41.YILINDA MARAŞ KATLİAMININ TARİHSEL KÖTÜLÜĞÜ OKUMAK
Ellerinde taşlar, bıçaklar, kırma tüfekler, eski zaman palaları olan yüzlerce kişi "Müslüman Türkiye, Allahsız Komünistler, Komünistler Moskova'ya, Başbuğ Türkeş, Kahramanmaraş Alevilere mezar olacak, Allah Allah" diye yola çıkmışlardı.
İsadivanlı Mahallesi Maraş Valiliğinin hemen arkasında bulunuyordu. Mahallede sakinlerinin büyük çoğunluğu Sünnilerden oluşuyor, Aleviler ise mahallenin değişik sokaklarında münferiden oturuyorlardı.
Cumartesi sabahı ellerinde taşlar, bıçaklar, kırma tüfekler, eski zaman palaları olan yüzlerce kişi "Müslüman Türkiye, Allahsız Komünistler, Komünistler Moskova'ya, Katil Ecevit, Başbuğ Türkeş, Kahramanmaraş Alevilere mezar olacak, Ecevit gelsin sizi kurtarsın, Allah Allah" diye bağırarak Sarayaltı Caddesi'nden gelip Kiraz Sokak'tan geçerek Yenimahalle'ye doğru gitmişlerdi.
Bu saldırganlar önceden tesbit ettikleri Kiraz sokakta oturan öğretmen Mehmet ve kiracısı Negür’ün evini taşlamışlardı. Öğretmen Mehmet ailesi ile evlerinin mutfağına saklanmışlardı. Akşam karanlığı basınca saldırganların dağılması üzerine Şeker ve Negür aileleri evlerini terk ederek, önce polis karakoluna oradan da vilayet binasına sığınmışlardı.
Aynı gün öğleden sonra 13.00 -14.00 sıralarında Polat Sokağa gelen 150- 200 kişilik bir topluluk bu sokakta oturan Özdemir'in evinin önünde "Komünistler, Aleviler, çık dışarı öldüreceğiz" diye bağırıp çağırarak bir süre evi taşladıktan sonra gitmişlerdi.
Yine Cumartesi günü öğleden sonra, ellerinde üç hilâlli bayrak ve et satırı, keser, balta, tabanca, tüfek, bıçak ve sopa olan 400-500 kişilik bir grup "Başbuğ Türkeş, Katil Ecevit, Komünistler Moskova'ya, Komünist Aleviler, sonunuz geldi" diye sloganlar atarak Sarayaltı Caddesinde yürüyüş yapmışlardı.
Saat 17.00 sıralarında saldırganlar Cihan Sokakta bulunan Serin ailesinin evinin önüne gelmişler ve “çıkaın komünistler, Aleviler artık sonunuz geldi, kahrolsun komünistler, sizi Moskovaya süreceğiz, Alevilere ölüm, Maraş ovası Bozkurt yuvası” diye bağırarak taşlayarak evin camlarını kırmışlardı. Evdekiler aradaki tenekeleri kırarak içerden ev sahibinin evine geçmişler, kızlar ev sahibinin mutfağına, erkekler de yatak odasına girerek saklanmışlardı. Serin ailesinin içerden ev sahibi Halil’in evine geçtiğini anlayan saldırganlar bu defa Halil’in evini sarmışlardı. Bu sırada Selver çarşaf giyerek evden çıkıp vilayete gitmiş, ailenin damadı Hüseyin de Sarayaltı caddesinden geçmekte olan bir askeri araca binerek kaçmıştı.
Saldırganlar ev sahibi Halil’e “Senin evinde Alevi varmış, bize teslim et” demişlerdi. Halil’in bitişikteki dükkanlarını tahrip ettikten sonra evine yönelerek kapıyı kırarak içeri girmişlerdi. Ellerindeki tabancalarla yatak odasına doğru ateş etmeye başlamışlardı. Ev sahibi Halil ve karısı “o adamlar müslümandır, durun, etmeyin, yapmayın” diyerek Serin ailesini kurtarmaya çalışmışlar ve saldırganları evden dışarı çıkarmışlardı.
