl yapılan vurgular
Komisyon'un Aleviler konusundaki eleştirileri Türkiye'nin bu alanlarda er ya da geç adım atmasını gerektirecek. 2007 raporunda, "müfredatın demokratik bir toplum için gerekli objektiflik ve çoğulculuk ilkelerini yansıtmadığı" yönünde vurguların yer aldığı AİHM kararına özel bir vurgu yapılması dikkat çekiyor.
Alevileri, Türkiye'nin aksine organize bir dini topluluk olarak gören Komisyon'un, Ankara'nın kısa vadeli ev ödevlerini düzenleyen Katılım Ortaklığı Belgesi'ne "Türklere ve yabancı uyruklulara, organize olmuş dini toplulukların yaşamlarına katılarak din özgürlüğü haklarını kullanmalarıyla ilgili olarak eşit muamelede bulunulması sağlanmalı" ifadeleri de Brüksel'in adım atılıncaya kadar Aleviler konusundaki kararlı tutumunu koruyacağını gösteriyor.
Kızların eğitiminde iyileşme
Milli Eğitim Bakanlığı ve UNICEF'in bu alanda ortaklaşa yürüttükleri kampanyayanın ilk aşamasının sona erdiğine, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının düzenledikleri kampanyaların ise sürdüğüne vurgu yapan AB Komisyonu, ilköğretim düzeyinde erkek ve kız öğrenciler arasındaki farkta düşüş olduğunu kaydediyor.
Raporda, 2005-2006 döneminde yüzde 5 olan farkın 2006-2007 döneminde yüzde 4.6'ya düştüğü vurgulanıyor. 2004 ile 2006 arasında 191 bin 897 kız ve 114 bin 734 erkek çocuğun ilköğretime entegre edildiği de rapordaki veriler arasında yer alıyor. Kızların okula gitme oranında, ilköğretim düzeyinde yükselme olsa da daha sonraki aşamalarda farkın büyük olduğu, rapordaki notlar arasında yer alıyor. Raporda 1999'da yüzde 10.3 olan çalışan çocuk sayısının 2006'da yüzde 5.9'a indiği belirtiliyor.
Güven Özalp
MİLLİYET - 10 Kasım 2007
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.