Evsahipleri bu durumdan yararlanarak kendilerine sığınan kiracıları Ali ve yeğenleri Murtaza’ya çarşaf giydirerek bunları arka kapısından kaçırmıştı.
Saldırılar devam edince Serinlerden Talih, Döne ve küçük Ali oğlu saklandıkları mutfaktan salona çıkmışlar; kızlar saldırganlara “kardeşler isteğiniz ne, bizim suçumuz ne” diye sormuşlardı. Saldırganlar “sizin suçunuz Alevi olmak, Halk partili olmak, siz komünistsiniz, siz müslüman değilsiniz, sizi öldüreceğiz” diye cevap vermişlerdi. Ev sahibi Halil’in karısı “Hayır onlar müslümandır, namazlarını kılıyorlar” diyerek bir Kur’an getirmiş, Döne bu Kur’anı öpüp başına koyarak okumuş ve Kelime-i şehadet getirmişti. O zaman saldırganlar “bunlar müslümanmış, bunları bırakın, birşey yapmayalım, inandık” diyerek evin önünden ayrılmışlardı.
Bu olaylar devam ederken daha önce evden kaçmış olan Selver vilayetten allığı polis ve jandarma ile evin önüne gelmiş, fakat polis ve jandarma daha da fazlalaşmış olan kalabalıktan dolayı eve girme imkânı bulmadığından geri dönmüşlerdi. Daha sonra Serin ailesinin kızları arka kapıdan kaçarak evi terk etmişlerdi.
Pazar günü sabahı saat 09.00 sıralarında Kiraz sokaktaki öğretmen Mehmet’in evi ellerinde baltalar, bidonlar, değnekler, silahlar olan büyük bir kalabalık tarafından tekrar kuşatılmıştı.
Saldırganlar arasında yer alan bir şahsın ‘ben orayı satm aldım, camlan kırmayın, ben müslümanım” demesi üzerine saldırganlar “öyleyse evin eşyasını dışarıya çıkarıp arsada yakalım” diye bağırarak evden içeri girmişler, eşyaları evin arka tarafındaki arsaya çıkarıp yakmışlardı.
Yine saldırganlar öğretmen Mehmet’in daha önce karşı komşuları Aşılak’ın evine bıraktığı motosikletini de arsaya getirerek yakmışlardı. Bu olaylar sırasında saldırganlara “gavur malı mı yakıyorsunuz, yazık, günah, yakmayın” diye bağıran karşı komşu Gülüzar’a saldırganlann içinde bulunan Dereli köyü muhtarı Polat “Aleviler Ulucamiyi yakmışlar, kızların başma çökmüşler, ırzına geçmişler, memelerini kesmişler, niye onları kayırıyorsun- sun’ diye cevap vermişti.
Saldırganlar bu defa da yakındaki İğneci Leyla’nın evini taşlayarak yağma etmişlerdi.
Öğretmen Mehmet’in evinin eşyasını yaktıktan sonra saat 10.00 sıralarında ellerinde taşlar, sopalar, gaz şişeleri, dinamitler, baltalar, gaz bidonları olan saldırganlar bu defa Saray sokağa gelerek İbrahim ve kiracısı Sabiha’nın oturdukları karşı eve saldırıya geçmişlerdi. Saldırganlar evi ateş altına almışlar, eve taş, sopa, dinamit ve içinde gaz, benzin bulunan şişeler atarak camlan kınp evi ve evin girişinde bulunan iki araba ile plâkası tesbit edüemeyen bir motosiklet ile yol kenarındaki bir arabayı ateşe vermişlerdi. Sabihalar üst kattaki ev sahibinin evine çıkmışlar ve evin mutfağında toplanmışlardı. Aşağıda bulunan arabalara bakmak için mutfak penceresinden başım uzatan İbrahim saldırganların ateşi sonucu boynundan yaralanmıştı. Saldırı sırasında saldırganlar evin yanındaki İsadivanlı camiinden “Müslüman Türkiye, ordu millet el ele, Alevilere ölüm, komünistlerin kökünü kazıyalım, bir Alevi öldüren hacca gitmiş sayılır” diye anons yaptırıyorlardı.
Saat 12.00 sıralarında Sabiha çarşaf giyerek evden çıkıp önce yakındaki karakola ve oradan da vilayete giderek yardım istemişti. Boynundan yaralanan İbrahim de bir fırsatını bulup evden çıkıp, önce yakındaki çarşı karakoluna, oradan da vilayete sığınmıştı.
Saat 13.30 sıralarında bir anbulans ve bir askeri araçla Sabiha eve gelmiş ve evde bulunanları kurtararak vilayete götürmüştü.
Saat 14.00 sıralarında yangın yerine gelen itfaiyeye civarda bulunan saldırganlar ateş açmışlar, bu nedenle itfaiye yangını söndüremeden geri dönmüş ve askeri birlikle beraber tekrar yangın yerine gelmişti. İtfaiye ekiplerine ve askeri birliğe saldırganlar tarafından yeniden ateş edilmiş ise de askeri birlik etrafı kordon altına almış ve itfaiye de yangım söndürmüştü. Üç katlı betonarme evin tamamı ve içindeki eşyalar, bahçede bulunan iki otomobil, bir motosiklet ve yol kenarındaki bir otomobil tamamen tahrip edilerek yakılmıştı.
Şeker apartmanı Sakarya mahallesinin Îsadivanlı mahallesine bitişik Zeynep hanım ve Yarpuz sokakları arasında bulunmaktaydı. Apartmanın doğu bloku Yarpuz sokağa, batı bloku Zeynep hanım sokağa bakıyordu ve her blok beşer katlıydı. Anadolu sokak üzerinde bulunan Anadolu hamamın arka kısmı Şeker apartmanının Zeynep hanım sokaktaki blokuna bakmaktaydı. Apartmanın sahipleri Alevilerdi.
Pazar günü saat 10.00 sıralarında ellerinde üç hilalli bayraklar, uzun namlulu ve makaralı silahlar sopalar, et satırları, şişeler, taşlar bulunan kalabalık bir grup “Müslüman Türkiye, kahrolsun komünistler, vurun Alevilere, şahit kalmasın, vurun komünistlere, şahit kalmasın, katil Ecevit, Ecevit sizi kurtarsın, ordu millet el ele” diye bağırarak Şeker apartmanına doğru yürümüşlerdi. Bu grubun önünde bulunan 30-40 kişüik bir topluluk apartmana yaklaşmışlar ve çevredeki evlere dağılmışlardı. Bu saldırganlara çevre evlerden sopa ve silah da dağıtılmıştı. Saldırganlar dört taraftan apartmanı ateş altına almışlardı. Özellikle apartmanın batı blokunun karşısındaki Anadolu hamamının üzerinden karşıdaki Ökkeş’in evinin üzerinden apartmanın bitişiğindeki Şekerciler’in evinden, bu evin arka tarafmdaki Zeytinlikten, sol taraftaki evlerden yoğun ateş edilmekteydi. Bu atışlar sırasında kuzey taraftaki bir camiden sesle atış komutları verilmekte, apartmanın bitişiğindeki Şekercilerin evinden “Şişe at, dinamit at” denildiğinde apartmana patlayıcı madde atılmaktaydı. Şeker apartmanından da özellikle Yarpuz sokağına bakan bloktan da saldırganlara mukabil silah atışı yapılmaktaydı.
Saldırganlar apartmanın önce Yarpuz sokağa bakan blokun zemin katını tutuşturmuşlar, bunun üstündeki katın cam ve çerçevelerini de kırarak tahrip etmişler, burada çıkan yangın saat 13.30 sıralarında olay yerine gelen itfaiye tarafından söndürülmüştü.
Apartmanın Zeynep Hanım sokağa bakan blokuna saldırılar devam etmiş, saldırganlar bu blokun birinci katma önce patlayıcı madde atmışlar ve daha sonra şişeler içinde yanıcı maddeler atarak birinci ve ikinci katları yakmışlardı. Bu blokta oturan aileler üçüncü kattaki Ateş ailesinin oturduğu dairede toplanmışlardı.
Saat 14.00 sıralarmda yardım için telefon etmek isteyen Navruzoğlu karşıdaki Anadolu hamamından açılan ateşle başından ve göğsünden yaralanmıştı.
Saat 14.30 sıralarında itfaiye araçları apartmanın önüne gelmişti. Zeynep Hanım sokağa bakan blokun birinci, ikinci ve üçüncü katları tamamen ve diğer katların da balkon ve çerçeveleri alevli bir şekilde yanmaktadı. İtfaiye, söndürme çalışmalarına başladığı sırada civarda bulunan saldırganlar itfaiye personeline ve araçların üzerine ateş etmişti. İtfaiye ekibi güçlükle geri dönmüş, bu defa kariyerlerin ve kariyerlerde bulunan askerlerin himayesinde tekrar yangın yerine gelerek söndürme çalışmalarına başlamışlardı. Civarda bulunan saldırganlar tarafnıdan yine itfaiye araçlarına ve askerlerin üzerine ateş açılmış, itfaiye personeli ve erler bitişikteki inşaata ve hendeklerin içine girerek mevziilenmişlerdi. Saldırganların ateşi üzerine apartmanın önüne gelmiş olan kariyerler ve erler de havaya ikaz atışı yapmışlardı. Saldırganlar apartmanın çevresinden çekilmeye başlamışlar, bu sırada da ellerindeki bidonlarda bulunan benzinleri apartmanın önündeki iki otomobüe dökerek yakmışlardı. Kariyerler ve askerler apartmanın çevresini kordon altına almışlardı. Bir yandan itfaiye yangını söndürmeye çalışırken diğer taraftan apartmanda mahsur kalanlar aşağıya inmişlerdi. Civarda bulunan saldırganlar Şeker apartmanından çıkanların üzerine tekrar ateş etmişler, bu sırada yaşlı annesini sırtında kaçırmakta olan Koco’yı korumakta olan bir asker yaralanmıştı.
Apartman sakinlerinin bir kısmı kariyerlerin içine binmiş, bir kısmı da askerlerin himayesinde olay yerinden uzaklaşarak vilayete sığınmışlardı.
Saldırganların içinde büyük silahları ellerinde bulunduran şahısların yüzleri maskeliydi. Grupların ortasında bulunan bazı kişiler saldırganları devamlı tahrik ve teşvik etmekteydiler.
Saldırganlar 13.00-14.00 sıralarında Polat sokağa gelerek Kemal’in evini kuşatmışlardı.
Evde Kemal’in kızları Fatma ve Şehriban bulunuyordu. Kızlar mutfak penceresinden önceden tanıdıkları Hamo’yu görerek yardım istemişler. Hamo ise evinin damından onlara ateş etmiştir. Evin önünde bulunan saldırganlar “vurun Alevilere, Alevilerin kanı helaldir, Allah Allah” diye bağırmaktaydılar. Karşı komşu Gülüzar “Ellemeyin onlar, yetimdir” diyerek saldırıyı önlemeye çalışmış ise de saldırganlar evin önündeki bahçe duvarını yıkmışlar, demirden yapılmış dış kapıyı, eve giriş kapısını ve Kemal’in dairesine giriş kapısını kırmışlar ve eve silahla ateş etmişler ve patlayıcı madde atmışlardı. Saldırganların salon kapısını kıracakları sırada Kemal kapıyı açarak “tamam, ben sizinle geliyorum, çocuklarımı ellemeyin, ne yaparsanız bana yapın” demişti. Kemal’in kollarından tutarak aralarına alan saldırganlar kızları Fatma ve Şehriban’a “anneniz varmı” diye sormuşlar, annelerinin olmadığım öğrenince kızlara dokunmamışlardı. Karşı komşu Gülüzar kızları alarak evine götürmüştü. Kızlar, Gülüzar’ın evinde bulundukları sırada saldırganlar Kemal’i alnı kanlı bir vaziyette evinden dışan çıkarmışlardr. Kemal saldırganlara “yavrularımı, çocuklarımı gösterin” demiş ve Gülüzar’ın balkonuna çıkan kızlarına bakmıştı.
Saldırganlar Kemal’i alarak ileriye doğru götürmüşler ve öldürmüşlerdi.
Fatma’nın yaşadıklarından tutanaklara yansıyanlar:
“İsadivanlı Polat Sokakta oturuyoruz. Cumartesi günü öğleye doğru 100-150 kişilik bir grup bahçe kapısına geldiler. ‘Komünistler, Aleviler çıkın dışarı, öldüreceğiz’ diye bağırıyorlardı. Biz evin içinde saklanmaya çalışıyorduk. Babamı dışarıya çağırdılar, babam çıkmayınca evin kapısını ve pencerelerini taş ve sopalarla zıngıldıyordu. Biz de evin içinde birbirimize sarılmış ağlaşıyorduk. Bir süre sonra saldırganlar uzaklaştılar, korkumuz azaldı.
Ertesi gün pazardı. Öğleye doğru yine sokaklanlan gelen bağırtılar, silah sesleri her tarafı çınlatıyordu. Korkumuzdan evin damına çıktık. Komşumuz Sabiha’nın evine saldırdılar, evi ateşe verdiler. Bir süre sonra askerler geldi, Sabiha’nın evdeki çocuklarını alıp götürdüler. Artık sıranın bize geldiğinin korkusu içindeydik ki bize doğru yöneldiler. Hemen içeriye girdik. Mutfak penceresinden bakmaya başladık. Hamo Dayıyı görünce ‘imdat’ diye bağırdık. Ama Hamo Dayı, elindeki uzun menzilli bir silahla kendi evinin damından bize doğru ateş etti. Saldırganlar ise, ‘Vurun Alevilere. Alevilerin kanı helaldir. Allah Allah’diye bağırıyorlardı. Evin önüne geldiler; biz içeride bağırıyor ve ağlaşıyorduk. Korku içindeydik. Karşı komşumuz Gülüzar, ‘Ellemeyin onları, onlar yetimdir’ diye bağıldılar. Saldırganlar ise evin önündeki bahçe duvarını yıktılar, demir kapıyı, sonra apartmanın giriş kapısını ve dairemizin kapısını kırdılar. Evimize patlayıcı madde attılar. Babam, bizi banyoya sokarak saklamaya çalışıyordu. Evin iç kapısını zorluyorlanlı ki, babam kapıyı açtı. ‘Tamam, ben sizinle geliyorum, çocuklarımı ellemeyin, ne yapacaksanız bana yapın’ dedi. Babamın kollarından tutarak aralarına aldılar. Bize de, ‘Anneniz var mı?' diye sordular, yok dedik. Bize dokunmadılar. Karşımızdaki komşumuz Gülizar bizi evlerine götürdü. O sırada saldırganlardan bir kısmı arkadan bize saldırdılar. Gülizar kapıyı zorla örttü. Pencereden baktık; evimizin önünde babamın alın kan içindeydi. İki saldırganın arasında dışarıya çıkardılar. Babam, 'Yavrularımı, çocuklarımı gösterin' diye bağırıyordu. Dayanamadık ve balkona çıktık, babam bize bakıyor ve ağlıyordu. O sırada babamızın kolundan çekerek ileriye doğru götürdüler. Saldırganların hepsinin elinde gaz şişesi, sopa, torbaları silah vardı. Biz Gülizar’ın evinde hep ağlıyorduk. Akşam karanlığı çöktüğünde babamızı aramaya çıktık. Evimizin 30 metre uzağında bulunan sokakta cesediyle karşılaştık. Göğsünden vurmuşlardı. Kafasının ve yüzünün yaralan daha kötüydü. Korkuyorduk, kaçarak askeri birliklere sığındık. Orası yaralı, çocuk ve kadınlarla doluydu. Babalarını, kardeşlerini ve evlerini kayıp etmişlerdi…’
İsadivanlı mahallesinde pazar günü meydana gelen olaylarda 32 ev, bir işyeri, 4 oto yakılmıştı.
Mahallede muhtelif yerlerde çıkan yangınlara müdahale etmek isteyen itfaiye ekiplerinin üzerine saldırganlar tarafından ateş açılmış, itfaiye araçlan durdurulmuş ve geri gönderilerek yangınlar söndürülmemişti.
Saldırganlar 25.12.1978 pazartesi günü çıkan yangınları dahi itfaiye ekiplerine müdahale ettirmemişti.
İsadivanlı mahallesinde ancak 24.12.1978 pazar günü öğleden sonra önlem alınabilmişti.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.